Polis Akademisi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Osman Dolu, kayıp vakalarının 3'te birini oluşturan erkeklerin 'macera', 3'te 2'sini oluşturan kızların da çoğunlukla 'gönül ilişkisi' için evden kaçtığını belirterek, 'Kontrolsüz teknoloji kullanımının, kayıp çocuk vakalarının artmasına önemli etkisi var' dedi.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Osman Dolu, kayıp vakalarının 3'te birini oluşturan erkeklerin 'macera', 3'te 2'sini oluşturan kızların da çoğunlukla 'gönül ilişkisi' için evden kaçtığını belirterek, 'Kontrolsüz teknoloji kullanımının, kayıp çocuk vakalarının artmasına önemli etkisi var' dedi.
Polis Akademisi Suç Önleme Araştırma Merkezi, Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Çocuk Şube Müdürlüğü için kişilerin kaybolmasının nedenleri ve kayıp ihbarlarından sonraki işlemlerin bulunmalara etkileri konusunda araştırma yaptı.
Polis Akademisinden Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Dolu, Çocuk Adalet Sistemi Uzmanı Dr. Hasan Büker ve Çocuk Suçluluğu Uzmanı Dr. Şener Uludağ 'Çocuk Adalet Sistemi İçin Araştırma Temelli Bir Politika Yaklaşımı Geliştirilmesi Matra Projesi' kapsamında 'kayıp çocuk soruşturmaları'na ilişkin çocuk suçları oranının yüksek olduğu 4 büyük ilde alan çalışması yaptı.
AA muhabirine konuşan Dolu, alan araştırmasına başlamadan uluslararası belgeleri incelediklerini belirterek, il emniyet müdürlüklerinin çocuk şube yetkilileriyle, çocuk savcısıyla, çocuk mahkemelerinin hakimleriyle, çocuk eğitim evleri ile cezaevlerinin yetkilileriyle, anne babalarla ve kayıp ihbarından sonra bulunan çocuklarla görüştüklerini söyledi.
'Biz koltuk profesörü olmak istemedik' diyen Dolu, 'Sahaya inelim veri toplayalım, verileri analiz edelim. Analiz sonucunda yaptığımız teşhise dayalı bir tedavi önerelim istedik. 4 ilde kayıp müracaatının nasıl alındığından başlayarak ailelerle nasıl görüşüldüğüne, soruşturmanın nasıl yapıldığından çocuk bulunana kadar yapılan işlemlere kayıp vakalarınındaki aşamaları inceledik' dedi.
Kayıp vakalarıyla ilgili olarak Türkiye'de her zaman sayıların gündeme geldiğini anlatan Dolu, sayıların önemli olduğunu ancak kendilerinin olaya sayısal bakmadığını kaydetti.
Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl 800 bin çocuk hakkında kayıp ilanı verildiğini anlatan Dolu, bu rakamın sadece 115 tanesinin'gerçek kayıp' olduğunu ifade etti.
Dolu, Türkiye nüfusunun yüzde 35'inin 18 yaşının altında olduğuna hatırlatarak, 'İstatistikler kayıp ihbarı yapılan çocukların yüzde 95'inin kısa sürede bulunduğunu ortaya koyuyor. Geriye kalan yüzde 5'lik kısmı ise sürekli olarak kayıp olan kronik bir grubu temsil ediyor. Kayıp konusu borsa gibi, birileri bulunurken birileri kayboluyor' dedi.
Osman Dolu, hakkında kayıp ihbarı yapılan çocukların yüzde 33'nünün sosyal hizmetlere bağlı kurumlardan yüzde 67'sinin de ailesinin yanındayken kaybolduğuna dikkat çekti.
Kayıpların 3'te 1'ini erkek çocukların 3'te 2'sinin de kız çocuklarının oluşturduğunu dile getiren Dolu, şu bilgileri verdi:
'Gerçekten kayıpların yüzde 10'unu 12 yaş altı çocuklar oluşturuyor. 13-15 yaşa arası çocuklar ise kayıpların yüzde 22'sini kapsıyor. Kayıp çocuk istatistiğinde en büyük oran yüzde 68 ile 16-18 yaş arası çocuklara ait.
