|

Huzur içinde yazarken huzuru kaçtı

Gazeteci ve tarihçi Orhan Koloğlu, daha verimli çalışmak için sekiz yıl önce evinden ayrılarak Darıca Huzurevi’ne taşındı. Bu süre içinde 60 küsur kitabına 10 kitap daha ekledi. Ancak göçme tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle huzurevi binasında boşaltılma kararı alınması üzerine 4 ay önce bir başka huzurevine taşınmak zorunda kaldı. Düzeni bozulan 87 yaşındaki duayen gazeteci eskisi gibi huzurlu yazamıyor olsa da sitem etmiyor. “Bu yaşıma rağmen hâlâ yazıyor olmamdan dolayı Allah’a şükrediyorum” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 24/01/2016 Pazar
Güncelleme: 19:46 - 23/01/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Orhan Koloğlu, meslek hayatına 18 yaşındayken gazetecilikle başladı. Muhabirlik yaptı, bir çok gazete ve dergide yazılar yazdı, yönetici oldu. Yurt dışında basın ataşeliği, yurt içinde Basın Yayın Müdürlüğü yaptı. Ancak tarih alanında derinleşmesinden dolayı tarihçi kimliği ile tanındı. 87 yaşında olan duayen gazeteci ve tarihçi yıllardır günlerini huzurevinde geçiriyor. Yalnız yaşadığı evindeki arşiv belgeleri ve kitaplarıyla baş edemeyince daha huzurlu bir ortamda daha verimli olmak için 200 çuval belge ve kitabı İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne, iletişim ve basınla ilgili olan 50 çuvalını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'ne bağışlayıp geriye kalan 50 çuvalla da 2006 yılında Darıca Huzurevi'ne taşınmıştı. 9 yıl boyunca huzur içinde yazmaya devam etti ve 60 küsur kitabına bu süre içinde 10 kitap daha ekledi. Kitap ve belgelerden oluşan arşivi gelişmeye devam edince 70 çuvallık arşivi de Kocaeli Üniversitesi'ne gönderdi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından 1993 yılında yaptırılan Darıca Huzurevi, geçtiğimiz aylarda Gebze Teknik Üniversitesi uzmanlarının can güvenliği olmadığı ve yıkılma tehlikesi bulunduğu raporu vermeleri üzerine boşaltılma kararı alındı. Orhan Koloğlu da başka huzurevi arayışına girdi ve sonunda Tuzla Kasev Vakfı Huzurevi'nde kalmaya karar verdi.



HALEN YAZABİLDİĞİNE ŞÜKREDİYOR


Orhan Koloğlu'nu ziyaret etmek ve yeni evindeki temposunu konuşmak için odasının kapısını çaldığımızda yaşından umulmayacak gür bir sesle karşıladı bizi. 87 yaşında olmasına rağmen gayet dinçti ve masasının başında çalışmaya devam ediyordu. Darıca Huzurevi'nde çok huzurlu olduğunu, hatta kitap yazımı konusunda veriminin arttığını biliyorduk. Bu yüzden sohbetimize oradan başladık. “Darıca hem mekan hem donanım açısından şahane bir yerdi. Bilgisayar, internet bağlantılarım olduğu için muntazam çalışabiliyordum. Belgelerim de olduğu için daha geniş kaynakları kullanabiliyordum. Ne yazık ki onları atmak zorunda kaldım. Burada maalesef aksama var ama gene de çalışıyorum.” İnternet bağlantısı olmadığı için dergiye yazdığı makaleleri dışarıdan göndermek zorunda kalan Koloğlu, yine de sitemkar değil. “Allah'a şükür. Bu yaşta halen yazabiliyorum” diyor. Darıca'daki huzurevi binası boşaltılıp içindekiler bir başka huzurevine dörder kişilik odalara yerleştirilince Koloğlu, bu şartlarda kalamayacağı için bölgedeki huzurevlerinde araştırmalara başlamış fakat istediği şartlarda bir yer bulamamış. “Hepsi doluydu ve 2011 yılından beri sırada bekleyenler vardı. Bir de o mesele var. Türkiye'de yaşlı nüfusu artıyor ve aileler içi bağ bitmiş vaziyette.” Daha önce konferans vermek için geldiği Tuzla'daki Kasev Vakfı Huzurevi aklına gelmiş Koloğlu'nun. “Evlerin tavanları üzerinden de olsa deniz manzarası var. Büyük bir hızla taşındım, 3 aydır burada kalıyorum ve Allah'a şükrediyorum.” diyor.







