Fantastik sanırım benim evim

Zeynep Tuba Kesimli
04:0015/08/2024, Perşembe
G: 15/08/2024, Perşembe
Yeni Şafak
Elif Canıbek Kesikoğlu.
Elif Canıbek Kesikoğlu.

Yazar Elif Canıbek Kesikoğlu’na ilk gençlik romanı Yedi Gök Seyyahları- Denge ve Asa ile ilgili sorularımızı yönelttik. Kesikoğlu, “Fantastiğin edebiyattaki tanımı anlatılmak isteneni olağanüstü hayallerle ifade etmek olmasına karşın ben fantastiği kültürümüz ve yaşamımızın ortasında buluyorum.” diyor.


Sizi yetişkin öykülerinizle tanıdık. Yedi Gök Seyyahları’nın ilk kitabı Denge ve Asa, genç okur için yazdığınız ilk kitabınız. Bu kitabı kaleme alırken temel motivasyonunuz neydi ve bu kurgu nasıl ortaya çıktı?

Yetişkin öyküleri yazarken yazdığım şey eğlenceli bile olsa yetişkinliğin insanın göğsüne oturan duyguları altında ezildiğimi hissederim çoğu zaman. Böyle olmasına rağmen bir dönem gençler için yazmanın fikri anlamda çok daha zor olduğunu düşünüyordum. Çünkü onların zihinlerinin tazeliğine parlaklığına yetişmek, aynı zamanda o parlaklığa hitap etmek bence mühim bir mesele. Bizim dolu ve yorgun zihinlerimizin başucuna yerleştirilmesi gereken, sakinleştirici etkisi yüksek taze bir dal papatya gibiler onlar. Yanı sıra gençlerin bu yönünün yüksek bir de cazibesi var. O cazibe beni hızla kendisine doğru çekerken aklımda dönüp duran, bulduğu her fırsatta vücuda gelmek için sıkıştıran bazı kurgular da beni hızla ona doğru itiyordu. Temel motivasyonum sanırım işte onların bu parlak ve taze zihinlerinde yer edinme isteğiydi. Kurgunun ortaya çıkış hikâyesi ise yine başka bir kitabın kapağını açmamla başlıyor. Bazı kitapların zamansız olduğunu hepimiz biliyoruz. Yedi göklerin detaylıca anlatıldığı Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’si de bence bu zamansızlardan biri. Orada okuduğum donelerle kendimi yeni bir dünyanın ve de kurgunun içinde buldum. Kurguyu ileriye doğru yavaş yavaş adımladıkça oradan bana el sallayanların yetişkinler değil gençlerin olduğunu anlamam da uzun sürmedi.

Denge ve Asa tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki iyi bir fantastik kurgu sunuyor okura. Fantastik edebiyat, doğru kullanıldığı takdirde yazarın işini kolaylaştıran ve imkânları geniş bir alan ancak kötüsü de günümüz şartlarında okuru kendinden uzaklaştırabiliyor. Siz bu “tehlikeli sular” da yüzerken dengeyi nasıl kurdunuz ve özellikle genç okura aktarım yaparken fantastiğe neden daha fazla önem vermemiz gerekiyor?

İstanbul’da doğup büyümeme rağmen kendimi bildiğim günden bugüne yaz tatillerimiz hep köyümüzde geçti. Bu durum hâlâ aynı. Başka yerleri gezip görme isteğim olsa da dönüp dolaşıp köyüme geliyorum. Bahsettiğim coğrafyanın kendi içinde ayrı bir büyüsü olduğuna inanıyorum. Keza çocukluğumdan bu yana babamdan ve annemden yörenin insanına dair dinlediğim hikâyelerin beni fantastik anlamda oldukça beslediğini söyleyebilirim. Hatta bu hikâyeleri hâlâ dinlediğimi düşünürsek onunla yoğruluyorum diyebilirim. Fantastiğin edebiyattaki tanımı anlatılmak isteneni olağanüstü hayallerle ifade etmek olmasına karşın ben fantastiği kültürümüz ve yaşamımızın ortasında buluyorum. Türk masalları, bizim olağanüstü diye nitelendirdiğimiz halk ağzıyla aktarılan bin bir çeşit hikâye mutlaka elle tutulabilir gözle görülebilir gerçeklikten payını almıştır. Bu nedenle onu “tehlike sular” olarak görmekten uzağım. Aksine içinde yüzerken boğulma korkusu duymadığım, büyük bir haz aldığım, derinlikleri keşfettiğim dindin ve engin bir derya orası. İyi ve kaliteli edebiyat yapmak istiyorsanız yazmanın sadece fantastikte değil her alanda riskli yönleri var elbette. Ama eğer bildiğiniz benimsediğiniz yerde, evinizdeyseniz risk almak daha kolaydır. Fantastik sanırım benim evim. Genç okurun enerjisi çok yüksek. Bunu yalnızca onların kıpır kıpır olan dünyası adına söylemiyorum. Farklı ilimlerin, farklı tanımlarla ortaya koyduğu insanın ruhuna ait olanı kastediyorum. Gençler tecrübeleri az olsa da barındırdıkları yüksek enerjiyle gözün ötesini görmeye, aklın aldığının ötesini algılayabilmeye, kalbin bir insan için ne demek olduğunu anlayabilmeye belki yetişkinlerden bile fazla yatkınlar. Bu yönlerini beslemek adına fantastik anlatımların onlara zengin sofralar kurduğunu söyleyebilirim.

