Danışanlarının sorunlarına, klasik hâle gelen yöntemlerle değil Kur’an ve sünnetten yola çıkarak çözüm arayan İslami Psikoloji, son yıllarda uygulama alanını genişletti. Bu alanı ülkemizde tanıtmak için Sabahatin Zaim Üniversitesi’nde İslami Psikoloji Sempozyumu düzenlendi. İslami Psikoloji Merkezi’nin kurucusu Abdallah Rothman önce İslâm’ı doğru anlayıp daha sonra psikolojide kullanmak istediklerini söylüyor.
Evet birçok insan için yeni bir kavram olabilir fakat aslında hiç de yeni bir düşünce değil. İslami psikoloji, İslam geleneğinin çeşitli esaslarından gelen bir anlayıştır. Buna rağmen insanlar bunu anlayamadılar çünkü psikolojiyi beynin izole halinden ve nöropsikolojiden anlamaktan ibaret görüyorlar. Gerçekte birçok İslami perspektife göre zihin, beden ve ruh arasında bir ayrım yapılmamaktadır. Bu yüzden, İslami psikolojide insandan bahsettiğimizde, zihin ve beyinden daha fazlasını kastediyoruz. Bizim asıl yaptığımız şey İslami ilimlerdeki insan varlığının bilgisini anlamaya çalışmak ve bu bilgiyi psikoloji disiplinin dil ve anlayışına yerleştirmek.
İslami psikolojiye dair bütün bilgiler Kur’an ve hadise dayanmaktadır. Kur’an’daki insan doğasının psikolojik esaslarını açıklayan ayetler gibi belirli ayetleri temel alarak tanımlanır. Ayrıca geleneksel bir tefsir ve Kur’an’ı anlama çalışması vardır. Bu çalışmada insanlık halleri ve psikolojinin nasıl anlaşılacağı hadis ilimi ve Kur’an’a dayanır. Kur’an ve hadis ilminin ardından klasik alimlerimizin açıklamaları da bizim için kıymetlidir. Bütün tefsir alimleri, insanlık halleri kapsamındaki ayet ve hadislerin anlaşılması ve yorumlanması konusunda ehildir.
Bence bu çalışma öncelikle Müslümanların buna ulaşmasını kolaylaştırmak ve ulaşmalarını daha anlamlı hale getirmek için oluşturuldu. Fakat bu kesinlikle batıya ait bir çerçevede gerçekleşiyor ve hatta batıda bunu uygulamak için daha fazla açıklık var diyebilirim. Çünkü Batıda çok kültürlülük görüşü var ve bu yapı sayesinde Müslüman olmayanlar, kültürel açıdan Müslümanların bu hizmetten faydalanmasını destekliyor. Ancak burada bahsettiğimiz kültürel bir bağlam değil, İslami bir paradigma. Ben yakın zamanda Müslüman olmayanların da Müslümanlar gibi bu servisten faydalanacağına inanıyorum. Çünkü bu bilginin sadece İslami bağlamda değil psikolojinin genel kapsamda anlaşılmasına yönelik faydalı oluşu üzerine büyük bir anlaşma söz konusudur.
Uluslararası İslami Psikoloji Derneği bu alandaki standartları belirlemek ve bir ağ oluşturmak amacıyla inşa edilmiştir. Bu biraz zaman alacak fakat gerçekleştiğinde dünyanın farklı yerlerinde bu konu üzerine çalışan ve orada yalnız kalan insanları kazanmış olacağız. Esasen yeni fikirler, yenilikler ortaya çıkıyor ve gerçekten bunlar kayda değer şeyler. Bence her koşulda, biz birlikte çalıştığımızda bu kaynakları inşa edebilir ve sayıyı artırabiliriz. Ayrıca bugün deneyimlediğimiz gibi bu bilim insanlarını bir araya getirerek, bu alandaki bütün çalışmaları destekliyoruz ve bu da ileriye yönelik hareketimizi güçlendiriyor. Çünkü dünya bunun için hazır ve yapılan çok fazla çalışma var. Bu yüzden, bu gelişmeye devam eden bir çalışmayı vurgulamak için bir gayret göstermek ve insanların teorik çerçevede daha fazla fayda sağlayabileceği bir uygulama getirmek için de bir kanaldır.
Batılı ülkeler İslami psikolojiye karşı daha fazla açıklık gösterirken ironik bir şekilde İslâm dünyasında daha fazla direnişle karşılaşıyoruz. Buradaki ironiyi Profesör Malik Bedri, 1979’da yayınladığı Müslüman Psikologların Çıkmazı kitabında anlatıyor. Bir yandan hadis ve Peygamberimizi referans alan psikologlar varken diğer yandan Freud’un kertenkele deliğinde sıkışan çok fazla Müslüman psikolog var. Onlar psikolojiyi batıda saygın bir bilim haline getirirken bu bilimleri de aynı eksende tutmaya çalışıyorlar ve kendi İslâmi miraslarından utanıyorlar. Bunun yanı sıra batıda daha fazla açıklık söz konusu ve başka geleneklerden bir şeyler öğrenmek için yeni bir platforma hazırlar. Ne yazık ki batıda İslâmi psikolojiye Müslüman dünyasında olduğundan daha fazla açıklık söz konusu.
İslami psikoloji, tarihten bugüne İslam geleneğinde yer alıyor ve insanın doğasını anlamak için bilim olarak her daim detaylı bir araştırmanın içinde. İslami Psikoloji’nin geleneğine baktığımızda İslam’ı insanların anlamadığı yabancı bir konu olmaktan çıkartmak için yollar görürüz. Burada Müslüman olmayanların da faydalanabileceği ve bir şeyler var. Bu öğrenme, insanın kendisini tanıma yolculuğuyla alakalı. Yani bu özkeşif sayesinde insanlar, İslam’ın sunduğu her şeyi görüp büyük bir takdirle yararlanabileceklerdir.
İslami psikolojinin sosyal medya bağımlılığına karşı yaklaşımı nedir? Bir çözüm aranıyor mu? İslami psikolojide, insanların birbirleriyle iletişim içinde olması çok önemli. İnsanların beraber vakit geçirmesi ve iletişimi bizi yakından ilgilendiriyor, bu konu üzerinde düşünüyoruz. Peygamber Efendimiz demiştir ki: “Bir yemeği paylaşan ne kadar çok el varsa, orada o kadar bereket vardır.” Ayrıca öğrendiğimiz bir şey de, haftada bir kez cuma namazında insanların birbirleriyle iletişim kurması Müslüman olmanın, dünyadaki yerimizi anlamanın ve İslâm’ın iyileştirici gücünün bir parçası. Bununla beraber, İslami psikolojide sosyal medyaya izin var fakat burada bir denge de olmalı. İletişimde yalnızca bilgi aktarımından ibaret olmamalı, kalbi unutmamalıyız. Kalpten kalbe bir geçişin söz konusu olduğu kalpten kalbe bir iletişim olmalı.