Dergilik: Gazze ve entelektüel duruş

Hakkı Yanık
Hakkı Yanık
04:001/12/2024, Pazar
G: 1/12/2024, Pazar
Yeni Şafak
Karbeyaz adı. Gözlerinden de anlaşılacağı üzere Van kedisi. Hep öyle meraklı meraklı baksın istiyor insan.
Karbeyaz adı. Gözlerinden de anlaşılacağı üzere Van kedisi. Hep öyle meraklı meraklı baksın istiyor insan.

Dergilik'te bu hafta Hece, Muhit ve Türk Edebiyatı var. 4 Soru'nun misafiri hikâyeci Handan Acar Yıldız.

Değinmeler

Üç hafta ayrı kaldık Dergilik okurlarıyla. Nasipte varmış, mübarek toprakları gördüm. Ulvi mekanları, her milletten kardeşlerimizi. Dünya işlerinden olabildiğince uzaklaşıp ibadet ettim, kendimi hesaba çektim, bir kez daha idrak ettim ki dünya yalanmış. Sabah namazını Kâbe’de veya Peygamber Mescidi’nde kılmanın, tövbe edip Mevlâ’dan af ve mağfiret dilemenin, Filistin’e ve mazlum milletlere duâ etmenin mutluluğunu yaşadım. İçime içime ağlayıp dışıma dışıma sustum. Kötü özelliklerimi törpüleyip sabrımı palazlandırdım. Hüda, umreye gitmeme vesile olanların cümlesinden razı olsun; hac ve umreyi dileyen herkese nasip etsin; âmin.

Gazze ve entelektüel duruş

Başkent’te yayımlanan istikrarlı dergilerimizden Hece 335 sayıya ulaştı. Son okumasını İbrahim Demirci’nin yaptığı derginin bu sayıdaki dosya başlığı, Gazze Karşısında Entelektüel Duruş; söyleşi konuğuysa Zeynep Sati Yalçın’ın yazmak ve romanlar üzerine konuştuğu Cihan Aktaş. Ben bu sayı için bir şiirden bahsedeceğim. Meraba Ben Ömer ve Bu Benim Bir Günüm başlıklı şiirin şairi Osman Özbahçe. “dünyanın en kolay, en basit şiirini yazmak istiyorum” diyor şairin kahramanı Ömer ve ekliyor: okuya okuya bitiremesinler. Sonra, İkile İkinci Yeni diye terslenen taklacı Ömer, bir gününü anlatıyor. Ölü dersler, asmalı mescid, güçlünün güçsüzü ezmesi. Oysa, oysa şiir kalbe tesir eder. Etmiyor. Yalnızlaşıyor Ömer. İnsanlar merhabalaştıkça yalnız, Ömer de öyle. Kimseye ulaşamıyordum diyor, Yüksek binalar yedi tepeli insanlar. Sonunda olanlar oluyor. hatıra hafıza ne varsa sildiler / insanı mucize haline getirdiler. Çaresiz Ömer, sesleniyor özüne, içine: yetiş ey ölüm. Oysa Müslüman yüzü (kalbe) tesir eder’di, etmiyor. Ölüm Mursi’ye yetişiyor. Heniyye’ye, üç oğul, dört toruna yetişiyor. Sinvar’a yetişiyor. Filistin’e, Gazze’ye yetişiyor. Ağzında süt yerine kanı kuruyan bebelere yetişiyor. Şu tespiti yapıyor Ömer: insanlar yaşadıkları hayatın mazereti. Ömer, belirsizliğe doğru yürürken, kan damara yürürken, kurşun bebeye yürürken şiir değişmiyor, Ömer değişmiyor, dünya da. baştan yazar kendini. insan orda. Ömer hep ikinci yenide, ‘ikile’de. ikile ikinci yeni / küçük kurşunlarla vuruyorlar çocukları. Yağmur bulutlarıyla konuşan perendeci Ömer’in hikâyesini merak edenler, Özbahçe şiirini okusun. Türkiye’yi, Filistin’i, kendini baştan yazan şiiri, dengeli kanı okusun. Bakalım ne görecekler? Aylık edebiyat dergisine, hece@hece.com.tr e posta adresinden veya 0312 419 69 13 no’lu telefondan ulaşılabilir.

Hece’den:
“Kültürellik, küçük yaşlarımızdan itibaren çeşitli güçler adına bizleri şekillendirmek isterken türlü türlü kırıklar ve yaralar oluşturuyor benliğimizde. Aynı kültürellik bir yandan da kırık ve yaraların şifasını aramaya sevk eden geniş bir sistem. Yazmak, sevilen metinlerin ve yazarların gösterdiği bir onarım yolu, bir anlama dinleme çabası. Herkese açık, sade, pratik, cazip.”
Cihan Aktaş

