Kirazın Tadı filmiyle adını dünyaya duyuran Hümayun Erşadi, İran sinemasının sırrını anlattı. Oyuncunun duygu verebilmesi için teknolojinin önemli olmadığını vurgulayan Erşadi, İran sinemasının başarısını şiddet ve cinselliğin olmamasına bağlıyor.
Abbas Kiyarüstemi’nin Cannes’da Altın Palmiye kazanan “Kirazın Tadı – Tam-ı Gilas” filmini izleyen, Hümayun Erşadi’nin muhteşem oyunculuğuyla tanışmış demektir. Erşadi sadece İran’da değil, dünyanın birçok sinemasında oyunculuk yapmış bir isim. Esenler Belediyesi tarafından düzenlenen Film Günleri’ne uluslararası dalda onur ödülünü almak için gelen Erşadi’yle konuştuk. Oyuncunun duygu verebilmesi için teknolojinin önemli olmadığını vurgulayan Erşadi, İran sinemasının başarısını şiddet ve cinselliğin olmamasına bağlıyor.
Bugün burada olmamı, dünyanın birçok yerinde filmlerde oynamamı Kirazın Tadı filmine borçluyum. Önce İran’da sonra bütün dünyada beni bu filmle tanıdılar. Abbas Kiyarüstemi İran’da ve dünyada çok tanınmış, iyi bir yönetmen, size de böyle bir teklif gelseydi, siz de kabul ederdiniz. Üstelik bana teklif geldiğinde, ne senaryo, ne oyuncular, hiçbir şey ortada yoktu. Kiyarüstemi davet etti, ben de gittim.
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bu filmin ilgi görmesinin sebebi, filmin mesajı. Film ‘Hayat tatlı’ diyor, ama yokuşlu, zor yolları da var. O yokuşlardan çıkarak yeniden hayata ulaşıyorsun. Filmin mesajı ‘Hayat devam ediyor’ olunca, dünyanın her yerinde ilgi gördü.
KAMERA DUYGU YARATMIYOR
İyi arkadaşlar buldum, farklı sinemalarla tanıştım. Her ülkenin sinemasının farklı özellikleri ve kendi sorunları var. Kıyas etmek mümkün değil. Herkes kendi kültürünü sinemasında yansıtıyor.
İran sinemasında şiddet ve cinsellik gibi unsurlar olmadığı için dünyada ilgi gördü. Bu unsurlar olmadığı için çok insani ve manevi bir sinema. Mesela Kirazın Tadı filmi şu ana kadar dünyanın her yerinde ilgi gördü. Üniversitelerde ders olarak okutuluyor. Oyuncunun duygu verebilmesi için teknolojinin o kadar da önemi yok. Bu kamera olmaz, başka kamera olur. Kamera o duyguları yaratmıyor. Duyguları bizim kültürümüz, sinema dilimiz yaratıyor.
VATAN HER YERDEN GÜZEL
İran sinemasında göç teması çok ele alınmadı. Sadece hatırladığım ‘Ayrılık’ filmi var, orada da göç ana tema değil. Göç değil de göçten sonra geriye kalanları anlatıyor.
Ben de göç eden bir insanım. Önce İran’dan Kanada’ya, daha sonra yeniden İran’a göç ettim. Ailem kaldı ama ben döndüm. Nereye giderseniz gidin, vatanını arıyor insan, vatan her yerden daha güzel.
İstanbul’dan deri alıp İtalya’da satardım
Türkiye sinemasını maalesef çok fazla takip etmedim. Arkadaşım Türkiye sineması kitabını hazırlıyor. Onunla konuştuk, o kitabı okudukça daha iyi anlayacağım. Bazı yapımlarda Türklerle birlikte çalıştık, çok tecrübeli ve bilgililer.
İtalya’da mimarlık okuduğum zamanlar Türkiye’ye çok gelirdim. Tahran’dan kendi arabamla İstanbul’a gelip, buradan deri alıp İtalya’da satardım. Oradan elde ettiğim gelirle eğitimimi tamamladım. 50 küsur yıl önceydi, daha sonra çok gelemedim. İki kere de sette oldum burada. Bana bir proje sunarlarsa, maalesef Türkçe bilmediğim için kabul edemem, ama bildiğim dillerde olursa memnuniyetle kabul ederim.