
Teknoloji çağında, bilimsel araştırmaların ve okuma kültürünün kütüphaneler ve uzman kütüphaneciler ile varlığını sürdürebileceğinin farkına varmalıyız.
Geçen hafta çok hastalandım. Üzerinize afiyet, üşütmüşüm. Kendi kendime iyileşemeyince hastaneye gittim. Hasta bakıcıya muayene oldum. Doktor olmayınca muayeneleri hemşireler yahut hasta bakıcılar yapıyor. Neyse ki şifa bulabildim. Geçtiğimiz ay bizim çocuğun öğretmeni böyle hastalanmış da bir türlü iyileşememiş. Bir aydır, sağ olsun, okulun hizmetlisi giriyor derslerine. Kimi veliler rahatsızmış bu durumdan ama ne olacak canım, okuması yazması var nasılsa. Nedir ki öğretmenin yaptığı iş zaten? Mübaşir hakimlik yapabiliyor, veterinere eczane açma yetkisi veriliyor, yeri gelince hostesler pilotluk yapıyor da bu neden olamasın?
İroni bir tarafa, Türkiye’de hakikaten herkes tarafından yapılabileceği düşünülen bir meslek var. Çalışma ortamı ve materyalleri sebebiyle kolayca sahiplenilen, çoğunlukla hafife alınıp küçümsenen, küçümsenmiyorsa da hiçbir şüphe duyulmadan üzerinde yetkinlik iddia edilebilen bir meslek bu. Hangi meslek olduğunu tahmin edebilir misiniz?
EĞİTİMSİZ MESLEK OLUR MU?
Meslek sözcüğü, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş” olarak tanımlanmış. Söz gelimi muhasebeciler, hesap işlerini öğrenmek için ön lisans ve lisans programlarında okurlar. 2 yıllık program okuyanlar yardımcı eleman olarak çalışabilirken uzmanlaşıp büro açmak için 4 yıllık program bitirme, staj yapma ve bir sınavda başarılı olma zorunluluğu vardır. Kuaförler çıraklık ve kalfalık yaparak ustalığa erişir. Her meslek grubunun resmi veya gayri resmi bir eğitim süreci olur. Ancak bir meslek vardır ki ülkenin büyük kısmı, bu işin eğitim almadan herkesçe yapılabileceğine inanır.
HER KİTAPSEVER KÜTÜPHANECİ MİDİR?
Geçen ay saygın bir toplantıda, kütüphaneler üzerine yaptığım konuşmadan sonra tanıştığım birçok farklı meslek mensubundan şu cümleyi duydum; “Ben de kütüphane kuruyorum, şimdiye dek şu kadar kütüphane kurduk.” Gayret ve emeklerine saygı duyduğum için hepsine aynı tatlılıkla cevap verdim; “Öyle mi, ne güzel! Nasıl yaptınız, kütüphaneci mi çalıştırıyorsunuz?” Cevaplar birbirine yakındı; “Ha o işleri otomasyon şirketleri hallediyor!” Gördüm ki kütüphane projelerine kitap temin eden yayıncı dostlarımız da kıymetli çabalar ile kitap toplayan gönüllüler de bu işi çok iyi bildiklerine inanıyorlar. Kütüphane sevgilerine şahit olduğum için mutlu oldum ama kütüphane ihtiyaçlarını belirleme ve projeleri şekillendirmede kendilerini otorite görmelerinden de tedirgin oldum. Çünkü kasıtsız olduğunu bildiğim bu durum, beni, bölümümü, meslektaşlarımı ve öğrencilerimizi yok saymakla hemen hemen eşdeğer. Dahası, muhtemelen, çok daha iyi şekillendirilebilecek kütüphane hizmetlerini de vasatlaştırıyor.
1954’TEN BERİ TANINAMAYAN BİR MESLEK
Evet, anladığınız üzere, önceki satırlarda bahsettiğim, herkesin yapabildiği o meslek Kütüphanecilik. Dünyada 1887, Türkiye’de 1954 yılından beri üniversite düzeyinde öğretimi yapılan bu meslek, 15 üniversitemizdeki Bilgi ve Belge Yönetimi (BBY) bölümlerinde öğretiliyor. 4 yıllık bir lisans programı olan bu bölümden mezun olan öğrenciler, arşivler, müzeler, bilgi ve belgenin olduğu bütün kurumlar ve en önemlisi de kütüphanelerde istihdam ediliyor.
KÜLTÜREL KALKINMA İÇİN…
Kütüphaneler, bilgi kaynaklarını toplayan, belli sistemlere göre düzenleyen ve kullanıma sunan profesyonel mekanlar… Sadece kaynakları toplayıp insanlara ulaştırmakla kalmıyor, bilimsel gelişmelere, okuma kültürüne ve kültürel kalkınmaya da katkı sağlıyorlar. Elbette bu mühim işlevlerin yerine getirilmesi, kütüphanelerin iyi hizmet vermesine, dolayısıyla Kütüphanecilik konusunda yetkin kişilerin buralarda çalıştırılmasına bağlı.
BBY bölümleri, kütüphanelerde çalışmak üzere yetiştirdikleri öğrencilerine yayın seçiminden kataloglamaya, sınıflamadan korumaya, elektronik kaynaklardan etkili bilimsel araştırmaya kadar birçok teknik konuda eğitim veriyor. Bunun yanında, öğrenciler, aldıkları eğitim ve yaptıkları stajlarla kütüphane kullanıcılarına danışma hizmeti vererek araştırmalarına yardımcı olma, kitap seçimi konusunda rehberlik etme, çocuklar, gençler, ebeveynler ve farklı kullanıcı grupları için özel etkinlikler tasarlama konularında da yetkinleşiyor.
Araştırma odaklı müfredatın işlerliği
Türkiye’de BBY bölümlerinin sayısı ve kontenjanları hızla arttırılsa da kütüphaneci istihdamı konusunda ne yazık ki sınıfta kalıyoruz. Her okula bir kütüphane kuran, bilimsel açıdan bakarsak da kurduğunu zanneden (!) Millî Eğitim Bakanlığı, kütüphaneleri yaşatacak, araştırma odaklı müfredatın işlerliğini sağlayacak kütüphanecilere sinesinde azıcık da olsa yer açamıyor. Nasılsa bu işi herkes yapabilir yaklaşımı ile de -muhtemelen bir kısmı ilgisiz/bilgisiz/başarısız/agresif olan- norm fazlası öğretmenleri kütüphanelerde görevlendirmeyi planlıyor. Ne yapsak ve ne yazsak da sesimizi duyuramıyoruz.
Türkiye’de en alt kademeden en üste birçok kimsenin değerini ve önemini bilmediği; herkesin yapabildiği ve yapabileceğini düşündüğü bir meslek var! Teknoloji çağında, bilimsel araştırmaların ve okuma kültürünün kütüphaneler ve uzman kütüphaneciler ile varlığını sürdürebileceğinin farkında olmayan milyonlar var!
Olsun, nasılsa alışığız, birkaç yüzyıl daha bekleriz.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.