Editör kitabın nesidir

Emeti Saruhan
00:001/11/2006, Çarşamba
G: 10/11/2006, Cuma
Yeni Şafak
Editör kitabın nesidir
Editör kitabın nesidir

Editörlere yazın dünyasının görünmeyen emekçileri diyebiliriz. Bazen bir fikri, bazen kendilerine gelen bir dosyayı, elimizde tuttuğumuz kitaba dönüştüren, bu aşamada kitabın her cümlesi, her sayfası elinden geçen, kitaptan bilfiil sorumlu kişidir editör.

Yeni yetenekleri ya da yeni konuları keşfetmek de editörün işidir. Ancak arka planda olduklarından, "editör ne yapar?", aslında pek bilmeyiz. Biz de editörlerin kendilerine sorduk; Editör ne yapar? Kendilerini nasıl tanımlıyorlar? Türkiye'deki editörlük sistemi nasıl yürüyor? Cevaplar editörlerin iş yükünün çok olduğu noktasında birleşiyordu. Bunun yanısıra "editör, yazarın mı yanındadır, yayınevinin mi?" sorusunun da henüz cevaplanamamış olarak durduğunu gördük.


Türkiye'de editör yok, makastar var
Mehmet Varış / Kitabevi Yayınları:

Editör, kitabın hazırlanma aşamasını takip eder, yazara her konuda yardımcı olur. Yayınevine gelen kitap projelerini hazırlar ya da kendisi konuyu belirleyip sipariş eder. Asıl editörlük, editörün konuyu kendisinin belirlemesidir. Tabiî Türkiye'de bu şekilde olmuyor. Ben Türkiye'deki editörlere editör demiyorum, makastar diyorum. Türkiye'deki editörlerin yaptığı ellerinde makasla dolaşmak, başkalarının yazarlarını çalmak, bir yayınevinin kitabının konusunu alıp, aynı konu üzerine bir kitap hazırlatmak ve mümkünse aynı ismi koymak.

Yayınevine göre değişen bir iş
Ayça Sezen / Can Yayınları:

Bizim yayınevinde her dil için bir editörümüz var. Hangi kitabı yayınlamak istediğini seçer. Daha sonra yayın yönetmenimiz ile kitabın yayınlanıp yayınlanmayacağına karar verilir. Çevirmeni bulan da editördür. Çeviri geldiğinde yapılması gereken düzeltmeler varsa yapar, dil bütünlüğünü sağlar. Arka kapağını, basın bültenini yazar. Kitap hakkında yabancı basında çıkan haberleri takip eder, çevirisini yapar ve medyada yayınlanmasını sağlar. Kitabın reklamı yapılacaksa reklam konusunda fikir verir, hatta bazen reklam metnini hazırlar. Editörlük biraz da yayınevine göre değişen bir şeydir. Türkçe editörümüz ise yayınevine gelen kitap projelerini değerlendirir. Yazarları ilgilerine ve konularına göre bir kitabın hazırlanması için yönlendirebilir. Derlemeler yapılabilir. Bizim yayınevimizde daha çok derleme yapılıyor.

Yükümüz epey ağır

Neval Akbıyık / Timaş Yayınları:

"Editörlük nedir?" sorusuna, kitap fikrinin doğmasından, kitabın fiziksel üretimine dek tüm süreçlerin yürütülmesi şeklinde cevap verebiliriz kısaca. Bu da lektörlük, yani ilk okuma ve kitabın yayınlanıp yayınlanmayacağına karar verme; editörlük, yani yayınına karar verilmiş bir metinde yapılması gereken değişiklikler hakkında önerilerde bulunma, dosyanın çatısını -çoğu zaman- yeni baştan kurma, metni tekrarlardan arındırma, anlatım-imla sorunlarını çözme, hatta maddi hataları ayıklama ve nihayet son okuma gibi üç aşamalı bir çalışma gerektiriyor. Yayıncılığın bir sektör haline geldiği bazı ülkelerde bu üçlü yapıya ilişkin belirginleşmiş bir işbölümü varsa da ülkemizde genellikle tüm bu süreçler tek kişi tarafından yürütülüyor. Tahmin edilebileceği gibi bu da epeyce ağır bir yük oluşturuyor editörün omuzlarında.


Editör kitabın ebesidir
Murat Yalçın / Yapı Kredi Yayınları:

Editörün görevi ve kapsama alanı bugün hâlâ yerli yerine oturabilmiş değil. Editör, yazarın mı yanındadır, yayınevinin mi? Kitabın neresindedir? Kitabın yayınevindeki sahibidir editör. Kitabı bulur, yayınevine kabul ettirir; yazara ve yayınevine, daha da önemlisi okura güven verir. Kitabın ön okumasını, son okumasını yapar, redaksiyon, düzelti aşamalarını denetler. Kitabın içeriğine de müdahale edebilir, yazara bu doğrultuda öneriler sunabilir. Kitabın okur kitlesini bilir, tanıtım-pazarlama aşamasında görüş bildirir. Kitabın künyesinde en başa yazılır adı. Kitapta bir hata bulan bilinçli okur, "editörü kimmiş" diye bakar. Kitapla ilgili her türlü sorunda başı ağrıyan kişidir. Kitabın ebesidir yani. Oysa Türkiye'de "sorumlu" ama "yetkisiz"dir hâlâ. Bugünün futbolundaki "ön libero" gibi, önemi giderek anlaşılacaktır.


