Özellikle Avrupa’da son yıllarda hızla yükselen İslamofobi, Müslümanların kabusu oldu. İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanı Rashid bin Hamed Al Balushi, günümüzde ırkçılık kendini İslamofobi olarak gösterdiğini dile getiriyor.
İslamofobi: Bir İnsan Hakları İhlali ve Irkçılığın Çağdaş Görünümü” konulu uluslararası seminer İstanbul’da gerçekleştirildi. Biz de İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Rashid bin Hamed Al Balushi ile komisyonun faaliyetlerini ve hedeflerini konuştuk. “İstanbul inisiyatifi veya deklarasyonu olarak adlandırdığımız bu çalışma ile İslamofobi’ye karşı savaş açılmasını kararlaştırdık. İslamofobi kanunlar nezdinde suç kabul edilmeli” şeklinde konuşuyor.
NEFRET SÖYLEMİ YAYILIYOR
İslam dinin ırkçılığın tamamen karşısında olduğunun altını çizen Balushi, “İslam insanlar arasında ırk, dil din ayrımı yapmaz. İslamofobi ise İslam’ı bilmemekten kaynaklı bir yanlış anlama ve korku hali. Ancak bu korkuların üstüne gitmek ve anlamaya çalışmak yerine ırkçılık ve nefret söylemi hızlı bir şekilde yayılıyor” ifadelerini kullandı. Balushi, çağımızda ırkçılığın İslamofobi olarak yeniden hortladığını öne sürdü.
MÜSLÜMANA BENZEYENLERE BİLE SALDIRILIYOR
Özellikle Ortadoğu’daki savaş bölgelerinden kaçan mültecilerin sayısının artışına paralel olarak İslamofobi’nin arttığına dikket çeken Balushi “Artık Müslümanlara yönelik nefret söylemi ve ırkçılık cinayet boyutuna ulaştı. Öyle bir hal aldı ki renk ve görünüş olarak Müslümanlara benzeyen insanlara bile saldırıyorlar”. Balushi, sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa, Amerika ve Asya’daki Müslümanlara yönelik ayrımcılığa karşı mücadelede İslam İşbirliği Teşkilatı olarak çok sayıda girişimde bulunuyoruz. Böylesine bir zulüm karşısında kimse sessiz kalamaz. Bu sebeple İslamofobi ile kararlı mücadelemiz her zaman sürecek.”
SORUN BATILI LİDERLERDE
Balushi, İslamofobi’nin yaygınlaşması ve bunun etkileri konusundaki konsey olarak yaptıkları çalışmaları şöyle özetledi: “Müslümanlar üzerine yürütülen negatif algının yok edilmesine yönelik ve İslamofobi’nin suç kapsamına alınmasıyla alakalı bir inisiyatif geliştiriyoruz. Uluslararası kanunlar gereğince özellikle İstanbul inisiyatifinin burada vardığı mutabakatın göz önüne alınması gerektiğini düşünüyorum. Bir de mülteciler konusunda özel çalışmalar yapmak için harekete geçtik. Oluşturacağımız ekiple mültecilerin karşılaştıkları sorunlara eğileceğiz.” İslam İşbirliği Teşkilatı’nın BM’den sonraki ikinci en büyük hükümetlerarası örgüt olduğuna dikkat çeken Balushi, Müslümanların sesi olmak için çaba harcadıklarını dile getiriyor. Özellikle Müslüman kadınların uğradığı saldırıların artışını sorduğumuzda ise bunun temel sebebinin Batılı ülke liderlerinin ırkçı tutumlarından kaynaklandığını söyledi ve ekledi: “Fransa, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde devletlerin çıkardığı kanunlar ırkçı söylemlere dayanak oluyor. Bu saldırıların artışının en büyük sorumlusu onlardır.”
Dünya Müslümanlarının üçte birine karşılık gelen yaklaşık 500 milyon Müslümanın İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin kapsamı dışında yaşıyor. Al Balushi, bu doğrultuda komisyon sadece Müslüman coğrafyada değil, tüm dünyada insan hakları ihlalleri, İslamofobi, yabancı düşmanlığı ve nefret suçlarına karşı etkin rol oynama çabasında olduğunu dile getiriyor. Balushi, İslam Dünyası’nın tümüne hitap etmenin sorumluluğu içinde üye devletlerinin dışındaki Müslüman topluluklarının insan haklarını korumayı görev bildiklerinin altını çiziyor.
