Gazze’ye yönelik hukuksuz İsrail ablukasını kırmak ve insani yardım götürmek üzere, Türkiye dahil Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yola çıkan, farklı milletlerden, dinlerden ve dillerden aktivistlerden oluşan Mavi Marmara “Özgürlük Filosu”, 1 Haziran 2010 günü saat 04.42’de Doğu Akdeniz’in uluslararası sularında İsrail terörüne maruz kaldı. 9 kişinin şehit olduğu İsrail’in devlet terörünü Yeni Şafak yıldırım baskıyla “Hitler’in Çocukları” manşetiyle duyurdu.
Dünya, 1 Haziran 2010 sabahına Doğu Akdeniz’de İsrail eliyle gerçekleşen kanlı bir terör eyleminin haberi ile uyandı. Türkiye’den ve Avrupa’nın farklı kentlerinden İsrail’in Gazze’ye yönelik ambargosunu kırmak için harekete geçen aktivistler Kıbrıs adasını geçtikten hemen sonra, Gazze’ye 70 mil mesafede, uluslararası sularda, İsrail terörizminin hedefi oldular. O gece gemiye yapılan operasyon öncesi gemiye özel bir sistemle kurulan canlı yayın vericilerini engelledi. İsrail, silah ve mühimmat taşıdığını iddia ettiği Mavi Marmara gemisine önce botlarla yanaştı ardından havadan helikopterle askerler gemiye indi. Ellerinde hiçbir silah bulunmayan Mavi Marmara yolcularına tam teşekküllü silahlarla müdahalede bulunan İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonu 9 kişi şehit düştü bazıları ağır olmak üzere 50’den fazla kişi yaralandı. Ağır yaralılar arasında bulunan Uğur Süleyman Söylemez’in de kaldırıldığı hastanede vefat etmesinin ardından şehit sayısı 10’a yükseldi.
Gazetemiz Yeni Şafak Mavi Marmara’ya yönelik İsrail terörünü 1 Haziran 2010 tarihli nüshasında okuyucularına, yıldırım baskıyla “Hitler’in Çocukları” manşetiyle duyuruyordu. Manşet spotumuza, “Nazileri aratmayan Tel Aviv korsanları, dünyanın gözü önünde, uluslararası ve insani tüm değerleri çiğneyerek Özgürlük Konvoyu’nun 6 gemisini toplama kampına çevirdi. Deniz haydutları, barış gönüllülerinin üzerine hedef gözeterek ölüm kustu: 10 şehit, 50 yaralı” ifadelerine yer veriyordu.
Yeni Şafak, İsrail’in Gazze kıyılarından 70 mil açıkta, uluslararası sularda gerçekleştirdiği alçak saldırıya ilişkin tüm detayları Türkiye ile paylaşıyordu. Saldırıya ilişkin kan dondurucu detayların başında ise, İsrailli katillerin ellerindeki “Ölüm listesi” ile baskını gerçekleştirmeleriydi. Katil kobralardan inen işgalci İsrail güçlerinin her birinin eline, gemide bulunan ve öncelikli hedef olan isimlere dair listeler verilmişti. Bu da İsrail saldırısının belirli plan ve strateji dahilinde yapıldığını gösteriyordu. Yani İsrail Mavi Marmara filosunda katliamı çok önceden planlamıştı. Baskın aslında bir suikast operasyonuydu. Sonraki günlerde, Mavi Marmara gemisinde bulunan, İsrail’deki İslam Hareketi lideri Raid Salah çıkarıldığı mahkemede, “Ben sandıkları kişilere doğru ateş açtılar” sözleriyle, ölüm listesini teyit ediyordu. Mavi Marmara şehitlerinden İbrahim Bilgen’in Raid Salah ile benzerliği dikkat çekiciydi.
Latin Amerika’da resmi ziyaret programı olan Başbakan Erdoğan da, saldırı haberinin ardından Şili’deki temaslarını yarıda keserek Türkiye döndü. Erdoğan, “Uluslararası hukuku hiçe sayan İsrail, devlet terörü işlemiştir. Yaptıkları yanına yer kalmayacaktır” ifadelerini kullandı. Erdoğan, bir gün sonra TBMM çatısı altında yaptığı konuşmasında, Türkiye’nin dik ve kararlı duruşunu tüm dünyaya duyuruyordu: “Türkiye bir kabile devleti değildir. Kimse Türkiye’nin sabrını test etmeye kalkmamalıdır. Türkiye’nin dostluğu ne kadar kıymetliyse, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir.”