Yedi Gök Seyyahları çok katmanlı, derin okuma yapmaya imkân tanıyan bir hikâye. Başta “yedi gök” olmak üzere dinî-tasavvufi kaynaklardan beslenen pek çok sembol barındırıyor içinde. Eseri kaleme alırken muhatabında karşılık bulmama kaygısı yaşadınız mı?

Belirttiğim gibi zaten kurgunun ortaya çıkışı tasavvufi zenginliklerle bezenmiş olan Marifetname’deki doneler. Tasavvuf bize fantastik dediğimiz şeyin gerçek olabileceğini vadeder. Eserin karşılık bulması her zaman bir kaygıdır yazarda. Fakat vadedilen noktayı baz aldığımda dini-tasavvufi semboller karşılık bulamama noktasında bir kaygı oluşturmuyor.

Kitabın bir bölümünde kendi asasına -yol arkadaşına- ait ağacı bulmak için yollara düşen Fatih’in hikâyesini okuyoruz. Sizin asanız nedir?

Bu sorunun kaçınılmaz cevabı elbette ki kalemim.

Mavi pencereden gurbete

Öyküleriyle tanıdığımız Ahsen Dalca Korkutan’ın çocuklar için kaleme aldığı ilk kitabı Orta Atlastaki Mavi Pencere öğretmen olan babasının görev yeri değişikliği sebebiyle alıştığı evinden, arkadaşlarından, halalarından ayrılmak zorunda kalan İpek’in hikâyesini anlatıyor. İpek kitabın açılış sayfalarında “gurbet” denen yere gideceklerini öğreniyor ve bir süre yetişkinler için belki de çok şey ifade eden gurbetin, çocuk dünyasında bulamadığı karşılığı irdeliyor. İpek ve ailesi kendi mahallelerine, köylerine benzemeyen; konuşmaları, giyimleri, kültürleri kendilerinden epeyce farklı insanların yaşadığı, duvarları çamur renkli pencereleri mavi ve kalın duvarlı evlerin olduğu bir yere taşınıyorlar. İpek yaşadıklarını “Geldiğim okuldan çok farklı şeyler vardı bu sınıfta. Her gün şahit olduklarım ağzımın açık kalmasına sebep oluyordu.” diye ifade etse de evlerinin mavi çerçeveli penceresinde minik bir dünya kuruyor kendine zamanla. Kalemini bir kamera gibi kullanan Korkutan, küçük bir kız çocuğunun gözünden gurbeti gösteriyor sayfalar boyunca. Osman Büyükmutlu’nun usta çizimleriyle hayat bulan kitap hem tasarımı hem de detaylı işçiliğiyle Diyanet Yayınları’nın sadece dini yayınlar yapan, tek yönlü bir yayınevi olmadığını kanıtlar nitelikte. 9 yaş ve üzeri için.

Orta Atlastaki Mavi Pencere, Ahsen Dalca Korkutan, Diyanet Yayınları, Ağustos 2024, 223 sf.

Evvel zaman içinde…

Masal terapisti ve hikâye anlatıcısı Hayal Tuncer’in kaleminden çıkan getiren “Evvel Zaman İçinde”, klasik halk hikâyelerini yeniden yorumlayarak insanların masallarla büyüdüğü ve büyükten küçüğe aktarılan hikâyelerle hayat dersleri öğrendiği o eski günleri hatırlatıyor. Kitaplarda işlenen değerler Çocuklar için Felsefe yaklaşımına uygun soru ve etkinliklerle destekleniyor. “Evvel Zaman İçinde” serisi, çocuklar için sadece keyifli bir okuma deneyimi sunmuyor; aynı zamanda onların hayal güçlerini geliştirmelerine, kültürel miraslarını tanımalarına yardımcı oluyor.

Evvel Zaman İçinde-Masallarla Değerler 1-2, Hayal Tuncer, Final Kültür Sanat Yayınları, Mayıs 2024, 48 sf.

#Edebiyat
#Aktüel
#Hayat