Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz “Ormanlar her ne kadar devlet tarafından anayasa ve yasalarla korunuyor olsa da tüm kurumlar ve vatandaşlar olarak aynı sorumluluğu taşımak ve paylaşmak zorundayız. Unutmayalım ki; ‘Küresel İklim Değişikliği’ yaşadığımız bu yüzyılda felakete dönüşen sel, heyelan yangın vb. doğa olaylarını önleyecek ana unsurlardan birisi de yine orman varlığımızdır. Bu nedenle ancak ormanlarımızı koruyarak yarınlarımızı güvence altına almak mümkün görünmektedir” diyor.
Geçtiğimiz hafta başlayan ve hâlâ kısmen devam eden yangınlar tüm Türkiye’yi adeta yasa boğdu. Biz de hem yangını hem de ormanların ve ormancıların durumunu yangın bölgesindeki gelişmeleri sahada takip eden Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz’la konuştuk.
Bu yangınların sabotaj olup olmadığı konusunda ilgili makamların araştırma ve görüşleri doğrultusunda nihai sonuca erişilebilir ancak aynı anda birçok yerde yangın çıkması bununla birlikte Manavgat’taki orman yangınının aynı anda 4 farklı noktada çıkmış olması, şu anki kanaatimiz olan sabotaj ihtimali görüşümüzü güçlendiriyor. Daha önceki yıllarda yaşanan Hatay ve İzmir yangınlarının PKK terör örgütü tarafından yapıldığı kamuoyunca bilinmektedir. Sabotaj ihtimalinin bu hassas dönemde üzerinde durulmasının doğru olduğunu düşünüyoruz. Zaten PKK terör örgütü adına kendilerini “ateşin çocukları” olarak tanımlayan iblisin ve Firavunun çocukları yangınları çıkardıklarını kamuoyuna açıkladılar. Ben sadece sabotajın PKK tarafından değil onun ikiz kardeşi FETÖ ile işbirliği içerisinde uluslararası şer güçlerin desteği ile yapıldığına inanıyorum. Küresel ısınma, dikkatsizlik, doğal sebepler ya da sabotaj sebebi ne olursa olsun orman yangınlarında sadece ağaçlar yanmıyor. Bitkiler, böcekler, hayvanlar, nefesimiz yanıyor. İnsanlığın oksijen kaynağı yok ediliyor. Yangınların çıkış nedenleri devletimizin ilgili birimlerince araştırılmakta olup en kısa sürede ortaya konacaktır. Şu andaki öncelikli hedefimiz; çıkan yangınların bir an evvel kontrol altına alınması, söndürülmesi ve soğutma çalışmaları tamamlanarak ardından bu alanların tekrar ağaçlandırılarak ormanlaştırılmasıdır.
- Ülkemiz Akdeniz coğrafyası ve iklim kuşağında yer alması nedeniyle özellikle yaz aylarında yoğun bir yangın tehdidi altında bulunuyor. Orman yangınlarının çıktığı, yayıldığı, yangın koruma ve organizasyonuna yeter derecede zarar yaptığı yılın bir dönemi veya dönemleri “Yangın Sezonu” olarak tanımlarız. Ülkemizde yangın sezonu 1 Mayıs ile 30 Kasım tarihlerini kapsayan 7 aylık zaman diliminden oluşuyor.
Yangın bölgelerinde sıcaklığın yüksek, bağıl nemin düşük olması yanıcı madde nemini düşürüyor ve ormanları yanmaya daha elverişli hale getiriyor. Rüzgâr şiddetinin yüksek olması yangının yayılma hızını arttırırken maalesef doğrudan müdahaleyi güçleştirmektedir. Hava sıcaklığının 40 derecenin üzerine çıktığı, nispi nemin yüzde 20’nin altına düştüğü hava koşullarında orman yangını çıkma olasılığı çok yüksektir. Nitekim geçtiğimiz hafta yangınların yaşandığı bölgede meteoroloji istasyonlarından alınan veriler 30 Temmuz›da hava sıcaklığının 42-43 derece, bağlı nemin yüzde 13 ve rüzgâr hızının 50-60 km/sn olduğunu göstermektedir.