Akdeniz korsanı İsrail, toplama kampına çevirdiği Özgürlük Filosu’nu Aşdod limanına çekti. Filodaki 368 barış gönüllüsü hukuka aykırı olarak tutuklanarak İsrail’in Guantanamo’su olarak bilinen Negev’deki Berşeva Cezaevine kondu. İsrail barış gönüllüleri yargılayacağını da iddia etti. Ne var ki bu hukuksuz iddianın geçerliliği 24 saat bile sürmedi. Türkiye’nin küresel düzeyde yürüttüğü diplomasi ve İsrail’e kararlığını en üst düzeyde hissettirmesi ile Tel Aviv geri adım atmak zorunda kaldı. İsrail ilk kez bir ülke karşısında geri adım atmıştı. THY’e ait yolcu uçağı İsrail Ben Gurion havalimanında bekliyordu. Türk Dışişleri’nin İsrail’e tavrı netti: “Bir kişi kalsa bile uçaklar kalkmayacak.” Nihayetinde THY uçakları geri de kimseyi bırakmadan Türkiye’ye dönüş yaptı. Yeni Şafak o uzun 24 saati “Kararlılık Diz Çöktürdü” başlığıyla okuyucularına aktardı.
Terör devleti İsrail’in Mavi Marmara’da şehit ettiği Türk vatandaşları 3 Haziran 2010 günü İstanbul Fatih Camii’nde onbinlerin katıldığı cenaze namazıyla son yolculuklarına uğurlandı. Gazetemiz, “Sizler İnsanlığın Onurusunuz” başlığıyla şehitlerin taşıdığı değerin anlamını özetliyordu. Mavi Marmara’da şehit edilenlerin, önce Türk ve Filistin bayraklarına sarıldıklarına ilişkin tarihi fotoğraf da ilk kez gazetemizde yayınlandı.
İbrahim Karagül, 1 Haziran 2010 günü sıcağı sıcağına İsrail korsanlığını ve katliamını değerlendirdiği köşe yazısında “Bu ülke unutmaz” diyerek tepkisini dile getiriyor ve “Biz zihnimize kazıdık, kalbimize kazıdık, siz de yazın” sözleriyle Türk milletinin katliam karşısındaki duygularına tercüman oluyordu. Karagül yazısında dikkat çeken bir bilgiye de yer veriyordu. İsrail askerlerinin, İHH kriz masasını aradığını ve “Gördünüz mü, nasıl da öldürdük adamlarınızı” dediğini aktarıyordu.
İsrailli katillerin vahşetini ve insanlıktan çıkmış hallerini Mavi Marmara’da yaşanan katliamdan bir detayı manşetimize çekerek dünyaya gösterdik. İsrailli katiller yalnızca ölüm listesiyle yetinmemiş, Gazze’ye umur olacak bir kanaryayı dahi çok görmüşlerdi. 6 yaşındaki Yusuf Mervan Ekici’nin Gazze’li bir yetime hediye olsun diye Mavi Marmara gemisine emanet ettiği “Gazze” adlı kanarya da baskın sırasında İsrailli askerlerin kurşununa hedef olmuş ve öldürülmüştü.
Yeni Şafak, Mavi Marmara’ya yönelik hain saldırıyla ilgili gelişmeleri devam eden günlerde, “Türkiye’nin sesi” olma niteliğini sergileyerek attığı manşetlerle, bizzat görgü tanıklarının ifadelerine dayandırdığı haberlerle okuyucularına İsrail terörüyle ilgili gelişmeleri duyuruyordu. “Düşmanlığımız şiddetlidir”, “Korsanlığa Karşı Tek Ses”, “Katiller Kimseyi Korkutamadı”, “Geriye Bir Tek Adın Dönse De Git Baba”, “İçimizdeki Ve Dışımızdaki İsrail’e Cevap”.