Fransa ırkçılıkta en önde
İslamofobi, özellikle son yıllarda hızla yaygınlaştı. Aşırı sağcı hareketlerin mensupları, ülkelerindeki İslami kuruluşları da hedef almaya başladı. Cami, okul ve iş yerlerine yönelik düzenlenen saldırılarda ırkçı ifadelerin bulunduğu pankartlar asıldı. Avrupa’da Müslüman nüfusun en yoğun olarak bulunduğu ve resmi rakamlara göre 4 milyonun üzerinde Müslüman yaşayan Fransa’da özellikle Charlie Hebdo ve 13 Kasım Paris saldırıları sonrasında İslamofobik eylem ve söylemler hızla arttı. Fransa’da Müslümanlara ait 19 ibadethane devlet tarafından kapatıldı, 749 kişi ev hapsine alındı, 4 bin 500 polis baskını yapıldı. 2017 yılında Almanya’da 908, Polonya’da 664, Hollanda’da 364, Avusturya’da 256, Fransa’da 121, Danimarka’da 56 ve Belçika’da 36 İslamofobik saldırı gerçekleşti.
Şairlerin Emiri: Ahmed Şevki
“Şairlerin Emiri” pâyesine sahip, Sultan Abdulhamid ve Atatürk’e yazdığı şiirlerle tanınan Mısırlı şair Ahmed Şevki, doğumunun 150. yılı vesilesiyle İstanbul’da yaşayan Arap edebiyatçılar tarafından anıldı.
İstanbul son yıllarda sadece Türk edebiyatının değil, Arap edebiyatının da önemli merkezlerinden biri haline geldi. Ülkelerinde yaşanan savaş ve istikrarsızlıklar yüzünden eser üretemeyen Arap edebiyatçılar soluğu burada aldı. Suriye, Filistin, Irak, Mısır, Ürdün ve birçok farklı Arap ülkesinden gelen edebiyatçılar sanat yaşamlarını burada sürdürürken etkinliklere de imza atıyorlar. Geçtiğimiz günlerde ünlü Şairlerin Emiri olarak da tanınan Mısırlı şair Ahmed Şevki’nin 150. doğum günü vesilesiyle bir araya geldiler.
ÇOK SAYIDA EDEBİYATÇI KATILDI
Etkinliğe Enis El-Dugayim, İbrahim Cafer, Hüseyin Abdullah, Emin El-Celbi, Semir Atiye, Hamid El-Dıleymi, İbtisam Şekuş, Muhammed Nour Farhour ve Aberr El- Nahas gibi isimler katıldı. Suriye devriminin şairi olarak tanınan Enis El-Dugayim unutulmaz şair Ahmet Şevki’nin şiilerini okudu ve şairin şiirlerini yorumladı. “Anadolu Edebiyatı Derneği”nin kurucusu Filistinli şair Semir Atiye ise Şevki’nin şiirsel mirasının gelecek nesillere taşınması gerektiğine vurgu yaptı. Anmanın ardından edebiyatçılar
ABDULHAMİD VE ATATÜRK’E ŞİİRLER YAZDI
Modern Mısır şiirinde seçkin bir yere sahip olan Türk asıllı Ahmed Şevki, Arap edebiyat tarihinin en çok konuşulan ismlerinden biriydi. Ahmed Şevki, siyasi şiirlerinde daha çok Osmanlı padişahlarını, Osmanlı Devleti’nin girdiği savaşları ve bu savaşlarda Türk askerlerinin kahramanlıklarını konu edindi. Bu şiirlerinde çoğu kez övgüye yer veren şair, yüzyüze görüştüğü ve kendisinden çok etkilendiği Sultan Abdülhamid’e methiyeler sunar. Ancak Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu kötü şartlar karşısında, siyasi ve dini bağlamda kendi ülkelerini de ilgilendirdiğinden çok takdir ettiği bu halifeyi ince bir üslupla eleştirmekten de çekinmez. Benzer tavrı sonraki dönemde de gösterir; Halid b. Velid’e benzettiği Gazi Mustafa Kemal’i önceleri üstün vasıflarla över, ancak hilafeti kaldırmasından sonra eleştirmekten kaçınmaz.
İSTANBUL’U HEP ZİYARET EDERDİ
Yaz aylarını geçirdiği İstanbul’da gördüğü doğal ve tarihi zenginlikleri şiirlerinde dile getirir. Ölümüne dek edebiyat otoritelerinin ilgi odağı olan Şevki’nin şiirleri Osmanlı - Türk varlığının, genelde Arap dünyasında, özelde ise Mısır’da sadece tarihi ve siyasi boyutuyla değil, kültürel ve edebi boyutuyla da önemli bir yeri olduğunu göstermesi bakımından anlamlı ve değerli.