182 YILLIK BİR KURUM
- Öncelikle şunu söyleyelim. 20 yıl önce 40 dakikada müdahale edilen yangına bugün ortalama 12 dakikada müdahale edilmektedir. Bu da takdire şayan bir durumdur. Yani bu alanda Orman Genel Müdürlüğü’nün göz ardı edilemeyecek bir başarısı söz konusudur. Zira orman yangınları geçmişten beri siyasi polemik konusu olageldiğinden gelmiş geçmiş bütün iktidarlar buna karşı tedbir almaktan ve masraftan kaçınmamışlardır. Bu nedenle dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan makine parkı ve personel ülkemizde mevcuttur. Yangınlara müdahale konusunda dünyanın en iyi, en hızlı ve en doğru yangın yönetimi sağlanmakta ve yangınlara müdahale edilmektedir. Çok başarılı bir sınav veriyoruz. Orman teşkilatımız, dünyanın en iyi, en hızlı ve en doğru yangın yönetimini sağlıyor. ‘Ateş savaşçısı’ ormancılarımızın çok sayıda yangını kısa sürede kontrol altına almış olması çok ciddi bir başarıdır. Bildiğiniz üzere ülkemizde orman yangınları ile mücadelede görevli kurum Orman Genel Müdürlüğü’dür. Orman yangınlarıyla mücadelede 3 temel stratejimiz vardır. Orman Genel Müdürlüğü, 182 yıllık köklü bir geçmişe ve tecrübeye sahip, ülkemizin en ücra köşesinde bile teşkilatlanmış bir kurumdur. Yangınları önleyici tesislerden tutun da yangınla mücadele ekipmanları bakımından geçmiş dönemlere göre çok daha güçlü durumdadır.
İKLİMİ ORMANLA KORUYABİLİRİZ
Orman Genel Müdürlüğümüzün, yangın öncesi önleme faaliyetleri kapsamında yapılan eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarını, hatta kamu spotu şeklinde tv ekranlarında da görebiliyoruz. Ancak yeterince bilinç kazandığımızı söylemek zor. Bu bağlamda küçük yaştan başlayarak bilinç ve farkındalık eğitimlerinin üzerinde ısrarla durmamız gerektiği kanaatini taşıyorum. Ormanlar her ne kadar devlet tarafından anayasa ve yasalarla korunuyor olsa da tüm kurumlar ve vatandaşlar olarak aynı sorumluluğu taşımak ve paylaşmak zorundayız. Unutmayalım ki; “Küresel İklim Değişikliği” yaşadığımız bu yüzyılda felakete dönüşen sel, heyelan yangın vb. doğa olaylarını önleyecek ana unsurlardan birisi de yine orman varlığımızdır. Bu nedenle ancak ormanlarımızı koruyarak yarınlarımızı güvence altına almak mümkün görünmektedir.
ESAS MÜCADELEYİ KARA UNSURLARI YAPAR
- Helikopterin hareket kabiliyetinin yüksek, daha pratik ve ekonomik olmasının yanında, orman yangınları ile mücadelede eğimli ve kırık arazilerde daha etkili olduğu biliniyor. Yangına müdahalede hava gücü olarak sadece uçak ya da helikopter olmalı konusunun tartışılması yerine; doğru, hızlı ve güvenli bir şekilde nasıl müdahale edileceğiyle ilgilenilmeli. Helikopterin ya da uçağın teknik açıdan olumlu ya da olumsuz yönleri bulunabiliyor. Uçaklar sadece havaalanından ya da (amfibik uçaklar) denizlerden, göllerden ve büyük barajlardan su alabilir. Helikopterler ise her türlü su kaynağından su alımı yaparak daha hızlı ve manevra kabiliyeti açısından daha rahat hareket ederek yangınlara müdahale edebilmektedir. Orman Genel Müdürlüğü tarafından yangınlara helikopterler ile hızlı bir şekilde müdahale etmek için ormanlar içerisinde 3 bin 600 adet yangın su havuzu ve göletleri oluşturulmuştur. Buralardan kara araçlarıyla birlikte hava araçlarından sadece helikopterler su alabilmektedir. Yangının kırık, dağlık ve yolu olmayan bir yerde çıkması durumunda helikopterler ilgili mahallere yangın işçisi indirilmesine de imkân sağlamaktadır. Bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda kamuoyunda oluşturulan orman yangınlarına müdahalede uçakların daha verimli kullanılabileceği algısı doğru değil. Ayrıca orman yangınlarına sadece havadan müdahale edilmez. Esas mücadele olan söndürme ve soğutma faaliyetleri kara unsurlarıyla yapılır.
