Kanser tedavisinde öncelikli ilk adım; psikolojik destek olmalı. Çünkü; kanser hastalarının yaklaşık yarısı; depresyon, kaygı bozuklukları ve diğer bazı psikiyatrik rahatsızlıklarla baş edemeyip, tedavilerinin seyri olumsuz etkileniyor.
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre; Türkiye’de yılda 163.500 civarında yeni kanser vakası teşhis edilmekte ve tüm ölümlerin yaklaşık %20’si kansere bağlı nedenlerden gerçekleşmektedir. Kanser hastaları ve yakınları bu süreçte büyük duygusal zorlanmalar yaşamaktadır. Kanser tedavisinde öncelikli ilk adım; psikolojik destek olmalıdır. Çünkü; kanser hastalarının yaklaşık yarısı; depresyon, kaygı bozuklukları ve diğer bazı psikiyatrik rahatsızlıklarla baş edemeyip, tedavilerinin seyri olumsuz etkileniyor. Psikiyatrist Dr. Hakan Karaş, kanserle mücadele yaşanılan psikolojik zorluklar ve bunlarla baş edebilme yolları hakkında bilgi verdi.
Kanser hastaları ve aileleri tanı ve tedavi süreçlerinde duygusal zorlanmalar yaşamalarına ve psikososyal desteğe çok ihtiyaç duymalarına rağmen kanserle yüzleşmenin yarattığı; korku, ümitsizlik ve ‘aciliyet’ duyguları nedeniyle psikososyal ihtiyaçlarının pek farkına varmayabiliyorlar. Kanserli bireylerin tedavi ekibinin de kişideki duygusal zorlanmaları ve psikiyatrik rahatszılıkları fark etmeleri güçtür. Bundan dolayı kanserli bireylerin duygusal dünyalarını, aileleri ve tedavi ekibi ile iletişimlerini, yaşam kalitelerini ve tedavi süreçlerini doğrudan etkileyen psikososyal ihtiyaçları genellikle karşılanmadan kişiler bu hastalıkla mücadele etmeye çalışıyorlar.
Hastlalığın ve tedavinin yan etkilerinin yanı sıra; kontrol kaybı, izolasyon, beden imgesi ile ilgili korkular, damgalanma ve ölüm kaygısı gibi zor duygularla başa çıkmak durumunda kalan kanser hastalarının yaklaşık yarısı; depresyon, kaygı bozuklukları ve diğer bazı psikiyatrik rahatsızlıklara yakalanıyorlar.
Depresyon yaşayan kişilerin bağışıklık sisteminde bozulmalar meydana gelmektedir. Bu durum kanserli hastalarda daha kritiktir. Çünkü bağışıklık sistemi hem hastalığın seyrinde hem de tedavi de önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre; kanserli hastalarda depresyon ve kaygı bozuklukları eşlik ettiğinde hastalığın seyrinin ve tedavinin olumsuz etkilendiğini göstermektedir. Hastalalık seyrinin olumsuz etkilenmesinin bir diğer nedeni ise depresyon ve diğer psikiyatrik hastalığı olanların tedavi uyumunun bozulmasıdır. Depresyonu ve kaygı bozukluğu olan bireylerin tedavi ekibi ile iletişimleri, tedaviye olan inançları ve tedavi motivasyonları olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca iletişim problemleri, onlara destek olmaya çalışan aileleri ile uyum içinde, daha etkili biçimde hastalıkla mücadele etmelerini de engellemektedir.
Kanser tanısı birçok kişide hastalığın bedensel etkileri, ağrı ve tedavi yan etkileri nedeniyle çeşitli kayıpları ve kaygıları beraberinde getirmektedir. Bunun yanında yine hastalığın evresine bağlı olarak birçok kişi için çeşitli biçimlerde ölümle yüzleşme anlamına gelir. Hastaların yanı sıra kanserli bireylerin yakınları da çeşitli kayıplarla ve kaygılarla yüzleşmektedirler. Hasta yakınları karşılıklı güven ve destek alıp verdikleri hastalarına karşı artık ‘bakım veren’ konumundadırlar. Hasta yakınları için bu yeni rolün getirdiği sorumluluklarla başa çıkmak ve kanserli yakınını kaybetme olasılığıyla yüzleşmek hiç kolay değildir. Dolayısıyla kanserli bireylerin yakınlarında da bu duygusal, zihinsel ve fiziksel zorlanmalar depresyona ve kaygı bozukluklarına yol açabilir.
Kanser tanısı konulan bireyler yaşamlarının bu zor döneminde bedensel zorlanmalarının yanı sıra çoğu kez psikiyatrik rahatsızlığa varan zihinsel ve duygusal zorlanmalarla da baş etmeye çalışırlar. Psikososyal desteğin eksikliği bu hastaların yaşam kalitelerini ve tedavilerini olumsuz etkilediği için, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) psikososyal desteğin kanser tedavisinin önemli bir parçası olması gerektiğini vurgulamaktadır. Avrupa ülkelerinde, ABD’de, Kanada’da ve birçok gelişmiş ülkedeki kanser merkezlerinde psikiyatri uzmanları tedavinin bir parçası olarak görev yapmaktadırlar. Psikiyatri uzmanlarının yanı sıra; psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları da psikososyal destek ekibinin önemli bileşenleridir. Ülkemizde bu eksikliği gidermek adına onkoloji birimlerinin psikiyatristlerle daha çok işbirliği yapmasına ve kanser hastalarının aileleriyle birlikte psikiyatrik desteğe daha çok başvurmalarına ihtiyaç vardır.