Gizli ikinci çevirmen
Ali Berktay / İş Bankası Kültür Yayınları:

Editör bir kitabı (veya diziyi) en geniş anlamıyla yayına hazırlayan kişidir. Sorumlu kişi olarak, yazar/çevirmen, yayınevi ve okur arasındaki ana bağlantı parçasıdır. Gerçi yayınevinin ücretli çalışanıdır ama yine de statüsü gereği, üretimin çeşitli taraflarını birbirlerine karşı temsil etmek durumundadır. İdeal koşullarda işlerin sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilmesi için, editörün kendi dalında uzmanlaşması ve bir ekiple birlikte hareket etmesi gerekir: seçilecek kitapları/dosyaları okuyup bilgi verecek lektörler, seçimler konusunda fikir belirtecek yayın kurulları, redaktörler, düzeltmenler, tasarımcılar, vb. Ülkemizde ise "fuzulî masraf"tan kaçınma kaygısıyla, genellikle editörden bu işlerin birçoğunu tek başına halletmesi beklenmekte, hatta editörler çoğunlukla redaktör, kimi zaman da "gizli ikinci çevirmen" olarak istihdam edilmektedir. Bu durum üretim kalitesini ister istemez düşürmekte, editörlüğün olmazsa olmaz koşulu uzmanlaşma imkânları daralmaktadır. Yayın faaliyetinde en önemli sermaye zamandır. "Fuzulî" görülen masraflardan kaçayım derken zamandan, yani ana sermayeden yemek pek rasyonel bir yöntem değildir.


Editörlük kavramı oturmuş değil
İsmail Demirci / Selis Kitaplar:

Kitap yayıncılığı açısından "editörlük" kavramı doğrusu tam anlamıyla yerine oturmuş değil. Genellikle ülkemizde yayınevleri profesyonel standartlarda yayın yapmıyor. Piyasaya baktığımızda, ya arkasında banka veya medya gücünü barındıran yayınevleri var, ya kendileri başka bir iş yaptığı halde biraraya gelerek bir yayınevi yürüten çeşitli meslekten insanlar var, ya da tamamiyle geçimini buradan temin eden insanların yürüttüğü yayınevleri var. Büyük yayınevlerinde yayın yönetmenine bağlı, kendi alanında yetkin "editörler" çalışır. Küçük yayınevlerinde ise işbölümü vardır ve editörlüğü de yayın yönetmenliğini de kendileri yaparlar. Küçük yayınevlerinde bir editör olur ve tarihe de, edebiyata da, eğitime de, politik konulara da o bakar. Hepsinden anlamak zorundadır. "Editör ne iş yapar" sorusunun en kısa cevabı, bir dosyanın, metni ve içeriğiyle "kitap" haline gelip gelmediğine karar veren ve bu yönde çalışma yapan kişidir.


Editör kitabın inşaat mühendisidir
Ayfer Tunç:

Yapı Kredi Yayınları'nda "editörlük nedir, niye yapılır?" hakkında sıfırdan başlayarak bilgi sahibi olmaya başladığımda, yayımlanmış dört kitabım vardı, bunlardan Mağara Arkadaşları ben orada çalışmaya başlamadan iki yıl önce YKY'den yayımlanmıştı. "Editör"le Mağara Arkadaşları'nın yayımlanma sürecinde tanıştım, ilk bilgilerim yazar olarak edindiğim bilgilerdir. O günlerden on yıl sonra, özetle şunları söyleyebilirim: Editör yapıtın değil, ama kitabın inşaat mühendisidir. Kitap ile yapıt aynı şey değildir, yapıt kitaba dönüştürülmeyi bekleyen ham malzemedir. İyi bir editör yapıtı kitaba dönüştüren, amaca uygun, olabildiğince hatasız olarak inşa eden kişidir. Bir kitabın yazarı olmayabilir, ama her kitabın bir editörü olmalıdır. Anonim metinler, yazarı hakkında bulanık bilgiler içeren metinler veya çok yazarlı metinler ancak kitap nedir, nasıl olmalıdır sorusu hakkında sürekli kafa yoran editörlerin elinde kitap niteliğini kazanır. Yazarların, hele iyi yazarların editöre ihtiyaç duymadıklarını sanmak da bence yanılgıdır. Bazı yazarlar editörlük vasıflarına veya önsezilerine sahip olabilirler ve kitaplarını kendileri inşa edebilirler, ama her yazar bunu yapmak zorunda değildir. Dolayısıyla en iyi yazarın bile iyi bir editöre ihtiyacı vardır. YKY'de çalıştığım süre boyunca çok iyi editörler tanıdım, şunu gördüm: İyi bir editörün bulunduğu yerde ilk gördüğü şey kitaptır. Kitaba gönül vermemiş, kitabı ille de eline almak, onu hiç değilse şöyle bir karıştırmak arzusu duymayan bir kişi editör olmak istiyorsa, bu işten çok sıkılacaktır.