UNESCO, Türkiye’nin başvurusu üzerine geçen ay ‘Hüsn-i hat’ sanatını, kültürel miras olarak tescilledi. Hüsn-i hat kısa süre sonra ‘Arap hat sanatı’ ismiyle listeye alındı. İki ayrı başlık ve hat arasındaki ayrım hat dünyasını şaşırttı. Uğur Derman, “Emek verenler Araplardan ziyade diğer İslam ülkeleri. Onun için İslam hattı denmesini tercih ediyoruz” dedi. Prof. Dr. Mehmet Memiş de hat sanatının Arap dünyasını aşmış evrensel bir İslam sanatı olduğuna dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim Kültür Örgütü’nün (UNESCO) geçtiğimiz ay Türkiye’nin başvurusuyla Hüsnühat sanatını, Türkiye’nin Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine kayıt ettirmişti.
Aynı ay içinde, insanlığın ortak mirası olarak ilan edilen Hüsnühat sanatı, Arap hat sanatı ismiyle UNESCO tarafından yeniden Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alındı. Hat sanatını iki ayrı başlık altında kültürel miras listesine alan UNESCO’nun bu kararı şaşkınlık oluşturdu.
Hat ve ebru sanatçısı, yazar Prof. M. Uğur Derman ve Sakarya Üniversitesi, Türk İslam Sanatları Tarihi ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Memiş UNESCO’nun kararını değerlendirdi.
Gündelik yazıyla sanat yazısı ayrı
Prof. Derman, Hüsnühat’ın Arap harfleriyle yazıldığını vurgulayarak, “Bu harflerin aslı Arap. İslamiyet öncesi Hicaz’da kullanılıyor. Ama hem o zamanda hem de İslam’ın ilk asırlarında sanat tarafından ziyade okuma yazma vasıtası olarak yeri var.
İslamiyet diğer ülkelere yayıldıktan sonra buralarda sanat tarafı ağır basmaya başlıyor. Bu işe daha fazla emek verenler Araplardan ziyade İslam ülkeleri oluyor.
Onun için biz Arap harflerine karşı ona İslam hattı denmesini tercih ediyoruz. Lakin bugünkü Araplar, İslam hattı denilmesinden hoşlanmıyorlar. Bunu nasıl düzelttireceğimizi de bilemiyorum” diyor.
Prof. Dr. Memiş ise Osmanlı ve Araplarda kullanılan hattın, aynı yazı sanatı olduğunu dile getiriyor.
“Hat, çizgi-yazı manasına geliyor. Gündelik yazıyla sanat yazısını ayrı tutmak gerek. Arap hattı ile Osmanlının kullandığı Hüsnühat, asırlardır İslam kültürü içinde gelişen güzel yazı sanatını ifade ediyor. Bölgesel üslup farkları olsa da esası itibarıyla aynı”
Hattı zirveye Osmanlı taşıdı
Türkiye, hat sanatındaki tarihsel birikiminden hareketle İslam dünyasını temsilen
“İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesine”
geniş bir başlıkla başvurduğunu söylüyor Memiş. UNESCO’nun hat sanatını iki farklı isimle listeye almasını ise şu sözlerle değerlendiriyor, “Hüsnühat ile Arap hattının ayrı ayrı tescil etmesi ilgili mercilerin bu konuya tam anlamıyla vâkıf olmamalarından kaynaklanıyor.
Aslında hat bir Kur’an sanatı olarak doğmuş ve gelişimini de Kur’an etrafında sürdürmüş.
Arap yazısı İslam’a giren başka milletlerin de bu alfabeyi kullanmasıyla bir İslam yazısı halini almış.
Hat sanatına Müslüman milletlerin bir şekilde katkısı olmuş. Bilhassa 15. asırdan itibaren Türklerin bu sanattaki öncü rolü, Arap ülkeleri ve dünya sanat çevreleri tarafından kabul görmüş. Türklerin icat ettiği bazı yazı türleri de bütün İslam dünyasında kullanılıyor. Dosyayı hazırlayan heyet,
gibi kapsamı daraltan bir başlık kullanmadı. Bu sanatı tarihindeki en üst seviyesine ulaştıran Osmanlı,
tabirini tercih etti.”
UNESCO’nun kararını gözden geçirmesinin yerinde olacağını ifade eden Memiş,
“Bütün İslam dünyasının kutsal kitabı olan Kur’an, Arapça olduğu için Arap toplumuna mal edilemeyeceği gibi, Arap alfabesiyle uygulandığı için hat sanatının Arap sanatı olarak etnik bir kimlikle isimlendirilmesi de doğru bir yaklaşım değil. Hat sanatı, Arap dünyasını aşmış olan evrensel bir İslam sanatı. Ayrıca Türkçe ve Farsça gibi Arapça dışındaki lisanlarda da hat eserleri veriliyor”
diyor.
#UNESCO
#Mehmet Memiş
#Uğur Derman
#Arap
#Türkiye