Geçtiğimiz günlerde 14 yaşındaki Pınar Demiryılmaz, uyurken tutulan boynunun ağrısını dindirebilmek için 24 yaşında bağırsak kanserinden hayatını kaybeden ağabeyi Şevket Demiryılmaz’ın ağrı bandını boynuna yapıştırdı. Bantları yapıştırmasının ardından kısa süre sonra da genç kız hayatını kaybetti. Bu sadece medyaya yansıyan akılsız ilaç kullanımı ile ilgili örneklerden yalnızca biri. Bu eksende akılcı ilaç kullanımını önemi tekrar gündeme geldi.
Ülkemizde en çok tüketilen ilaç gruplarının başında sindirim sistemi ve metabolizma kanser, bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar,sinir sistemi hastalıkları ve antidepresan ilaçları geliyor. Bunları antibiyotik ilaçları takip ediyor. Ayrıca bitkisel olarak lanse edilen ilaç kullanımında da bir artış var. Sanıldığının aksine ağrı kesici en çok kullanılan ilaçlar arasında değil. Türkiye’de 31 bin üyesi bulunan eczacılarn üst birliği olan Türk Eczacılar Birliği Genel Sekreteri Harun Kızılay ile son günlerde medyada da yer alan akılsız ilaç kullanımı ile ilgili olay üzerine ilaç, eczacı ve hasta üçgeninde konuştuk.
İlaç kullanımında yapılan en temel hatalar, eczacı ve hekim kontrolü dışında kulaktan dolma bilgiler ve başkasının tavsiyesi ile ilaç kullanılmasıdır. İlaç kişiye özel bir üründür. Çeşitli ilaçlarla ya da gıdalarla etkileşim içerisine girebilir. Örneğin; ilacın nasıl içilmesi gerektiği, hangi ilaçlar ile aynı anda içilmemesi gerektiği gibi bilgiler son derece hayatidir. Yapılan en büyük hatalar bu kuralların göz ardı edilmesidir. Ülkemizdeki ölümlerin çoğu, eczacı ve hekim kontrolü olmadan ilaç kullanılmasından kaynaklıdır.
Vatandaşlarımızdaki genel kanı, ilaçların hemen hepsinin buzdolaplarında saklanması yönündedir. Oysa, ilaçlar aksi belirtilmediği sürec; ağrı kesiciler, antibiyotikler, vitaminler, soğuk algınlığı ilaçları, şuruplar vb. serin ve güneş görmeyen yerde saklanmalıdır. Buzdolabında saklanması gibi bir zorunluluk olsaydı eczanelerimizin kocaman birer buzdolabına dönüşmesi gerekirdi.
İlaçların nasıl, hangi sıklıkta, ne kadar süre kullanılacağı ve hangi koşullarda saklanacağı tam olarak öğrenilmeli ve eksiksiz uygulanmalıdır. Hasta/hasta yakını ilacın olası yan etkileri, ilacın besin ve ilaç etkileşimleri konusunda hekim ve eczacıdan detaylı bilgi almayı unutmamalıdır. İlaç kullanımı yarıda kesilmemeli, hekime danışmadan doz değişikliğine gidilmemelidir. Kesilmiş veya açılmış ambalajlar satın alınmamalı, son kullanma tarihi geçmiş olan ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Hangi ilacın kullanılacağına karar veren hekim, ilacı uygun şartlarda sağlayan eczacı ve ilacı uygulayan hemşire akılcı ilaç kullanımının sağlanmasında sorumluluk sahibi taraflardır. Hastalar akıllarına gelen tüm sorular için, bu kişilere başvurmaktan çekinmemelidirler.
Hastalarımız zaman zaman tedaviyi yarıda bırakarak ilaçlarını kullanmayabiliyorlar ya da kutusunu hiç açmayabiliyorlar. Öncelikle, kutuların içindeki ilaç miktarı, tedavinin tamamlanması sürecinde gereken miktar kadardır. Yani, hekimin önerdiği ilacı, hastalığın seyrinde bir iyileşme olur olmaz bırakmak, tedaviyi yarıda bırakmak anlamına gelebilir. Hekimin reçeteye yazdığı ilacı, eczacının önerdiği biçimde kullanmak çok önemlidir. Eğer bir evde kullanılmamış ilaç-ilaçlar varsa burada ilaç kullanım sorunu var diyebiliriz.
