
Ergenekon davası sonuçlansa da bu dava daha çok konuşulacağa benziyor. Ergenekon davasını baştan beri takip eden gazeteci Büşra Erdal'ın kaleme aldığı 'Kafası Karışıklar İçin Ergenekon' kitabı Ergenekon meselesiyle ilgili tartışmalara ışık tutuyor.
Türkiye'nin tarihi hukuki süreçlerinin başında gelen Ergenekon davası, 6 yıldan fazla sürdü. 12 Haziran 2007'de İstanbul Ümraniye'de bulunan 27 el bombasının askerlerle bağlantılı çıkması üzerine başlayan hukuki süreç ülkenin alışık olmadığı bir noktaya gitti. Emekli generaller, teğmenler derken muvazzaf orgeneral ve emekli Genelkurmay başkanının tutuklandığı önemli bir hesaplaşmaya dönüştü. 'Yüzyılın Davası' Türk derin devletinin yargılandığı, darbeciler ve onlarla iş tutan sivillerin yargılandığı bir yargı olayıydı. Nitekim, 30'dan fazla iddianamenin hazırlandığı süreçte ana Ergenekon davası 5 Ağustos 2013'te sona erdi. Yerel yargı mercii olan İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesi, Ergenekon'un 'darbe teşebbüsü eylemlerinde bulunan bir terör yapılanması' diyerek sanıkları mahkum etti. Başta da belirttiğimiz gibi, Genelkurmay Başkanı, orgeneral, ünlü gazeteciler ve tetikçilerin yargılandığı bu süreç epey tartışıldı ve hala tartışılmaya devam ediyor. Türkiye'nin 100 yıllık demokrasi sorunları bu dava ile yeniden ve ciddi bir şekilde konuşuluyor. Failler belli oldukça, suç da toplum nezdinde daha çok somutlaşıyor. Somutlaştıkça da taraflar tartışmanın dozunu arttırıyor.
İşte bütün bu tartışmaların arasından, yargılamayı bir bütün olarak anlatan bir kitap tam da dava bittiği günlerde raflarda yerini aldı. Ergenekon soruşturmasını ve davaları en başından takip eden gazeteci Büşra Erdal'ın 'Kafası Karışanlar İçin Ergenekon' kitabın Ufuk Yayınları'ndan çıktı. Kitabın üst başlığı ise, 'Derin Devleti Anlama Kılavuzu'. Soruşturma savcılarının tespitine göre, Ergenekon bir 'Türk tipi Gladyo'. Kitap işte bu Türk Gladyosu'nun yargı önüne çıkarılmasını anlatıyor. İki bölümden oluşan kitabın ilk kısmı, 'Ergenekon örgütünün adım adım yargı önüne çıkarılması,-geçmişiyle birlikte- anlatılması. Bu bölüm, kitabın ana konusunu da oluşturuyor. Burada 1999'dan sonra örgütün yapısını güncellemesi şöyle anlatılıyor; 'Örgüt, ilk olarak 99'dan sonra, yeraltı yapılanmasını yerüstü kaynaklarla, yani sivillerle organik olarak irtibatlandırıp yeni bir tarzda etkinliğe başladı. Bu durumun kendine göre riskleri de vardı. Sivillerle yapılan bir çalışma örtü vazifesi görebilirdi ama deşifre olma riskine de kapı aralardı. Sonuçta tam olarak bu oldu. Güvenlik güçleri, bu organize yapının bir ucunu yakaladı. Yakalanan uç, aslında en büyük hücre yapılanmalarından biriydi. Veli Küçük, Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk bu hücrenin önde gelen isimleriydi. Bu hücreden de Ergenekon yapılanmasının diğer hücreleri ve ana gövdesine doğru ilerlenmeye başlandı.' Daha sonra, Ergenekon'un AK Partinin iktidara gelmesi ile nasıl eyleme geçtiğini soruşturma dosyasındaki somut bilgilerle bir bir anlatıyor. 2003-2004 yıllarındaki Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz darbe planlarını hazırlayan komutanların daha sonraki yıllarda asker-sivil ortak yapımı Cumhuriyet mitinglerine bir derin devlet eylemi olarak ayna tutuyor.
