Ermenistan Dağlık Karabağ’ı işgal ederek komşuları ile sınırlarının kapanmasına neden olmuştur. Paşinyan’ın kendisi de bunu itiraf etmektedir: “İran’la sınırlarımız İran-ABD krizi nedeniyle kapanabilir, Azerbaycan ve Türkiye ile sınırlarımız kapalı ve Gürcistan’la ise yarı kapalıdır.” Bu açıklama Ermenistan’ın Karabağ meselesini çözmekten başka şansı olmadığını ortaya koymaktadır.
9 Aralık 2018 tarihinde Ermenistan’da yapılacak erken genel seçimlerle belirlenecek yeni yönetimin politik geleceğini belirleyecek en önemli meselelerden biri Dağlık Karabağ’da hala fiili işgalin varlığıdır. Bu işgal aslında son 24 yılda Ermenistan dış ve iç politikasını esir almıştır.
Ermeni yöneticilerin Dağlık Karabağ konusunda iç politika stratejisi beklenen sonuçları doğurmadı. Ermenistan Dağlık Karabağ konusunda toplumsal beklentiyi o kadar çok yükseltti ki, gerçek durumu göremez duruma geldiler. Yeni Ermenistan yönetiminin en büyük sorunlarından biri Karabağ meselesinin çözümü yönünde Ermenistan’da yükseltilmiş beklentinin kontrol altına alınmasıdır. Bu çıkmaz toplumu en ufak bir tavize bile ikna etmeği zorlaştırmakta ve diplomatik görüşmelerde ilerleme yönünde en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ermenistan’ın dış politikada hiçbir şekilde istikrar yakalayamaması ve güvensiz bir ortak olmasının başlıca nedeni Dağlık Karabağ’da işgalin devam etmesidir. Dağlık Karabağ konusunda çözüm bulmaktan ziyade statükoyu, yani işgali devam ettirmek yönünde bir politika izleyen Ermenistan artık bu statükoyu sürdürmekte zorlanmaktadır. Son dönemlerde küresel ve bölgesel düzeyde Karabağ meselesinde taşların yerinden oynanması için Yerevan üzerinden baskılar artmaktadır.
TÜRKIYE VE AZERBAYCAN ORTAKLIĞI
Bu süreç Türkiye-Rusya ve Azerbaycan-Rusya ilişkilerinin olumlu yönde ilerlemesi ile başladı. Türkiye’nin çok boyutlu bir dış politika stratejisine geçerek bölge devletlerine güven veren bir dış politika yaklaşımı benimsemesi karşılıklı güveni artırdı. Bunun sonucu olarak Rusya’da çok kuvvetli olan Ermeni diasporasının ve Ermenistan’ın elinden önemli bir koz alınmış oldu. Türkiye-Rusya ve Azerbaycan-Rusya ilişkileri bir rekabet havasında olduğu dönemlerde Ermenistan ve Ermeni diasporası bu durumu kendi lehine dönüştürmeyi başarmıştı. Ermenistan’da 24 yıllık kurulan dış politika stratejisini bozguna uğratan gelişme Rusya’nın Azerbaycan’a silah satması oldu. Bundan sonra Ermeni uzmanlar Rusya ile müttefikliğin doğasını sorgulamaya başladılar ve sonuçta Sarkisyan toplumsal desteğini kaybetti.
Bu duruma bir de Ermenistan’da yaşanan değişim sonrası Başbakan olan Paşinyan’a Rusya’da güven duyulmaması eklendi. Ermenistan’da yaşanan devrim Ermenistan iç politikasında ciddi bir sıkıntı yaratmış oldu. Yönetim değişikliğinin dış politikaya etkileri aslında Rusya’da açısından belirsizliğe neden oldu. Ermenistan da Rusya ile ilişkilerin geleceği ciddi tartışma konusu oldu ve sonuçta güvensizlik ortamı yarandı.
Uzun yıllardır Türkiye-İran-Azerbaycan arasında bölgede olan rekabeti kendi lehine kullanan Ermenistan ve İran’dakı Ermeni diasporası bu üç ülke arasında ilişkilerin gelişmesi sonucunda önemli bri kozunu kaybetti. Artık Türkiye-Azerbaycan-İran arasında oluşturulan üçlü mekanizma oldukça olumlu yönde ilerlemektedir ve İstanbul’da yapılan son üçlü toplantı sonrası kabul edilen sonuç bildirisinde kuvvetli bir şekilde Azerbaycan toprak bütünlüğüne vurgu yapılmaktadır. Daha da netleştirirsek bildiride Dağlık Karabağ meselesinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü, egemenliği ve uluslararası alanda tanınmış sınırları çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Öte yandan Azerbaycan’ın Rusya ve İran’la geliştirmiş olduğu ilişkiler sonucunda bir zamanlar Ermenistan’dan geçmesi planlanan Kuzey-Güney koridoru Azerbaycan’dan geçmiştir. Bu vesileyle Ermenistan sonuncu bölgesel projeden de dışlandı. Her ne kadar Rusya ve İran Dağlık Karabağ’da işgali bitirmesi için Ermenistan’a baskı yapmasa da, bu üçlü arasında ilişkiler Ermenistan’ın arzu ettiği düzeyden uzaklaştığı söylenebilir.
