Bir yanda ‘Doktor bizimle ilgilenmiyor’ diyen hasta ve hasta yakınları diğer tarafta ‘can güvenliğim yok’ diyen doktorlar. Peki kim haklı? İşte bu sorunun cevabı tam olarak şu: Haklı ve haksız yok asıl sorun iletişimsizlikte. Çünkü teknoloji arttıkça hasta ve doktor arasında iletişim kalmadı bu da iki taraf arasındaki duygusal ilişkiyi kopardı.
Geçtiğimiz günlerde iki farklı şehirde doktor ve hasta yakınları arasında yaşanan olaylar hepimizi derinden üzdü. Urfa’da bir hasta yakını tarafından saldırıya uğrayıp kafası yarılan genç doktor Bahattin Ahmet Yalçın’ın yoğun bakıma alındığını öğrendik. Birkaç gün sonra ise Giresun’da ilaç yazdırmak için hastaneye giden 82 yaşındaki Yusuf Topal’ın doktorla yaşadığı tartışma sonucunda hastaneye gelen polisin sert müdahalesi sonucu vefat ettiğini okuduk. Bu iki üzücü olayın üstüne insanlar “kim haklı? Hastalar mı doktorlar mı?” tartışmasına girdiler. Geçtiğimiz hafta belki de en çok konuşulan konuların başında bu tartışma geldi. Peki gerçekten kim haklı? Kim haksız? Hasta, hasta yakını ve doktor arasındaki sonu ölüme uzanan bu şiddet olaylarının önüne geçmek mümkün mü? Hepsinden önemlisi hasta yakınlarıyla doktorlar arasındaki tartışma sağlık sektöründe daha iyiye mi kötüye mi gidiyor?
Bu sorularımızın cevabını aradık ve en başta şunu gördük ki: Bu meselede haklı haksız taraf yok ama çok büyük bir iletişimsizlik sorunu var. Üstelik bu iletişimsizlik sadece ülkemizde değil gittikçe dünyada da işinden çıkılmaz bir noktaya doğru ilerliyor. Çünkü teknoloji ilerledikçe hasta ve doktor arasındaki duygusal iletişim neredeyse bitme noktasına geliyor. Doktor bir an önce teşhisini koyup hastayı göndermek isterken hasta elinde raporlarıyla doktordan moralini düzeltecek güzel birkaç cümle duymak istiyor. Ama bu beklentiler iki taraf için de her seferinde hayal kırıklığıyla sona eriyor. Doktor çok fazla hasta bakıp onlara vakit ayıramamaktan şikayet ederken, hasta ‘yüzüme bile bakmadı, muayene bile etmedi’ diye büyük bir moral bozukluğuyla muayene odasından çıkıyor.
Tek amaç tedavi olmalı
İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu doktor, hasta ve hasta yakını arasındaki sorunlu ilişkide aslında herkesin aynı tarafta olduğunun altını çiziyor. Hekimin ne kadar çok çalıştığının topluma anlatılması, toplumun da buna saygı duyması gerektiğini belirtiyor. Memişoğlu şunları ifade ediyor: “Son 12 yıldır sağlıkta dönüşüm gerçekten hem hasta memnuniyeti hem de hizmeti arttırdı. Dünyada da bu tür şiddetler oluyor biz bunları önlemek için elimizden geleni yapacağız. Hekimin tek amacı hastasını tedavi etmek. Hastanın amacı da tedavi olmak. Medyanın da çok etkisi var bu hususta. Hastayla hekimin aynı yerde olduğunu düşünüyorum ben.”
Doktor hastaya dokunmuyor
Sakarya İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Aziz Öğütlü 30 yıllık memuriyeti boyunca hem sağlık ocağı doktoru, hem hastane başhekimliği, hem akademiyenlik, hem de sağlık müdürlüğü yapmış. Öğütçü’ye göre hasta - doktor ilişkisi teknolojinin gelişmesiyle değişti. Öğütlü şunları anlatıyor: “Hasta doktor ilişkisi daha teknolojik olmaya başladı. Hastaya temas çok azaldı. Doktor çoğunlukla, bir hastayı muayene ederek teşhis etmek yerine hastadan tetkikler istiyor. O sonuçlarda bir bozukluk varsa hastalık tanısına gidiyor. Son dönemde bu giderek artıyor. Bu iyi bir şey değil. Hatta yurt dışında da aynı problem var. Sadece Türkiye’ye mahsus değil. Amerika’da hastalar ‘Touch me’ bana dokun diye sloganlar geliştirdiler. Çünkü doktorlar artık hastalara dokunmuyor. Belki çok yoğunluk var belki teknoloji bize çok destek çıkıyor ama bu iyi değil. Eskiden dokunduğunuz anda bir dalağa bakınca bu tifo diyordu hocalarımız, bu sıtma diyordu. Muayene çok daha basit ve hızlı. Bence bu son dönemin en büyük sıkıntılarından bir tanesi.”