İRONİK RASTLANTI


Orhan Koloğlu'nun Etiler'deki evinden huzurevine taşınmasının bir sebebi de deprem korkusu. “1999 depreminde Etiler'deki basın sitesindeydim. 12. katta oturuyordum. Öyle bir sallandık ki çuvallardaki kitapların hepsi üstüme devrildi. Bu arada deprem devam ediyordu ve ben kitaplar arasından yol açmaya çalışıyordum. Yarım saatte aşağıya inebildim. Böyle bir olay yaşadığım için anladım ki depremlerle belli sorun yaşanacak.” İroni gibi sanki. Darıca Huzurevi'nden çıkışı da yine deprem yüzünden çünkü Marmara Depremi'nde tüm bölge ile birlikte Darıca da sarsılmış. Huzurevi binasının göçme tehlikesi bulunduğuna dair rapor bu yüzden verilir. Yeni yerinde belge ve kaynakları kısıtlansa da yılların gazeteci ve tarihçisi çalışmalarına devam ediyor. Türk- Arap İlişkileri adlı yeni kitabı çıkmak üzere.



AYDIN KONUSUNDA SEYiRCiYiM


Orhan Koloğlu gündem ve siyaset üzerine fazla konuşmak istemiyor çünkü ağzı yanmış. “80'den sonra siyasetten tamamen uzak durma kararı aldım” diyor ve sebebini de şöyle açıklıyor: “Üç darbeden de zarar gördüm ben. 1980 darbesinde askerler çağırdı, darbeyi yurt dışına anlatmamı istediler. Bunun mümkün olamayacağını söylediğimde neredeyse emekli maaşımı elimden alıyorlardı.” Devleti katliamla suçlayan bildiriye imza atan aydınlarla ilgili sorumuzu da, “Aydın deyince ben tamamen seyirciyim” cümlesiyle karşılıyor Koloğlu ve bu konunun yakın tarih içindeki serüvenini ele alan “Devletlü, Münevver, Aydın, Entel, Akil” isimli bir kitap üzerinde çalıştığını anlatıyor. “Ben değişimlerin içinde gelişen grupları tespit ediyorum. Bunun sonucu olarak bir tanesi ne yapıyor beni hiç ilgilendirmiyor. Aydın kesim kendi içindeki bunalımıdır bu. Mesela geçenlerde vefat eden Çetin Altan güzel bir örnektir. Solculukla başladı. 1971'de Akşam gazetesini ağabeyim Doğan yönetiyordu. Çetin'in yazısı yüzünden ikisini birlikte hapse attılar. Çetin gitti iktidarla anlaştı ve çıktı. Doğan içeride kaldı. Çetin ondan sonra tam dönüş yaptı. Hepsi savruldu. "







İSLAM DÜNYASI HIRLAŞMACI DEĞİL


Babası Sadullah Koloğlu, Libya'nın ilk başbakanıdır ve Koloğlu'nun çocukluğunun belli bir dönemi Libya'da geçer. Daha sonra dünyanın pek çok şehrini gezip Londra, Paris, Karaçi, Beyrut ve Almanya'da resmî görevler alan, bütün Arap dünyasında çalışmalar yapan Koloğlu, Ortadoğu konusunda büyük bir birikime sahip. Bölgedeki gelişmeler konusuna girince, Karaçi basın ataşeliğine atandığında Roma'dan Karaçi'ye kadar kendi otomobiliyle yaptığı seyahati, yol boyunca İran ve Afganistan'da yaşadığı güzel hatıralarını, çektiği kadın fotoğraflarını, İran çöllerinde arabası bozulunca gördüğü yardımları anlatıyor: “Yıl 1965. Bugün dünyanın en çok kavga çıkarılan o bölgenin tamamını dolaştım. Çok güzel dostluklar kurdum ve şakır şakır fotoğraflar çektiğim halde hiçbir problem yaşamadım. O zaman şunu fark ettim. bu insanlarda bir problem yok. İslam dünyası sanıldığı kadar hırlaşmacı filan değil. Yanlış anlatılıyor veyahut da yanlış teşvik ediliyorlar bir şeye. Ne yazık ki İslam dünyasını içinden bozmayı başardılar. Hepsi birbirine girdi ve hâlâ bağırıyorlar, neye bağırdıklarının da farkında değiller.”




#Orhan Koloğlu
#Darıca Huzurevi
#huzurevi
8 yıl önce