Bölgede yaşanan jeopolitik değişimler sonucunda Ermenistan’ın Kolektiv Güvenlik Örgütü (KGÖ) ve Avrasya Ekonomik Birliği içindeki müttefikleri de Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan’ı destekledi. Nisan 2016 yılında yaşanan 4 günlük savaşta Kazakistan ve Beyaz Rusya Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü net bir şekilde destekledi. Beyaz Rusya bununla da yetinmeyerek Ermenistan’ın elindeki İskender füze sistemine karşı Azerbaycan’a Polonez füze savunma sistemini sattı. Bu durum Ermenistan toplumunda ülkenin KGÖ’ye üyeliği tartışmalarını daha da derinleştirdi.
ERİVAN ABD’NİN BASKISI ALTINDA
ABD de Dağlık Karabağ politikasında bir değişiklik yaptı ve bölgede güven ve istikrarın sağlanmasının yolunun Dağlık Karabağ meselesinin çözümünden geçtiği kararına vardı. Ermenistan’daki ABD eski Büyükelçisi Riçard Miles’in Yerevan’daki son günlerinde Dağlık Karabağ sorununun çözümlenmesi için Ermenistan’ın taviz vermesi gerektiğini açıklamasının şok etkisini atlatamayan Ermenistan için bir açıklama da Bolton’dan geldi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Güney Kafkasya ziyareti sırasında Ermenistan’da yaptığı açıklamalar Ermenistan’da uzun süre tartışıldı. Bolton’un yaptığı açıklamada Ermenistan’ın Dağlık Karabağ meselesini çözmeden dış baskılardan kurtulmayacağını, Türkiye ile sınırların açılması için Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi gerektiğini, ancak bu gerçekleşirse Azerbaycan ve Ermenistan’a silah satışını donduran 1992 yılında ABD Kongresi tarafından kabul edilen 907. sayılı ek düzenlemenin kaldırılabileceğini ve 1915 olaylarına takılıp kalınmaması gerektiğini, bunun Ermenistan’ın önünü tıkadığını açıklaması Ermenistan’ın yeni yönetimi üzerinde bir baskı olarak görülmektedir.
Bu durum Bolton’un ağzından ABD’nin bölge politikasının değiştiğine dair işarettir. Şöyle ki, ABD, Barack Obama’nın başkanlığı döneminde Türkiye’ye baskı kurmak yoluyla Dağlık Karabağ meselesi çözülmeden Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılmasını istemiş, Dağlık Karabağ ile sınırlar konusunu bir birinden ayırmaya çalışmıştı. Fakat Türkiye ve Azerbaycan’ın özellikle dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in politik iradeleri sonucu sınırlar açılmamıştır. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Azerbaycan’a gelerek Azerbaycan Milli Meclisi’nde Karabağ’da işgal bitmeden sınırlar açılamaz mesajını vermesi sınırların açılmasından yana olanları rahatsız etmiştir.
Yaşanan süreç sonucunda Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılmasını isteyen ABD günümüzde Türkiye ve Azerbaycan çizgisine gelerek Ermenistan’ın Dağlık Karabağ konusunda adım atmasını istemektedir. Bugün gelinen durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Aliyev’in ne kadar doğru bir karar verdiği ortadadır. İki ülke ilişkilerinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olması ABD’nin Ermenistan politikasının değişmesine neden olmuştur. Bu açıdan da gelinen noktada iki ülke yönetiminin doğru tutum sergilediklerini söylemek mümkündür.
DIŞ POLITIKADA KRIZ YAŞIYOR
Ermenistan’ın dış politikada kriz yaşamasının en belirgin örneği hala bu konuda tutarlı bir strateji belirleyebilmemesidir. Bir kapalı yani denizlere doğrudan ulaşımı olmayan devletin kurtuluşu yalnızca komşu devletlerle ilişkilerini geliştirmekten geçmektedir. Oysa Ermenistan Dağlık Karabağ’ı işgal ederek komşuları ile sınırlarının kapanmasına neden olmuştur. Paşinyan’ın kendisi de bunu itiraf etmektedir: “İran’la sınırlarımız İran-ABD krizi nedeniyle kapanabilir, Azerbaycan ve Türkiye ile sınırlarımız kapalı ve Gürcistan’la ise yarı kapalıdır.” Bu açıklama Ermenistan’ın Karabağ meselesini çözmekten başka şansı olmadığını ortaya koymaktadır. Ermenistan aslında Türkiye ve Azerbaycanla sınırlarını kapatarak kendini mahkum etmiş ve bölgedeki alternatiflerini yok etmiştir.
Gelinen noktada baskıları üzerinde hisseden Ermenistan yönetimi dış politikada bir çıkmazla karşı karşıyadır. Çünkü, Ermenistan’ın müttefik olarak gördüğü devletlerle ilişkilerinde kriz yaşanmaktadır. Bu çıkmazın yaşanmasında Dağlık Karabağ’ın işgali ve Azerbaycan ile Türkiye’nin kurmuş olduğu strateji belirleyici olmuştur. Ermenistan’ın yeni yönetiminin bundan kurtulmasının yegane yolu Dağlık Karabağ barış görüşmelerinde ilerlemenin sağlanmasıdır.