Çanakkale Savaşı'nda ülkenin zeki ve yetişmiş gençlerinin şehit olduğunu söyleyen Halide Alptekin, kitabında, savaşa giden ve hiçbiri geri dönmeyen İstanbul Erkek Lisesi son sınıf öğrencilerini anlatıyor.
Emekli edebiyat öğretmeni Halide Alptekin Çanakkale Savaşını anlatan tarihi bir roman yazdı. 'Şehadetname' adını taşıyan kitap Çanakkale'ye giderek tamamı şehit olan İstanbul Sultani Mektebi, bugünkü adıyla İstanbul Erkek Lisesi son sınıf öğrencilerinin hikayesini anlatan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Daha önce Çanakkale'yi konu alan bir çalışmaya imza atan kadın yazarımızın olmaması da kitabın ilklerinden biri. Halide Alptekin'in tarihe olan ilgisi babasının tarihle haşır neşir olması ve Niyazi Akşit, Çağtay Uluçay gibi öğretmenlerden ders almasından kaynaklanıyor. Ancak Alptekin'in tarihi roman yazmaya karar vermesi Çanakkale Şehitliği'ne yapılan bir okul gezisi sırasında oluyor. “Öğrencilerimden biri, öğretmenim hep şehitlik, hep şehitlik. Buralarda gezecek başka yer yok mu? diye sordu. O soru içime oturdu. Bu gençler tarihini öğrensin, neden şehitlik gezdiğimizi anlasın diye yazmaya karar verdim.”
İlk olarak Balkan Savaşı'nı anlatır Alptekin, sonra Çanakkale üzerine çalışmaya başlar. Kitap, Çanakkale'de cephede yaşananların yanı sıra, tümü şehit olan Sultani mektebi son sınıf öğrencilerini anlatıyor: “Sultani mektebi öğrencileri 50 kişi giderler Çanakkale'ye. 'Gittiler ve şehit düştüler' denir, bunun dışında hiçbir belge, kayıt, adları sanları yoktur. Gerçi onların kayda isme şana şöhrete ihtiyaçları yok. Onlar şehit düşerek en büyük mertebeye erdiler. Ama ben bir öğretmen olarak bu 50 öğrenciyi, belki de koruma içgüdüsüyle sahiplenmek istedim. Bu kitap vesilesiyle bir kez daha hatırlansınlar istedim. Yunus Emre'nin 'Bir garip ölmüş diyeler, 3 günden sonra duyalar, soğuk suyla yuyalar, şöyle garip bencileyin' sözü vardır ya, sanki garip hissettim bu öğrencileri. Kollarıma almak istedim.” Bu öğrencilerin hepsinin okuldan mezun olmalarına çok az bir zaman kala şehit olmaları nedeniyle kitabına Osmanlı'da hem 'diploma' hem de 'şehitlik belgesi' anlamına gelen 'Şehadetname' ismini verir. Mustafa Kemal'in “Çanakkale'ye bir Darülfünun gömdük” dediğini hatırlatan Alptekin, Çanakkale'deki eğitimli insan kaybımıza da dikkat çekiyor. “Çanakkale'de ülkenin yetişmiş kaymak tabakası da şehit olmuştur tabiri caizse. İlerlemesinde rol oynayacak, yetişecek olan nesillerin bir an önce yetiştirilmesinde ön ayak olacak eğitimli tabaka. Darülfünun, tıbbiye, sultani öğrencileri. Ama bu eğitimli gençler şehit düşmüşlerdir.”
Alptekin'in kitabı için yaptığı geniş araştırmalar arasında dönemin yabancı gazeteleri de var. “Gerçek gazetelerden alıntılar da yaptım. İstedim ki o dönemde yabancı basında neler söylenmiş bilinsin. Çanakkale gibi tarihimizde önemli yeri olan bir zaferi anlatmak büyük bir sorumluluk. Dolayısıyla hafife alınacak bir şey değil.” Kitapta Çanakkale'ye savaşmak için gitmek isteyen, azınlıklara mensup iki Sultani Mektebi öğrencisi, İstavri ve Garisto, dikkat çekiyor. Orduya katılmak için kayıt yaptırmaya gittiklerinde kabul edilmiyorlar. Roman kahramanı Mehmet Salih, neden orduya alınmadıklarını sorduğunda Memur; “Bizim ağzımız sütten yandı, yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Müslüman olmayanları kayıt altına almıyoruz” diyor. Ama onlar bir yolunu bulup orduya katılıyor. Alptekin azınlıkların Osmanlı'daki durumunu şöyle anlatıyor. “Anneleri elbette orduya katılmasını istemiyorlar. İstanbul'un işgal edileceğine de içten içe seviniyorlar. Ama Garisto Fatih Sultan Mehmed'in ahidnamesini çıkartıp gösteriyor. Biz bu ülkenin bir vatandaşıyız. Seyahatimizde, ticaretimizde, dinimizde, eğitimimizde serbestiz. Bize karışan yok. Bu ülke zaten bizim diyor. Burada kardeşçe yaşıyoruz. Ciğercimiz Müslüman, sobacımız Bulgar, nalburumuz Boşnak, manavımız Hıristiyan. Osmanlının idari başarısı da buradadır diyor annesine”
Çanakkale'de Fransızlar'a yenilemeleri için teslim edilen silahlarımızın sabote edilmesini “Kurda sormuşlar, neden ensen kalın? Kendi işimi kendim görürüm de ondan demiş” diyerek yorumlayan Alptekin, “Bir ülkenin dışa bağımlı olması kadar onur kırıcı bir şey yoktur” diyor. “Fransızlar yapar görünmüşler, onardık demişler, pırıl pırıl görünen aksamın içi boşaltmışlar, bizi zarara sokmuşlar. O savaşta bizi yenik duruma düşürmek için ellerinden geleni yapmışlar. Zaten bu savaşın müsebbibi de onlardır. Dışa bağımlı olmak insanı her zaman yarı yolda bırakabilir.” Kitabı yazma sebebi olan, genç nesillerin tarih bilinci edinmesi noktasında bir kaygısı olmadığını ifade eden Alptekin, şunları söylüyor: “Bugün yine aynı duruma düşsek, halkımız yine aynı şekilde mücadele verir. Ben mayamızın çok sağlam olduğuna inanıyorum. Kesinlikle hiç şüphem yok. En önde de ben giderim.”