Ümmetin yiğidi Sinvar

Muhit, 59. sayısıyla okuruna ulaştı. Soner Karakuş’un yazıişlerini yönettiği derginin kapağına Ümmetin Yiğit Evladı Yahya Sinvar dosya başlığı çıkarılmış. Başlığı Sinvar’ın bir fotoğrafı ve bu sayıya katkı sağlayanların isimleri süslüyor. Arka sayfada bir Etem Koçak fotoğrafı ve Mehmet Tepe şiiri: Bütün Dönüşlerin Hikâyesi. Muhit’in fotoğrafa verdiği değerden bahsetmemek olmaz. Kim bu işi takip ediyorsa, her sayıya belirli sayıda fotoğraf koyuyorsa takdirlerimi bildiriyorum. Selçuk Sümer Özel’in fotoğrafıyla açılıyor siyah beyaz galeri. Peşinden Özlem Akgül. İstanbul. Kemal Kurak, Dursun Çiçek ve Meryem Betül Koçak. Deklanşöre basmışlar, hayat durmuş. Siyah ve beyaz olarak kayda geçmiş. Bakıyorsun şehrin telaşı, bakıyorsun bozkırda yalnız bir ağaç. Bakıyorsun Özlem Akgül’ün çerçevelenmiş camisi, İbrahim Kalın’ın karakalemlik tablosu. Biti mi? Bitmiyor. Uğur Aslan bir turna uçuruyor, Ömer Lekesiz nakışları taşıyor sayfalara. Ve Sinvar. Koltuğunda. Yüzünde o tebessüm veya 66. sayfadaki o fotoğraf. O delici bakışlar. Bu kadar çok fotoğrafın olduğu bir dergide, bir fotoğraf altı metin, bir hikâye, bir öykü bekliyor insan. Suavi Kemal Yazgıç’la bitireyim bu bahsi: şimdi bir kelimesin / kalbime kilitlediğim. Ümmetin yiğit evlatlarına selam ve rahmet olsun… 98 sayfalık edebiyat ve fikir dergisine, info@ muhit.com.tr e posta adresinden veya 0212 354 30 00 no’lu telefondan ulaşılabilir.

Suçun edebiyatı

Uzun soluklu dergilerden Türk Edebiyatı, 613. sayıyı da geride bıraktı. Yazıişlerinin Enver Uğur Aykol’a emanet edildiği dergide, Suçun Edebiyatı başlıklı dosyanın ikinci kısmı yer alıyor. Köklü dergilerimizden olan Türk Edebiyatı’nın güçlü bir yazar kadrosu var. Şiiri zayıf diyebilir miyiz? Diyen desin. Ben sadece şiir, sadece hikâye, sadece metin, hatırat, tanıtım, tahlil ve inceleme olarak bakmıyorum. Hoşuma gideni okuyorum. Dimağda tat bırakanı, ilgimi çekeni. Bu sayıda ilk okuduğum metin Necati Tonga’nın makalesi: Mehmet Rauf’tan Mustafa Kemal Paşa’ya Mektup. Makale Mehmet Rauf’un 1928’de ‘Sarı Paşa’ya (Gazi Paşa) yazdığı mektupları ele alıyor. Bu nâmeler bir yanıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki patronaj ilişkilerini resmederken diğer yandan da dönemin basın yayın atmosferini ortaya koyuyor. Bir gazeteci olarak ilgimi çekmesi kaçınılmazdı. Fotoğraflarla ve mektup örnekleriyle desteklenen makaleyi merakla okuyup diğer metinlere geçtim. Hatice Ayan’ın Söz ve Ruh başlıklı şiirinin son dizeleriyle de yazımı bağlıyorum: söz bizi terk etti ruhum / kala kala kaldık tenimizle / zehirli odalarda. Oysa söz, “ağulu aşı bal ede.” 80 sayfalık fikir ve sanat dergisine, tedev@turkedebiyatı.com.tr e posta adresinden veya 0212 527 50 32-0212 526 16 15 no’lu telefonlardan ulaşılabilir.

Handan Acar Yıldız

4 SORU: HANDAN ACAR YILDIZ

1- Size dergi okuru diyebilir miyiz?

Dergi okuru olmak, oluşturulan o rengarenk ve zengin motifte bir yer edinmek demek benim için. Okur kimliğiyle de hissettiğim bu aidiyet duygusu beni çokça mutlu ediyor.

2- Takip ettiğiniz dergiler var mı?

Dergiler kısa yoldan çokça insanın duygu dünyasıyla tanışmaya, aslında kendi iç sesimizi duyma şansımızı da arttırmaya kapı aralıyor. Bu yüzden takip etmeye çalıştığım dergiler var; gerek edebiyat gerekse bilim dergileri olarak. İzdiham, Kafka Okur, Post Öykü, Sabitfikir ve Popular Science dergileri bunlardan bazıları.

3- En son hangi dergiye katkı sundunuz?

14 yıldır yayın yönetmeni olduğum Hayal Bilgisi dergisinde düzenli olarak yazıyorum. Onun dışında genç arkadaşların çıkardığı ‘fanzin’leri çok önemsiyor, onlara katkı sunmaya çalışıyorum.

4- Okuduğunuz/yazdığınız dergilerde dikkatinizi çeken bir çalışma oldu mu?

Bu soru beni Hayal Bilgisi’nin son sayısındaki Cahit Zarifoğlu’nun kıymetli eşi Berat Zarifoğlu ile yapılan röportaja götürdü. Bir edebiyatçının başarı hikâyesinin devamı muhakkak ki sırtını huzurla ve güvenle yaslayabildiklerinden aldığı güçle mümkündür biraz da. Bu yüzden Berat Hanım’ın anlattıkları benim için çok kıymetliydi. Bir de çocuk dergisi olarak çok güzel bir çıkış yapan Kuşluk dergisi, 2024’ün tüm abonelik gelirlerini Gazze’ye bağışladı. Bunu da kesinlikle dikkat çeken güçlü bir duruş ve hareket olarak değerlendiriyorum.

#Dergilik
#Hece
#Handan Acar Yıldız
#Muhit