İsrail tüm dünya için tehdit

04:0015/06/2024, Cumartesi
G: 14/06/2024, Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

7 Ekim sonrasında İsrail saldırgan-lığına ilişkin çok sayıda yeni kavramın önerildiğini görüyoruz.

Fatih Savaşan

7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu birçok açıdan İsrail sorununun çözümü için milat olmayı hak ediyor. Terör yapılanması İsrail’in demir kubbesinin “delinmezlik miti” yerle yeksan olduğu gibi İsrail onca sivili katletmesi ve Gazze’yi ölüm vadisine dönüştürmesine rağmen direniş tüm unsurlarıyla ayaktadır. Dahası Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki süreçler ve dünya halklarının, tüm uluslararası kuruluşların ve kendi ülkelerinin siyasetinin Siyonist sermaye ve medya tarafından paralize edildiğini anlaması Filistin davasının küresel sahiplenmeye yakınlaşmasını beraberinde getirmiştir.

Fakat kabul etmek gerekir ki başta Müslümanlar olarak bizlerin ama esasında nerede ve hangi din ve ideolojide olursa olsun vicdanlı herkesin 7 Ekim’in “milat olma” potansiyelini tesadüflere bırakmama görevi vardır. Yükün tamamını, 9 ayı bulan destansı direnişleri ile tarih yazan Filistinlilere bırakamayız. Herkesin, her uzmanlık alanından kişilerin yapabilecekleri vardır. Şüphesiz ki üç çeyrek asrı geride bırakan İsrail sorununun bu defa kökünden çözülmesi için entelektüel üretim önem arz etmektedir. Entelektüeller, üzerlerine düşen görevleri ifa etmeye başladıklarında Filistin direnişin/ kurtuluş savaşının lojistiğinin güçlendiği fark edilecektir.

TERÖR YAPILANMASININ ÜRÜNÜ

Yapılacaklara geçmeden önce birkaç hususun altını çizmemiz lazım. Terör yapılanması İsrail, Batının ve Yahudilerin uzun mücadelesinin ürünüdür ve Filistin davası da İsrail’in teşekkülünden önceki dönemi de kapsayacak şekilde en az yüz yıllık bir davadır. İsrail sorununun çözümü mukadder olmakla beraber bugünden yarına gerçekleşmeyecektir. Uzun ve sürdürülebilir bir mücadele hattının inşasına koyulmak ve kolay zafer peşinde olmamak gerekir. İkinci husus organize kötülüğün adresi İsrail’in sadece Filistin ve Müslümanlar için ve bölgesi için değil tüm insanlık ve tüm dünya için tehdit olduğudur. Bir diğer ifadeyle hastalıklı ideoloji Siyonizm tüm insanlığı küçük bir azınlığın lehine olacak şekilde finans- medya ve dizayn ettiği kuruluşlar eliyle en azından yönlendirmektedir. Bu husus aslında Siyonizmin düşüş ve nihayetinde kaybedişinin de bir bakıma garantisidir. Zira insanlık bu tahakküme ilelebet kayıtsız kalacak değildir ve esasında 7 Ekim’in gerçekte milat olmasına en çok da bu farkındalık hizmet edecektir. Bu farkındalığı canlı tutmak ve beslemek elzemdir. Üçüncü husus, İsrail sorununu kafamızda büyütmediğimiz gibi Siyonist aklın Filistin davasını daraltmasına da izin vermemeliyiz. Filistin’den bahsederken Batı Şeria ve Gazze’den bahsetmeye oradan Gazze’ye ve en nihayetinde Refah’a indirgenen bir haritanın zihnimize yerleştirilmesine izin vermemeliyiz. Bir diğer ifadeyle, “Nehirden Denize Özgür Filistin” sloganının ihtar ve ikaz ettiği gibi örneğin terör yapılanmasının Refah’tan veya Gazze’den çekilmesi bize kesinlikle İsrail sorununun bittiğini söylemez. Son olarak Gazze direnişinin ve direniş unsurlarının meşruluğunu tartışma dışında tutmak gerekir. Hangi türde olursa olsun tüm entelektüel ürünlerde meşruiyet tartışmasına ve savunma pozisyonuna girilmemesi gerekir.

