Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Çengelköy'de bulunan Osman Yılmaz, 15 Temmuz gecesi, mahalle muhtarı olan eniştesinin çatışmada vurulduğu haberini alınca kardeşi Oğuz Yılmaz ile yoğun çatışmanın yaşandığı Çengelköy Polis Karakolu'na gitmek üzere yola çıktı. Osman Yılmaz, Çengelköy'de cuntacıların silahından çıkan kurşunla ağır yaralanmasının ardından şehit olan Halil Kantarcı'ya yardım etmek üzere eğildiği sırada kafasından vuruldu. Yanında bulunan vatandaşlar tarafından hastaneye kaldırılan Yılmaz, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
Osman Yılmaz'ın kardeşi Oğuz Yılmaz, kanlı darbe girişimi sırasında yaşadıklarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Çengelköy'de ikamet ettiklerini belirten Yılmaz, darbe girişiminden, yatsı namazından sonra televizyonlardan haberdar olduklarını aktararak, şöyle devam etti:
" TRT spikerinin konuşmasını gördüm, diğer yandan da başka kanallara bakıyordum. Ağabeyime telefon açtım, 'Bir sıkıntı var biliyor musun?' dedim. O da bilmediğini söyledi. Muhtemelen yatsıdan sonra uzanmış istirahat ediyordu. Yarım saat sonra 'Oğuz ben çıkıyorum' dedi. Çengelköy merkeze inip ortama bakacağını söyledi. Ağabeyimle birlikte merkeze indik. Henüz evin önüne indiğimizde akrabalarımızdan biri geldi, eniştemiz muhtar Ekrem ağabeyin vurulduğunu söyledi. Bunu duyunca daha hızlı hareket ettik."
Hemen Çengelköy'e indiklerini ancak ortamın vehameti üzerine eniştelerine bakacak fırsat bile bulamadıklarını anlatan Yılmaz, "Eniştemizin hastaneye kaldırıldığını öğrendik. Her taraf kaynıyordu, insanlar akın akın geliyordu. Merkezden karakola doğru bir yürüyüş vardı. İnsanlarda tepki vardı. Karakola yaklaştıkça devamlı kurşun atmaya başladılar, her yerden geliyordu." diye konuştu. Yılmaz, kendilerine ağaçları siper ettiklerini, daha sonra da daha ileriye gitmek üzere ağabeyi Osman'ın yanından ayrıldığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ağabeyim 'İleriye gitme' dedi. Bir yandan kurşunlar devamlı geliyordu, vurulanlar, bağıranlar oluyordu. Ben ağabeyimden 10-15 metre daha ileri gittim. Daha sonra ağabeyim bana telefon açtı 'Neredesin, durum ciddileşiyor çabuk yanıma gel' dedi. 'Tamam yanımda arkadaşlar var birbirimizi kolluyoruz' dedim. O arada Çengelköy'ün çok girilmez ara sokakları var, o sokaklardan birinden asker geldi, gördüğümüz 3 arkadaşı da vurdu. O yaralıları kaldırdık ama benim aklıma ağabeyim düştü çünkü beni çok sık arar, aramayınca ben aradım. 01.23'te o beni aramıştı konuşmuştuk, 01.27'de ben onu aradım ama telefonlara cevap vermedi. Defalarca aradıktan sonra bir arkadaş çıktı telefona 'Ağabeyiniz yaralı, telefonu bende onu hastaneye götürüyorum' dedi. Bu arada ben üst yoldan merkeze doğru tekrar gittim, orada yine 'Ağır yaralı var' diye sesler geliyordu. Meğer o ağabeyimmiş ama ben farkında değildim. Onu sağda solda arıyordum."
Oğuz Yılmaz, ağabeyi Osman Yılmaz'ın arkadaşı olan 15 Temmuz şehitlerinden Halil Kantarcı'ya yardım ederken askere "Allah mahvetsin sizi, kahretsin" şeklinde ifadeler kullandığını, ondan sonra da başından vurulduğunu anlattı. Ağabeyinin kaldırıldığı hastaneye gittiğini dile getiren Yılmaz, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Allah razı olsun, onlar da o gece ellerinden geleni yaptı. Ben hastaneye girdiğimde bir baktım ki ağabeyim orada vefat etmiş. Ondan sonra yıkıldık, Allah rahmet eylesin bütün şehitlerimize. Ağabeyim de benim de aklımda hep vatan vardı, başka hiçbir şey yoktu. Bugün de yarın da olsa yine çıkarım, biz dayanamayız. Allah fırsat vermesin ama yine yapacaklarını düşünüyorum. Sonuçta Fetullah denen örgüt, birilerinin maşası. Bugün onlar kullanıldı, yarın bu güçler başkalarını kullanacak olursa da biz yine karşılarında dimdik duracağız. Ben olmazsam oğlum, ağabeyim olmazsa oğlu durur. Biz bu şekilde yetiştik ve evlatlarımızı da bu şekilde yetiştireceğiz, asla vatanı kimseye bırakmayız."