Gazeteci- yazar Haşmet Babaoğlu bu haftaki Kitaplık köşemizin konuğu oldu. Babaoğlu, Dostoyevski'nin Budala'sı için “okuyunca 'vurulduğum' ilk kitap” diyor ve kendini en çok etkileyen kitaplar arasında sayıyor.
Okuduğum ilk kitabı hatırlamıyorum ama okuyunca "vurulduğum" ilk kitabı biliyorum: Annemin kütüphanesinden çaktırmadan alıp bir gecede yuttuğum Dostoyevski'nin Budala'sı. Ama sadece ikinci cildi vardı, onu okumuştum.
Kirpinin Zarafeti adlı bir roman. Yazarı Muriel Barbery.
Budala ve Durrell'ın İskenderiye Dörtlüsü.
Çok kitap var tekrar tekrar okuduğum. Ama onlar daha çok edebiyat dışı çalışmalar.
Nehc-ül Belaga
Her durumda ve özellikle de gürültülü ortamlarda kitaba konsantre oluyorum. Hatta televizyon karşısında bir yandan okumayı sürdürürüm.
Ayrıldığım her evde koca kütüphaneleri bıraka bıraka artık sadece kalıcı kitapları elde tutmaya başladım.
İmzalı kitaptan anlamam pek. Ama aldığım ikinci el kitapların içinden notlar çıkmasına ya da o kitaplara düşülmüş notlara bayılırım.
Her yerden... Son zamanlarda Beyoğlu'ndaki Robinson ve İnsan'ı, bir de İzmir'deki İletişim Kitapevi'ni seviyorum.
Şöyle demem daha doğru; kitap değil, yazar okuyorum. Edebiyat dışı kitaplar için dahi geçerli bu: Mesela Zygmunt Bauman ne yazsa döner döner okurum.
Dostoyevski, L.Durrell, Refik Halid Karay. Bu üç yazar birbirlerinden dağlar kadar farklılar fakat benim için çok özeller. Meraklısı veya şaşıran varsa onlar için söyleyeyim. Refik Halid'in Nilgün'ü veya Sürgün'ü benim gözümde İskenderiye Dörtlüsü veya Beyaz Geceler kadar değerlidir.