EDISYON:

Daha az ekran daha çok hayat

00:0015/08/2022, Pazartesi
G: 14/08/2022, Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Nöröbilim uzmanı Michel Desmurget İnsan Yayınları’ndan çıkan Dijital Ahmak Fabrikası adlı kitabında dijital teknolojinin çocuk dünyasına zararları hakkında çok kritik uyarılarda bulunuyor.

BETÜL ERKEN

Her birimizin hangi ekran türüyle (tablet, telefon, bilgisayar, TV…) olursa olsun saatlerimizi karşısında geçirdiğimiz dijital teknolojilerin ahmak ürettiğini vurgulayan bir başlık, ilk görüşte ister istemez bir rahatsızlık veriyor. Başlığı görünce insanın iç sesi “Bir dakika! Sürekli elimizde olduğu için ahmak olduğumuzu söyleyemezsin. Evet zamanımızı biraz fazla harcıyoruz. Bundan da rahatsız olduğumuz oluyor ama ahmak ifadesi biraz fazla!” diye hemen itiraza başlıyor.

HEPİMİZİ RAHATSIZ ETMEYE GELMİŞ BİRİ

Arka kapağı okuduğunuzda, “kitap zaten çocukları ve gençleri konu alıyormuş büyüklerin üstüne alınmasına gerek yokmuş” diye düşünerek rahatlıyor ama ardından “bir yazar neden çocuklar için böylesi bir ifadeyi seçer” diye düşünüp tekrar merak ediyor ve kitabı okumaya başlıyorsunuz. Son derece merak uyandırıcı, biraz can sıkıcı ama okurken herkesin de okumasını isteyeceğiniz cinsten bir kitap.

Yazarın hitap ettikleri de kısacası herkes, ancak özellikle ebeveynler, öğretmenler, öğrenciler ve sağlık çalışanları. Akademik standartlara uymasına rağmen yazar herkese ulaşmak istiyor ve bu yüzden dili oldukça sade, anlaşılır ve dahası dijital teknolojinin çocuk dünyasına zararları hakkında hepimizi rahatsız etmeye gelmiş biri olarak karşımıza dikilmiş durumdadır. Bu yüzden dili kimi zaman sert ve acımasız olabiliyor.

SINIRLAR BELLİ YA UYGULAMA?

Yazar bu başlığı çekinmeden, bilerek ve isteyerek bir imdat çağrısıyla koyuyor. Ona göre “Çocuklarımıza yaptıklarımız affedilemez. İnsanlık tarihinde hiçbir zaman bu kadar büyük ölçekte böyle bir beyinsizleştirme deneyimi yaşanmadı.”

Bilişsel sinirbilim alanında uzman olan Michel Desmurget konu hakkında sayısız bilimsel araştırma ve deneyimler sonucu böylesine insanı etkileyici bir kanaate varıyor ve bu noktada da bazı çözümler sunuyor. 0-6 yaş çocuk döneminin beyin gelişimi için en önemli dönem olduğu artık ayan beyan açıkken, ekranların bu yaş aralığında çocukların gelişimine ket vurduğu, çocukta geri dönülemez etkiler bıraktığı üzerinde birçok bilimsel araştırmalardan bahsetmektedir. Araştırmalar çocukların ekran kullanımı ne kadar az ise akademik anlamda o kadar başarılı, sosyal yönden gelişmiş ve dil becerilerinin daha iyi olduğunu gösteriyor. Ekran süresi arttıkça da okul başarısı, gelişim ve sağlık alanında zarar görüyorlar. Bu yüzden yazar, pes etmeden 0-6 yaş arası ekranın hiç olmaması gerektiği 6-12 yaş arasında da 30 dakika ve 1 saat arasından ekran kullanımıyla sınırlandırılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca bu sınırları kesin bir şekilde çizdikten sonra uygulamanın da çok zor olmayacağını belirtiyor. Fakat her ne kadar zararları konusunda anlattıkları ikna edici olsa da, sunduğu çözümler için yine de “hangi dünyada yaşıyorsun yazar efendi her yer ekranlarla çevriliyken ‘Heidi ortamını kurmak mümkün değil’” diye düşünüyorum. Genel olarak kitabın en önemli eksiğinin sinirsel, bireysel, nörolojik araştırmalara dayanarak, ekranın bireylere etkisi konusunda ileri sürdüğü savların ve önerdiği çözümlerin, konunun sosyal boyutlarını ihmal etmesi olduğunu da not etmeliyim.

EKRANA MARUZ KALMAK

Yazar gerçekten de çok öfkelidir; medyaya, gazetecilere ve bazı “uzmanlara”. Kızgınlığının sebebi, sadece üç beş kişinin finansal kazanımlar elde etmesi için ekranın pompalanması ve zararlarının dile getirilmemesi; aksine dijital ekranların çocukların dil öğreniminde, çoklu görev kazanımı edinmesinde, odaklanmasında ve yaratıcılıklarının gelişmesinde faydalı olduğuna dair haberlerin yayılması. Bilimsel araştırmalara dayanan yazar, ekrana maruz kalmayan çocukların beyinsel ve sosyal gelişiminin müspet yönde ilerlediği ve çok ekrana maruz kalan çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal olarak nasıl zarar gördüklerini izah ediyor.

Eğitim için ekran kullanımı arttıkça akademik başarı düşmektedir ve en başarılı okullar ekranı en az kullanan okullar olmaktadır. Bilgi kaynağı olarak görülen internet, reklamı yapılıp övülürken gençlerin eğlence amaçlı ekran kullanımına eğitim amaçlı kullanımından 22 kat daha fazla zaman harcadıkları hesaba katılmamaktadır. Yazar özetle “bir çocuğu bir okulu veya bir ülkeyi olumsuz anlamda etkilemek istiyorsanız ekran kullanımını yaygınlaştırın daha fazlasını yapmanıza gerek yok” demektedir. Yazara göre okul sistemini dijitalleştirmeye yönelik mevcut faaliyetler, belirli grupların ekonomik kazanımından başka bir fayda sağlamamaktadır.

DİJİTAL YERLİLER, DİJİTAL DAHİLER

Bugün dijital yerliler de denilen yeni nesillerin eğlence amaçlı dijital tüketimi aşırı olanı da aşmış astronomik boyutlara ulaşmış durumdadır. Doğduklarından beri her türden ekranın büyüsüne kapılmış olan bu çocuklar bizim bir uzantımız olmaktan çıkmışlardır. Buna karşın çok sayıda medyatik uzman dijital yerlilerin durumunu olumlu karşılamaktadırlar. Ancak yazar günümüz şehir efsanesi olan gençlerin “dijital dahi” oldukları vurgusuna itiraz ediyor.

Gençlerin standart ofis programları, bir video dosyasını kesmek, basit bir program yazmak gibi en temel bilgisayar becerilerine dahi hakim olamadıkları, çoğu zaman dijital üretim değil (esasında beyni eriten) dijital tüketimin içinde olduklarını göstermektedir. Dijital yerliler oyun konsolları, sosyal medya, filmler ve dizilerle geçen gerçek hayatın dışında kurgusal bir düzlemde yaşıyorlar. Çocukların ve gençlerin ihtiyacı olan şey dijital tüketim değil bu tüketimin mani olduğu uyku, kitap okuma, aile içi etkileşimler, dostluklar, okul ödevleri, spor veya sanatsal uygulamalardır. Nihayetinde kitabın özellikle vurguladığı üzere “daha az ekran daha çok hayat” demektir.

#Michel Desmurget

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.