Melek El Nimer aslen Türk ancak 1981 yılından bu yana eşiyle birlikte Lübnan’da yaşıyor. Filistin’den sürgün edilen Filistin halkının yaşadığı Lübnan’daki kamplarda gönüllü olarak çalışan Nimer, geleceği tamamen ellerinden alınmış gençleri burslarla dünyanın dört bir yanına okumaya gönderiyor.
- 1957 yılında İstanbul’da doğdum. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra üniversite için İsviçre’ye gittim. Benim üniversiteye gittiğim yıl ortalık çok karışık olduğu için annemler İsviçre’ye gitmemi istemişti. İlk başta bir yıl için gittim. İsviçre’de eşim Rami ile tanışınca dönmemek için ne lazımsa yaptım. Notlarım o kadar iyiydi ki burs aldım. Tabii annemlerin kulağına da “Kızımız dönecekti ama burs teklif edildiği için kaldı “ demek çok hoş geldi. Üniversiteden sonra Boğaziçi Üniversitesi›ne master için geldim. Master’ımı tamamladıktan sonra evlendik. Eşim Filistinli ve ailesi Beyrut’ta yaşıyordu. Bir müddet New Yok’ta yaşadıktan sonra Aralık 1981’de Beyrut’a yerleştik.
Beyrut’ta iç savaş devam ediyordu ve 1982 yazı İsrail Lübnan’ı işgal etti. İç savaş 1990 yılına kadar dürdü. Tabii iç savaş sırasında kimsenin aklına gelmeyecek şeylerle karşılaştık ama bu çok uzun bir hikaye.
KAYINPEDERİMİN TEŞVİKİYLE ÇALIŞMAYA BAŞLADIM
İÇ SAVAŞ HAYATIMI ETKİLEDİ
Tabii iç savaşın getirdiği zorluklar herkes gibi benim de hayatımı etkiledi. İnsan gençken fazla düşünmüyor böyle şeyleri. Savaş varmış, hayat nasıldır diye düşünmüyorsunuz. Ancak bunun dışında Lübnan’da kendimi hiçbir zaman yabancı gibi hissetmedim. Aynı bizim gibiler.
- Annemin yegane söylediği ki tabii bu eşimle tanışmadan önceydi“Bir yabancıyla evlenmenin hiçbir sakıncası yok ama daha az problemi olan bir milletten birisini bulamadın mı’’olmuştu.
OKUMAK ONLARIN GELECEKLERİ İÇİN TEK ÇARELERİ
- Bir mülteci kampından kurtulmanın yegane yolu eğitim, bundan adım gibi eminim.. Ve de bir milletin belini kırmanın en kolay yolu da eğitimden alıkoymak .Filistinlilerin yaklaşık 70 senedir yaşadığı, hala açık lağım akan kampları boşaltmanın uzun vadeli çaresini bulduk diyoruz aramızda. Tabii eğitimle de bitmiyor çünkü Lübnan’da yaşayan Filistinlilerin hiçbir sivil hakları yok. Ve de sendikası olan hiçbir meslekte çalışamıyorlar.Mezunlarımızın çoğu Lübnan dışında iş buluyorlar ya da bulmak için ellerinden geleni yapıyorlar .
Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarının hali o kadar kötü ki ben ne kadar anlatsam kendi gözlerinizle görmedikçe anlamanıza imkan yok.
Yaşlılara moral vermek önceliğimiz
Türkiye onlar için çok kıymetli
- Filistin halkı her zaman Türkiye ve Türklere yakınlık duymuş; tabiri caizse "başka bir gözle" bakmıştır. Mesela bir keresinde Türkiye büyükelçimiz merkezlerden birisini ziyaret ettiğinde yaşlılardan birisinin“Sizi büyükelçi olduğunuz için bu kadar güzel karşıladığımızı zannetmeyin, bu sadece Türkiye büyükelçisi olduğunuz için’’dediğine kulak misafiri oldum.
Herkes onları ramazanda hatırlıyor
- Ramazan ayında birden bire ne hikmetse Filistinli mülteciler herkesin aklına geliyor. Yemekler, daha çok gıda paketleri dağıtılıyor. Neredeyse yardım kuruluşlarından geçilmiyor. Ondan sonra birden bire herkes yok oluyor.
- Çeşitli ülkelerde mülteci kamplarında yasayan Filistin mülteciler arasında en kötü şartlarda olanlar kesinlikle Lübnan kamplarında yaşayanlar. Kendileri için “Biz unutulanlarız’’ diyorlar . Belki Filistinlilerin Lübnan kamplarındaki hayat şartlarıyla ilgili sayılar durumu daha net anlatır. Tabii bunlar kovid öncesi… Yüzde 60’ı temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar az gelir sahibi, yüzde 56’sı işsiz, yüzde 33’ü kronik hasta. Sadece yüzde 6’sı üniversite mezunu. Birincil ekmek kazananın ilkokulu bitirmemiş olduğu ailelerin yüzde 73’ü “yoksul“ yüzde 86’sı ise “çok yoksul’’.