Yapılacakları kısa dönemde, hemen şimdi İsrail saldırganlığı en vahşi hâliyle devam ederken yapılacaklar ve uzun dönemde yapılabilecekler şeklinde ikiye ayırabiliriz. Paneller, sempozyumlar, çalıştaylar, protestolar ve akademik boykot dahil Siyonistleri besleyen her türlü kanalı dışlama faaliyetleri ile İsrail sorununu gündemde tutmak önemlidir. Fakat değişik boyutlarıyla soykırımı raporlaştırmak uzun dönemde yapılacaklara da altlık oluşturacağından öncelikli faaliyet alanı olmalıdır. Raporlar nitelikli kamuoyu oluşturma ve literatüre katkı sağlama bakımından önemlidir. Ama raporlar her şeyden önce hafıza oluşturur. Soykırım suçuna iştirakin verilerle kayıt altına alınması en az sahada olan biteni raporlaştırma kadar önemlidir. Zira emin olduğumuz şey Gazze meşhur tabirle yedi düvele karşı direnmektedir. Soykırımın bireysel, kurumsal ve ülke düzeyinde ortakları bulunmaktadır. Bunun derinliğinin verilerle tespit edilip raporlaştırılması önem arz etmektedir. Kişisel bazda “yabancı savaşçıların özellikle başka ülkelerden İsrail’e giden genç Yahudilerin soykırımdaki payları nelerdir?” sorusunun cevabı aranmalıdır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası sivil ve devletlerarası kuruluşların soykırım ve savaş suçlarını önleyememedeki rolleri (çabaları ve performansları) raporların diğer önemli konusudur. ABD, Kanada, Birleşik Krallık, Fransa ve çok gündeme gelmese bile İtalya gibi ülkelerin “hangi silah ve mühimmat desteği ile Gazzelilerin akan kanının sorumlusudurlar?” raporlaştırılması gereken konuların başında gelmektedir. Hülasa raporlama ve raporları güncelleme akademisyenlerin ve düşünce kuruluşlarının Filistin direnişine desteğinin en somut ayağıdır.

KÜLTÜR SANATI DOĞRU KULLANMAK

Kültür-sanat ürünlerinin zihin dünyası üzerindeki etkisi izahtan varestedir. Kültür-sanat alanının “Holokost endüstrisi” tarafından nasıl kullanıldığını biliyoruz. Bu ürünler Yahudilerin mağduriyetinin inşasına en yüksek katkıyı vermekle kalmamış aynı ürünler bu mağduriyet üzerinden Siyonist Yahudilerin “her durumda haklılık” sanrısını da hâlâ beslemektedir. Filistin direnişinin böyle bir yapay inşaya ihtiyacı olmamasına rağmen kültür-sanat alanında verilen ürünlerin yetersizliği sermayenin bu alandaki yatırımının eksikliğinden ve duyarlı kültür-sanat camiasının birlikte hareket edememesinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden uzun dönemde kültür-sanat insanlarının sivil toplum ve mesleki kuruluşlarda bir araya gelmeleri de Filistin Davası için önemli kazanımlara kapı aralayacaktır.

YENİ KAVRAMLAR ÖNEMLİ

Yeni kavramların önerilmesi entelektüel üretimin olmazsa olmazlarındandır. Kavramlar düşünce geliştirme ve analiz işinin ana girdileri olduğundan bir kez üretildiğinde tartışmaların zeminini önemli ölçüde belirlerler. 7 Ekim sonrasında İsrail saldırganlığına ilişkin çok sayıda yeni kavramın önerildiğini görüyoruz. Bu ivmenin uzun dönemde sürdürülmesi ve önerilen yeni kavramların kullanıma girmesini temin etmenin yolu bu kavramların her türden kitap ve yazılarda kullanılmasından geçer. Başta akademisyenler olmak üzere İslam dünyasının tüm entelektüellerinin profesyonel network oluşturmaları ve entelektüel ürünlerinin etkisini bu network sayesinde artırmanın yollarını bulmaları da İsrail sorununu çözmede önem arz etmektedir.

Yüz yılı aşan Siyonist Yahudi sorunu ve bu sorunun mücessem hâli olarak İsrail sorunu İslam dünyasının enerjisini sömürmekte ve sönümlemektedir. Ancak hem popüler arenada hem de kültür-sanat ve entelektüel dünyada İsrail sorununa dönük artan farkındalık 7 Ekim’i milat kılacak ana eğilimlerden biridir. Bu eğilimi güçlendirmek ise başta akademisyenler olmak üzere tüm entelektüellerin en önemli görevidir.



#Aktüel
#İsrail
#Filistin