Orman yangınlarının söndürülmesini müteakiben alan ölçümleri ve hasar tespiti yapıldıktan sonra en kısa sürede yanan ağaçlar kesilerek sahadan çıkarılacak, toprak hazırlığı yapıldıktan sonra uygun ormancılık tekniklerine göre tensil, rehabilitasyon ve ağaçlandırma çalışmaları ile yangından zarar gören alanlar tekrar ormanlaştırılacak. Yangından sonra asli tür korunarak doğal yapısına uygun ormanlar tekrar inşa edilirken YARDOP (Yanan Orman Alanların Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Ormanlar Tesisi Projesi)’ne uygun şekilde yeni ormanlar kuruluyor.
- Yanan ormanların imara açılamayacağı ve yeniden ormanlaştırılacağı anayasamızda açık ve net bir şekilde belirtilmiştir. Anayasamızın 169. maddesi, “…Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz…” Daha önceki tüm yanan alanlarda olduğu gibi yanan alanlar yine hızlı bir şekilde yeniden ormanlaştırılır. Yangınlarımızın soğutma çalışmaları bittikten sonra gereken iyileştirmeler yapılır. Arazi dikime uygun hale getirilir ve ağaçlandırılma çalışmaları başlatılır. Bu çalışmalarda Orman Genel Müdürlüğümüz kontrolünde olur.
ORMANLAŞTIRMA YAPILACAK
Akdeniz ve Ege Bölgelerinin asli ağaç türü doğal yollarla yetişen ve binlerce yıldır alanda doğal olarak bulunan kızılçamdır. Kızılçamda bulunan reçine onu yangına karşı daha hassas hale getiriyor. Ancak unutulmamalıdır ki kızılçam tohumları 800-1000 derecelik sıcaklıklara karşı da dayanıklıdır. Bu hususlar göz önünde bulundurularak yangına dirençli türlerinde karışıma gireceği projeler çerçevesinde ormanlaştırma çalışmaları ivedilikle hayata geçirilecektir.
Yangınların yüzde 89’u insan eliyle çıkıyor
- Koraonavirüs nedeniyle temiz havaya, oksijene her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu bu dönemde insanlar açık havaya hasret kaldılar. Yangınların sadece yüzde 11’i yıldırım gibi doğal olaylar, yüzde 89’u ise insan faktörü neticesinde çıkıyor. Rekreatif ve sosyal ihtiyaçlara saygı duyuyoruz. Devletimiz; Orman Genel Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlükleri marifetiyle toplumun sosyal ve rekreatif ihtiyaçlarını karşılamak için mesire ve piknik yerleri, tabiat alanları, Milli Parklar oluşturarak insanımızın hizmetine sunuyor.
Vatandaşlarımız sosyal ve rekreatif ihtiyaçlarını bu alanlarda gidermeli ve önlerine gelen her yerde ateşli piknik yapmamalı. Yangın bölgelerinde ve yangına hassas orman alanlarında daha dikkatli olmamız gerekmektedir. Uzmanlık gerektiren yangına müdahale çalışmasında devlet görevlilerinden habersiz bir çalışma içine girilmemeli.
YANGINLA MÜCADELEDE SABİT BİR RECETEMİZ YOK
- Orman yangınları içerisinde birçok değişkeni barındıran kompleks yapılara sahiptir. Bu sebeple her orman yangını için sabit bir mücadele reçetesi oluşturmak mümkün değil. Yangınla mücadele; bilimsel, teknik, ekonomik, sosyal ve çevresel çok boyutlu bir konudur. Orman yangınındaki en önemli hususlardan biri erken müdahale olduğundan kara ve hava ekiplerince ne kadar ivedi yangına müdahale edilebilirse o kadar başarı artmaktadır.
Bu yangınlarda da kara ve hava ekiplerimizle en kısa sürede müdahalede bulunuldu. Ancak aynı anda 4 farklı yerde yangının meydana gelmesinin yanında maalesef ülkemiz genelinde aynı anda ve ardı ardına yangınlar oluşması bununla birlikte yüksek sıcaklık, düşük nem ve rüzgâr şiddeti yangınların kontrol altına alınmasını olumsuz yönde etkiledi.