Buhara’nın küçük bir köyünde başlayan İbn Sina’nın yolculuğu, insan sağlığını beden, ruh ve akılla bir bütün olarak ele alan bir beslenme felsefesine dönüştü. “Yiyecekleriniz ilacınız, ilacınız yiyecekleriniz olsun” diyerek beslenmeyi şifanın anahtarı haline getiren bu büyük âlimin öğüt ve tavsiyeleri, asırlar sonra bile hala modern bilime ve insanlığa rehberlik etmeye devam ediyor.
İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük filozof ve tıp âlimlerinden biri olan İbn-i Sina, 980 yılında Buhara yakınlarındaki Afşana köyünde dünyaya gelmiştir. Olağanüstü zekâsı ve güçlü hafızası sayesinde daha çocuk yaşta Kur›an-ı Kerim›i ezberlemiş ve öğrenim hayatına bu sağlam temel üzerinde başlamıştır. Henüz gençlik yıllarına ulaşmadan hekimlik sanatında otorite haline gelmiş, çağının neredeyse tüm bilim dallarında ileri seviyede bilgi birikimi edinmiştir.
Eski Yunan filozoflarının eserlerini okuyup analiz ederken dinî ilimleri de ihmal etmemiş ve kendisini bu alanlarda da geliştirmiştir. Matematik, geometri, metafizik, teoloji, astronomi, mantık, felsefe, musiki, ekonomi ve siyaset gibi farklı disiplinlerdeki üstün bilgisiyle yalnızca bir bilim insanı olarak değil, aynı zamanda bir filozof, bir düşünce mimarı olarak tanınmıştır.
Doğu ve Batı’nın artak değeri
Batı dünyasında “Avicenna” adıyla tanınan bu büyük âlim, asırlar boyunca Doğu ve Batı hekimliğine yön vermiş ve bu nedenle “Bilginlerin Hükümdarı”, “Hekimlerin Piri” unvanlarıyla anılmıştır. İbn Sina’nın çağını aşan bilgi birikimi, özellikle El-Kanun fi’t-Tıb (Tıbbın Kanunu) ve El-Kanun el-Sağir fi’t Tıbb (Küçük Tıp Kanunu) gibi eserlerinde somutlaşmış ve bu eserler, yüzyıllar boyunca Avrupa tıp fakültelerinde zorunlu temel ders kitabı olarak okutulmuştur. Sadece 57 yıllık ömrüne sığdırdığı 150’den fazla eser, zaman ve mekân kavramlarının ötesine geçerek halen insanlığa rehberlik etmeyi sürdürmektedir.
İnsan sağlığına bütüncül yaklaşım
İbn Sînâ’nın tıbba kazandırdığı en önemli yeniliklerden biri, insan bedenine ve sağlığına ilişkin bütüncül yaklaşımıdır. Modern tıbbın genellikle insan bedenini bir makine gibi gören ve semptomları odak noktasına alan indirgemeci bakış açısının aksine, İbn Sînâ insan bedenini fiziksel, ruhsal ve zihinsel bir bütün olarak ele almıştır. Ona göre hastalıklar yalnızca fiziksel nedenlere dayanmaz; ruhsal ve çevresel faktörler de sağlık üzerinde belirleyici bir rol oynar. Bu nedenle hastalığın tedavisinden önce sebebini anlamanın gerekliliğini savunur ve bu konuda beslenmenin kritik rolüne vurgu yapar.
Tedavisinden önce sebebini anlamalı
Bugün modern tıp, teknolojinin sunduğu imkanlara sıkı sıkıya bağlı hale gelmiş olsa da İbn Sînâ’nın ortaya koyduğu mizaca uygun beslenme ve hastalığın kökenine inme yaklaşımı, günümüzde sıkça tartışılan semptom odaklı tedavi yöntemlerine önemli bir alternatif sunmaktadır. Özellikle günümüz tıbbında psikosomatik hastalıkların tedavisinde, bireyin yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve duygusal durumunun göz önüne alınması yeniden ele alınmaktadır. Bu doğrultuda gelişen kişiselleştirilmiş beslenme yaklaşımları, İbn Sînâ’nın asırlar önce dile getirdiği “Yiyecekleriniz ilacınız, ilacınız yiyecekleriniz olsun” felsefesinin modern bir tercümesidir.
İbn Sina’nın beslenme tavsiyeleri
Hamurlu tatlılar damarları tıkar: Tatlılar iki türlüdür. Ballı ve hamurlu. Ballı olanlar ağızda eriyip mideye giderse sindirime yardımcı olur. Hamurlu olanlara gelince, bunlar katidir, sindirimi ağırdır. Damar ve eklem tıkanıklarına sebep olur.
Beslenme uzmanlarına İbn Sina çağrısı
Buradan tüm diyetisyenlere, beslenme uzmanlarına ve hekimlere seslenmek istiyorum: İbn Sînâ’yı okuyun ve anlayın. Sadece yazdığı reçetelere değil, insan sağlığını bir bütün olarak ele alan yaşam felsefesine de kulak verin. Onun çağları aşan öngörüleri, modern çağın karmaşası içinde hala bize yol gösterecek eşsiz bir pusuladır.
Ezcümle; nefs, nefestir kıymetini bilene. Aş, bir şifadır nefsten nefese. Fıtrat, aşa muhtaç; aş ise nizama. İnsan dediğin, üç harf beş nokta... Ve en nihayetinde yol; nisyandan insana, insandan insan’a…