Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, ülkemiz güneş ışınlarının yoğun ulaştığı bir coğrafya olarak dikkat çekiyor. Hayatımız için son derece önemli olan güneş ışınları, psikolojiyi düzeltirken, D vitamini sentezinde kilit rol oynuyor. Bazı hastalıklar üzerine iyileştirici etkisi olan güneş ışınlarına uzun süre maruz kalmak ise birtakım olumsuzlara yol açıyor. Küresel iklim krizi nedeniyle yoğun güneşli günler yaşandığını hatırlatan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ülker Gül, güneşe kontrolsüz maruziyetin akut ve kronik yan etkilerine dikkat çekerek, “Güneş yanığı, bronzlaşma, kullanılan ilaçların güneş teması ile deride alerji gibi akut etkilere yol açarken, fotoyaşlanma ve kanser gibi kronik etkiler de görülüyor. Bu nedenle güneşten doğru biçimde korunmak hayati önem taşıyor” dedi.
Yaşam boyu maruz kalınan UV dozunun yüzde 80’ine çocukluk döneminde ulaşıldığını ifade eden Gül, “Deride görülen değişikliklerin yüzde 90’dan fazlası kronik güneş hasarına bağlı. Bu nedenle çocukluk döneminden itibaren, güneşten korunma yöntemleri alışkanlık haline gelmeli” diye konuştu.
UVA ve UVB ışınlarına uzun süreli maruz kalmanın Fotoyaşlanma sorununa yol açtığını söyleyen Gül, “Yaş aldıkça ortaya çıkan cilt değişikliklerinin çoğu güneşe maruz kalmayla hızlanarak daha belirgin hale geliyor. Derimiz epidermis, dermis ve deri altı dokusu olmak üzere 3 katmandan oluşuyor. Dermis, cildin pürüzsüz, genç görünümünden sorumlu olan kolajen, elastin ve önemli lifler gibi proteinler içeriyor. UV radyasyonu bu önemli proteinlere zarar vererek Fotoyaşlanmaya neden oluyor” şeklinde konuştu. Yeryüzüne ulaşan ışınların yüzde 95’i UVA, yüzde 5’i ise UVB’den oluşurken, fotoyaşlanmada rol oynayan güneş yanıklarının yüzde 85’inden UVB sorumlu.
Güneşten korunmada temel prensip ultraviyolenin yoğun olduğu 10.30 ile 15.00 saat aralığında dışarı çıkmamak olurken, özellikle UVB dozunun yaklaşık yüzde 72’sine yaz aylarında maruz kalınıyor. Ozon tabakasındaki incelme sonucu yeryüzüne ulaşan UVB miktarının arttığını söyleyen Gül, “Gölge ya da bulutlu havada ultraviyoleden tamamen korunmak zor. Derinin yanı sıra dudakları da korumak gerekiyor. Kırışıklık, sarkık cilt, koyu leke, belirgin kan damarları, ciltte renk eşitsizliği, kuruma ve sertleşme fotoyaşlanma belirtileri arasında gösteriliyor” şeklinde anlattı.
Güneşten koruyucu ürün kullanımında birtakım prensiplere işaret eden Gül, “Ürünler güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce deride boş alan bırakılmaksızın bol miktarda sürülmeli. Gerçek koruma için kullanım miktarı santimetrekare deriye 2 mg olmalı. Az miktar sürülen ürünler sonucunda koruma da az oluyor. Güneş altında vakit geçirilecek ise güneşin yoğun olduğu saatlerde 2 saatte bir, diğer saatlerde 3 saatte bir tekrar yapılmalı. Yüzme, elleri yıkama, terleme, duş alma durumlarında ürünler tekrarlanmalı. Kapalı alana döndükten sonra koruyucu ürün uygulanan yerler yıkanarak temizlenmeli” ifadelerini kullandı.