Yarım kalmış ilaçlar ışıkla temas etmemesi gereken ilaçlar olabilir. Bu ilaçlar yeniden kullanılamazlar. Kesinlikle imha edilmeleri gerekir. Ayrıca miadı geçmiş ilaçların da imha edilmeleri gerekir. İlaçlar, yeniden dönüştürülebilen maddeler olmadıkları için, uzmanlar tarafından toplanıp, belirli merkezlerde imha edilmelidirler. Çünkü doğaya yayıldıklarında çevreye ciddi zararlar verebilirler. Bu nedenle ilaçları çöpe ya da kanlizasyona atmak tehlikeli olabilir. Ülkemizde, ilaçların imhasını yapan çeşitli kuruluşlar var. Vatandaşlarımızın yapacağı şey çok basittir. Bu tip ilaçlar evde tutulmayıp, belediye vasıtasıyla imhaya gönderilmelidir.
Son yıllarda, bitkisel ürünlerin, yürürlükte bulunan Gıda Mevzuatı’na da aykırı bir biçimde, hekim kontrolünde ve güvenirliği kanıtlanmış ilaçlarla tedavi edilmesi gereken rahatsızlıkları önlediği yönünde bir algı yaratılıyor. Hatta tedavi ettiği gibi iddialarla halk yanlış yönlendirilerek veya ambalajı ilaç olarak algılanabilecek şekilde piyasaya sokularak satış payları arttırılmaya çalışılıyor. Maalesef toplumumuzda, bitkisel olanın zararsız olduğu şeklinde yaygın ve bir o kadar yanlış bir kanı bulunuyor.
Sağlığa ilişkin tüm ürünlerde olduğu gibi bu ürünlerde de unutulmaması gereken; gereğinden fazla miktarda ve bilinçsizce kullanılan bu ürünlerin yarardan çok zarar getirdiğidir. Bitkisel ürünler özellikle çocuklarda, hamilelerde ve emziren kadınlarda, yaşlılarda, ergenlik çağındaki gençlerde, uzun süren hastalıklarda, hipertiroidizm, bağırsaktaki emilimi etkileyen patolojik durumlarda, cerrahi müdahale görmüş hastalarda beklenenden çok daha farklı oranlarda etki gösterebilirler. Çünkü, birbiriyle etkileşen durumlar ölüme kadar götürebilir. Bitkisel ürün alırken lütfen bir eczacıya danışın.
Şu anda piyasada yaklaşık 180 civarında ilaç bulunmuyor. Firmalar ucuz fiyat politikası nedeniyle bazı ilaçlarını üretmiyorlar ya da ithalatını durduruyorlar. Bu durumda, ilaç piyasada bulunamıyor. Bu konuyla ilgili bildirimlerimizi, taleplerimizi Sağlık Bakanlığı’na ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na iletiyoruz. Hastalarımızın mağduriyetini gidermek adına da, Sağlık Bakanlığı’nın onayı ile yurt dışından ilaçları bizzat getiriyor ve hastamıza teslim ediyoruz. Ancak, sorun köklü olarak çözülmelidir. Hükümetimiz net bir tavır almalı, yeni politikalar belirlenmelidir. İlacın eczaneler aracılığıyla hastaya ulaşabilir hale gelmesi sağlanmalıdır.
Eczacı halka en yakın sağlık danışmanıdır. Üstelik görevi sadece ilacı raftan alıp hastaya vermek değildir. Bitkilerle ilgili en doğru bilgiyi de eczacı verebilir. Eczacının ilacın içeriğine, teknolojisine, kullanımına, etkileşimine, hastasının durumuna hakim olma gibi bir misyonu ve sorumluluğu da vardır. Dolayısıyla eczacının; ilaç konusunda en yetkin ve bilgili kişi olması ve vatandaşın en kolay ve rahat bir şekilde ulaşabildiği sağlık profesyoneli olması nedeniyle “eczacının sağlık danışmanı” olduğu bilincinin vatandaşlarımız farkına varmalıdırlar.
İlaç teknolojisi değiştikçe eczacının işlevi de değişecek. 2020 itibariyle ilaçların çok büyük bir çoğunluğunun kişiye özgü ilaçlar olacağı öngörülüyor. Ayrıca sadece tüketicilere ilaç vermenin tek başına tedavinin amaçlarını gerçekleştirmeye yetmediğine dair artan bir farkındalık söz konusu olacak.