“Bu kâğıt, sanki üzerimde ne hain bir etkisi olduğunu biliyor gibi bana bakıyor. Desenin kırık bir boyun gibi yana sarktığı yerde bir çift pörtlek göz baş aşağı beni süzüyor.” Charlotte Perkins Gilman, Sarı Duvar Kâğıdı, çev. Başak Çaka, İzmir: DeliDolu Yayınları, 2018.
“Bu kâğıt, üzerindeki kötü etkisinin farkındaymış gibi görünüyor! Desenin, kırılmış bir boyun gibi sarktığı ve iki şişkin gözün ters dönmüş halde size baktığı tekrarlayan bir nokta var.” İngilizce aslından çev. ChatGPT, 04.09.2024.
Bir konuda anlaşalım: henüz “orada” değiliz. Hani makine zekâsının insan zihni ve emeğini her yönden alt edeceğini öngören o tahayyülün distopyasında... Nasıl bir dili bilen, konuşan herkes yazar ya da editör; bir akıllı telefon ya da kamera sahibi herkes Magnum fotoğrafçısı ya da saygın bir yönetmen değilse ve de olamıyorsa yapay zekâ da yetenek ve emeğin gücüne nihayetinde üstün gelemeyecek. Büyük laf mı ediyorum? Belki de. Ne var ki Fatih Özgüven’in meşhur Saki çevirisi İnsanlar, Hayvanlar ve Yırtıcı Hayvanlar’daki o enfes hicvi hiçbir zaman, hiçbir “akıllı çeviri”de bulamayacağıma adım gibi eminim.
Alelade bir yazının, mesela hazır beton hakkında dümdüz bir makalenin çevirisinin rahatlıkla altından kalkabilecek şekilde geliştirilen ChatGPT ve DeepL gibi araçlar, –ister bir şiir isterse bir manifesto olsun– edebî ve/veya sanatsal nitelikteki bir metni ancak bir dilden başka bir dile aktarabiliyor. Asıl maksadınız buysa ya da o an için ihtiyacınızı karşılıyorsa bir noktaya kadar kabul edilebilir elbet. Hatta söz konusu dil İngilizceyse Grammarly’de dilbilgisi kontrolü dahi yapabilirsiniz. Fakat çevirileri tekrar tekrar okunası üstatların asli çabası, çalışması “metni bir dilden başka bir dile kazandırmak”tır. Talat S. Halman’ın Türkçeleştirdiği Shakespeare soneleri kimi anlarda beni o kadar cuşuhuruşa getirir ki acaba Shakespeare de o satırları yazarken bu denli heyecanlandı mı, diye düşünmeden edemem. Rahmetli Halman’ın memlekette çeviri kuramı ve eleştirisi olmamasına yönelik sözleri hâlen aklımı kurcalıyor ya, o kıymetli görüşler başka bir yazının konusu...
Hatırlarsınız, bir zamanlar tartışılmıştı, Rilke’yi Türkçeye kazandıranın hakikaten Behçet Necatigil olup olmadığı, değil mi? Hâlbuki onun tercümesiyle daha ilk gençlik yıllarında “görmeyi” öğrenmiştik ve “düşünceye dalmış yoksul insanları” rahatsız etmemeyi... ChatGPT’ye soruyorum: “Rilke’nin eserlerini Almancadan Türkçeye kim çevirdi?” Cevabın ilk satırını olduğu gibi aktarayım: “İsmet Özel - Rilke’nin ‘Malte Laurids Brigge’nin Notları’ adlı eserini Türkçeye çevirmiştir.” Sağ elimi alnıma koyuyor, umutsuz bir yüz ifadesiyle ekrana bakıyorum. Teşekkürler ChatGPT, çekilebilirsin.
Yapay zekâ modelleri, kaynak taramadan çeviriye, sohbetten dil desteğine ve hatta yaratıcı yazıma varana dek çeşitli ücretsiz hizmetler sağlıyor. Bazen ciddi hatalar yapsalar da, zamandan tasarruf anlamında aslen harikulade bir imkân bu; hele de hayatını çevirmenlik mesleğiyle idame ettirmeye çalışanlar için... Yer yer çok iyi sonuçlar ortaya koydukları da oluyor. Hayatımızı kolaylaştırdıkları apaçık bir gerçek olmakla birlikte, bu aşamada işin içine dedektiflik, birikim, dil kıvraklığı, donanım, tahayyül ve yeteneğin girmesi şart görünüyor. Zira içeriğin doğruluğu, tutarlılığı, özgünlüğü gibi unsurlarda zeki sanılan bu tür araçlar günün sonunda sınıfta kalabiliyor.
Ne yapmalı pekiyi? Nasıl yapmalı? Kullanmalı mı, yoksa topyekûn reddinde mi karar kılmalı? Sorunun cevabı aslında kişinin çalışma metodunda saklı. Gri alanlara inanan biri olarak ben bu araçları, meslek hayatımı kolaylaştıran ve işimin niteliğini artıran faydalı bir asistan olarak görüyorum. Bütün içeriği amiyane tabirle sırtına yüklemek yerine çalıştığım metni sanki yapıbozuma uğratarak iş bölümü yapıyorum. Ne öğrenmeyi ne de öğretmeyi elden bırakıyorum. Ve an itibariyle ChatGPT’ye bir başka soru soruyorum: “Bugün nasılsın?” Pek sevimli bulduğum cevabını da olduğu gibi buraya not düşüyorum: “Ben bir yapay zekâ olduğum için duygusal durumum yok, ama size yardımcı olmak için buradayım! Siz nasılsınız? Bugün size nasıl yardımcı olabilirim?”