Ümraniye'de 27 el bombasının bulunmasıyla birlikte başlayan yargı sürecinin yargının rutin uygulaması çerçevesinde Ergenekon soruşturmasına dönüşmesini anlatırken, somut bilgiler ışığında medyada çokça dile getirilen davayla ilgili 'polis kurgusu' gibi çeşitli 'komplo teorileri' de geçersiz kalıyor. Yargılanan örgütün 'Ergenekon' ismini nasıl aldığını da kitap anlaşılır kılıyor, süreçle ilgili sorulara ışık tutuyor. Ergenekon sanıkları ve onları destekleyenlerin dediği gibi 'ortada komplo mu var' yoksa Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre işletilen bir hukuki süreç mi? Muvazzaf, emekli askerler, gazeteciler, akademisyen, doktor ve polisler 'muhalif' oldukları için mi yargılanıyorlar yoksa haklarında ciddi suç delilleri mi var? Türk Silahlı Kuvvetleri mi yargılanıyor yoksa TSK'nın içindeki suça bulaştığı iddia edilen bir grup asker mi? Bu dava, ABD'nin bir oyunu mu yoksa Türkiye Cumhuriyeti hakim ve savcılarının kanunların verdiği yetki ve görevle sürdürdükleri bağımsız bir yargı süreci mi? Kitapta, bu tartışmalara cevap aranmaya çalışılıyor, ana suçlamalar ve ana savunma argümanları anlatılıyor.
İkinci bölüm ise, daha çok yargı sürecinde çıkan tartışmalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yaklaşımı, derin devlete dokunan savcıların başlarına gelenler özetlenmiş. Her ne kadar örgüt, derin devlet yargılaması ana konu olsa da, kitapta Türk yargısının temel sorunları da gündeme geliyor. Mesela yıllarca 'dokunulmazlık zırhına' bürünmüş olan 'ünlü ve önemli' kişilerin sanık yapılamasındaki zorluklara dikkat çekiliyor. Susurluk'tan Ergenekon'a Türkiye'de 'derin devlet' yargılamasının nasıl değiştiği gözler önüne seriliyor. Bu değişimin, Türkiye'de atılan demokratik adımlarla paralelliği de oldukça dikkat çekiyor. Kitap hukuki bir süreci anlatmakla birlikte sık sık gözaltına alma işlemleri, hazırlanan iddianamelerin çokluğu arasında gözden kaçan detayları dikkatimize sunuyor. Veli Küçük'ün eşi Necla Küçük'ün dilinden, 'Biz Veli beyi eve bekliyorduk, cezaevine gönderdiler' ifadesi sanık yakınlarının nasıl da hazırlıksız yakalandığını gösteriyor. Soruşturmanın savcısı Zekeriya Öz yoğun çalışmadan dolayı eve gidemediği zaman, eşinin elinde çiçekle adliyeye geldiği şeklinde bilgiler de var. Son olarak da kitabın yazarı Büşra Erdal'ın yazdığı haber ve analizlerden 75 kez sanık olduğu örneğinden 'gazetecilere yönelik yargı katliamı' anlatılıyor. Ergenekon ve Balyoz darbe davalarıyla ilgili yazdığı haber ve analizlerden hakkında 75 davada asgari 300 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan Erdal'ın yaptığı savunma ve mahkemede yaşadığı traji-komik olaylar kitapta yer buluyor. Bunların yanında Türk Ceza Kanunu'nu yapan profesörün, hukuk fakültesi dekanlarının Ergenekon soruşturmaları ile ilgili yaptığı yorumlardan dolayı yargılanmaları da Türk yargı tarihi açısından ibret verici örnekler olarak anlatılıyor.
Kitapta, Ergenekon-Gladyo tipi örgütlerin kökenleri, geçmişteki faaliyetleri ve eylemlerine çok yer verilememesi bir eksiklik olarak görülebilir. Ama zaten kitabın girişinde, kapsamlı bir yargı sürecini anlatmak için bu davanın sistematiğinden kopmadan 'yol haritası' çizildiği belirtiliyor. Amaçlanan insanlara her gün tartışılan ve hatta bu tartışmalardan hareketler özünden de uzaklaştırılan bir davayı anlatmak olduğuna göre, kitap bunu başarıyor. Hem de, katı ve ağır hukuk diliyle değil, bir polisiye roman tadında.
Kafası Karışanlar İçin Ergenekon
Büşra Erdal
Ufuk Yayınları
340 sayfa
2013
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.