İlk öyküm “Çağrı” 21 yaşında Sarnıç Öykü’de yayımlandı. Aslında uzunca bir süreden beri yazıyordum, çevremdeki birkaç kişiye okutuyordum. Ancak üniversiteyle birlikte dergilere öykü göndermeye başladım. Sarnıç Öykü Dergisi’nden öykümün yayımlanacağı haberi geldiğinde hayatımın zor bir dönemindeydim ve bu haber bir süreliğine de olsa bütün gerçeğimi unutturmuştu. Katışıksız sevinçti hissettiğim. Dergiyi elime aldığımdaysa ismimi garipsediğimi hatırlıyorum.
Kitabın yayımlanma sürecindeki birkaç ay bana olduğundan çok daha uzun bir süre gibi gelmişti. Kapağın belirlenmesiyle birlikte heyecanım ve merakım daha da arttı. Ama kitap elime geçince uzun bir zamandır beklemiyormuşum da yayınevi bana sürpriz yapmış gibi hissettim. Bir süre yalnız kalmak istedim. Birkaç saat yürüdüm.
Anneme ve babama.
Kitapta bir sıralama yapıldı ama okuyucu alternatif bir okuma sırası için “Uluma” ile de başlayabilir. Kitaptaki hemen hemen bütün meselelerin içinde dolaştığı bir kilit öykü diyebilirim.
Genellikle geceleri yazarım, kendimi yazıya daha yakın hissederim ama gecenin insanda yarattığı ruh haline de pek güvenmem. Bu yüzden öykülerin son hallerini ‘gündüz gözüyle’ görmek isterim, o zamanlarda düzenleme yaparım. Tabii bu bir alışkanlık. Ilk gençliğimden beri uyku sıkıntısı çeken biriyim. Gece yazma alışkanlığı da haliyle bu sıkıntıyı daha da perçinliyor. Bir senedirse yazıyı gündüze kaydırmaya çalışıyorum. Henüz başarabilmiş değilim ama umutluyum.
Bilgisayar. Aslında kalem kullanarak yazarken daha rahatımdır, bir nesne olarak da çok severim. Ama öyküler üzerinde çok fazla değişiklik yapıyorum, hemen her öyküyü ikişer üçer versiyonlu yazacak kadar çok. Bu yüzden bilgisayara biraz elim mahkum. Öykülere genelde defterde başlar sonra çıkan karmaşadan pes edip bilgisayarda devam ederim.