Birebir ilişki azaldı
Doktor ve hasta arasında daha iyi bir iletişim kurulması için fakültelere büyük görev düştüğü söyleyen Öğütlü şunları söylüyor: “Eğitim sırasında semiyolojiye ilgili çok iyi eğitim vermemiz gerekiyor. Hasta doktor ilişkisinde tamamen teknolojiye geçiş var. Tetkikler istiyoruz. Sonuçlara bakıyoruz. Aslında hastayla ilgilenmeyip sadece tetkikler bozuk diyoruz. Hastayla birebir ilişki giderek azalıyor. Şiddet olaylarına bir nebze de olsa bunun sebebiyet verdiğini düşünebiliriz. Diyalog her şeyi çözer. Trafikte bile oturup konuşsanız belki sorunu çözeceksiniz. Hasta geldiğinde de bir şeyler anlatmak istiyor. Sizin vaktiniz olmuyor, hızlıca tetkikleri isteyip gönderince hasta anlatamamanın verdiği stres içinde kalıyor. Bazen de böyle patlamalar oluyor. Hasta karnım ağrıyor diyor ama daha bakmadan tomografiye gönderiliyor.”
Şefkat beklenmesi çok normal
Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Genel Başkanı Orhan Demir yıllardır sağlık sektöründeki hak ihlalleri üzerine çalışan isimlerden. Demir öncelikle şiddetin hiç bir gerekçesinin olamayacağını, şiddet uygulayan ve uygulamaya eğimli olan kişilerin tedaviye muhtaç olduğunun altını çiziyor. Sağlık çalışanlarının çok zor koşullarda hizmet sunduklarını, hastaların en zor ve mahrem durumlarına şahitlik ettiklerini belirten Demir, bu nedenle gerek sağlık çalışanının gerekse hasta ve yakınlarının birbirlerine hoşgörü davaranmaları gerektiğini belirtiyor. Demir şunları söylüyor:
“Ulusal ve uluslararası hasta hakları mevzuatı hastaya güleryüzlü ve şefkatle davranılmasını ister. Bir çok hasta ölüm korkusu ve kaygısıyla hastaneye müracaat etmektedir. Dolaylısıyla kendisiyle hakkıyla ilgilenilmesini, doğru teşhis konulmasını, tedavisinin hakkıyla yapılmasını ister ve bekler. Sağlık alanında şiddet uygulama nedenleriyle ilgili yapılan araştırmalar tedaviden memnuniyetsizlik, fazla bekleme, yanlış teşhis ve tedavi, teşhiş ve tedavide geçikme, sağlık hizmetine ve ilaca ulaşamama, ihmal edildiği düşüncesi, kötü muamele, insan onur ve haysiyetine aykırı davranış vb durumlar hastalar tarafından ifade edilmektedir. Tüm bu ve benzeri nedenler hasta hakları açısından ihlal sayılacak nitelikte olsa bile şiddetin nedeni olarak gösterilemez. Aksi durum meşrulaştırma olarak görülür. Mevcut durumda hasta hakları tam ve eksiksiz olarak uygulanırsa şiddetin nedenlerininde çok yönlü olarak büyük ölçüde ortadan kalkacağını söyleyebiliriz.”
Demir “Sağlık hizmeti sunarken zarar vermekten kaçınmak, yararlı olmak için bütün çabayı ortaya koymak, hastanın özerkliğine saygı göstermek, adaletli ve hakkaniyete uygun hizmet sunmak söz konusu sorunların büyük ölçüde ortadan kalkmasına neden olur” diyor ve ekliyor : Şiddet uygulayan kişiler tutuklansın, sağlık hizmeti alması engellensin gibi söylemlerin yerine sorunun kaynağına inilerek esas problem görülüp çözülmeli.
Hasta haklarını daha iyi biliyoruz
2006 yılında Hasta Hakları Koruma Derneği kuran avukat Zeki Sadunoğlu da, derneğin kurulduğu dönemde hasta haklarının bugünkü kadar korunmadığını söylüyor. Sağlık hizmetine ulaşmanın yıllar içinde kolaylaştığına vurgu yapan Sadunoğlu, süreci şöyle anlatıyor: “Derneğimizi içinde doktorların da bulunduğu bir ekip tarafından kurduk. O yıllarda gerçekten de iyi mücadele verdik. Hasta haklarını bir yere kadar taşıdık.”
Sadunoğlu son yıllarda yaşanan gelişmelerden oldukça rahatsız olduğunu dile getiriyor: “Hasta yakını hak aramanın ötesinde artık sağlık çalışanına saldırır hale geldi. Dolayısıyla çok açık söylüyorum ben şu anda 4 nolu kurulun üyesiyim bize bağlı seksen hastane var. Toplantılar yapıyoruz. Ama ben artık hastayı savunmak yerine doktoru savunur hale geldim. Hasta yakınları daha doğrusu biraz haddini aşmaya başladı. Bir doktora saldırı olur mu? Olmamalı.”
Giresun’da yaşanan olayda hastaya zulüm edildiğini belirten Sadunoğlu, yine de bu ve bunun gibi durumların istisnai olduğunu ve devletin hasta hakkını koruduğunu ifade ediyor. Sadunoğlu şunları söylüyor: “En büyük sorun hasta yakınlarıdır. Saldıran hasta değil hasta yakınları. Buna karşı da özel tedbirler alınmalıdır. Yasal tedbirler alınmalı. Acilen.”