Biz araştırmalarımızda özellikle 12 yaş altının önemli olduğunu gördük. Çünkü bu çocuklar hukuki açıdan kendi başlarına sağıklı karar alamayacakları öngörülüyor.
12 yaş altı çocukların neden kaybolduğuna baktığımızda ise yüzde 44'ünün velayet nedeniyle kaçırılmaya bağlı kayıplar olduğu ortaya çıkıyor. Bu grubun yüzde 24'ü evden, yüzde 32'si de sosyal hizmet kurumlarından izinsiz ayrılma şeklinde oluyor.'
Resmi istatistiklere göre kız ve erkek çocuklarının farklı nedenlerle kayıp listesine girdiklerini belirten Dolu, erkek çocuklarda birinci sırada macera ve heyecan yaşama arzusunun olduğunu söyledi.
Dolu, 'İzledikleri dizilerin etkisi altında kalıyorlar. Polisiye dizilerinin, gençlik dizilerinin etkisinde kalıyorlar. Bu dizilerde çocuklar anne babalarından ayrı olarak kendi kendilerine yeter görüntü veriliyor. Gerçek yaşamda da çocuklar öyle düşünmeye başlıyorlar' dedi.
Kız çocuklarının genellikle gönül ilişkisi nedeniyle kaybolduğunu anlatan Dolu, 'Sosyal paylaşım ağlarında tanıştıklarıyla gönül ilişkisi kuruyorlar ve kaçıyorlar. Bazen de kandırılıyorlar.
Kontrolsüz teknoloji kullanımı kayıp çocuk vakalarının artmasına önemli etkisi var' diye konuştu.
Dolu şöyle devam etti:
'Kayıp çocuk vakalarının sosyal bir tabanı var. Bu konu bir sorun olmaktan öte bir semptom. Hastalığın belirtisi olarak görmek lazım. Hastalığın kendisi 'kayıp çocuk' sorunu değil. Çocukların kaybolması, kaçması, kaçırılması farklı farklı sosyal tabanı olan problemleri işaret ediyor. Anne baba arasındaki anlaşmazlık nedeniyle çocuk sevgisiz kalıyor ve evi terk ediyor. Bu durumdaki çocukların kayıplar içerisindeki oranı yüzde 11.
Kayıp nedenleri olarak kötü arkadaşlık, internet ve cep telefonu arkadaşlığı, medyadan olumsuz etkilenme, üvey anne-baba, erken olgunlaşma, eğitimde başarısızlık, aile içi şiddet, baskı gibi etkenleri sayabiliriz.'
Her an çalılıklar arasından çocukların gözetlendiğini, onlara kötülük yapmak isteyen sapıkların bulunmadığını ifade eden Dolu, ülkede böyle bir panik havasının oluşturulmasına gerek olmadığını söyledi.
Kayıp vakalarında ilk bir kaç saatin hayati olduğunu ifade eden Dolu, araştırma aşamasında da mevzuat sıkıntısının ortaya çıktığını anlattı.
'Kayıp çocuk vakaların adli mi yoksa idari bir olay olarak mı değerlendirileceği ciddi bir sorun' diyen Dolu, şunları kaydetti:
'Kayıp çocuklar sorunun hangi zemine oturtulacağı net değil. Kayıp çocukların yaklaşık yüzde 70'ini 16-18 yaşındaki çocukların evi terk etmesi oluşturuyor. Evi terk etmek suç değil. Şimdi bu durumda kanuni düzenlemeler yetmiyor. Bu olayı polisin araştırabilmesi için savcının da adli bir olay olarak kabul etmesi gerekiyor. Kabul edilmezse savcı soruşturma açmıyor. Bu polisin idari sorunudur diyor çünkü ortada suç yok.
Savcının takipsizlik kararı verdiği bir olayı polisin soruşturmaya devam etmesi mümkün mü? Bu sistem açısından ciddi bir açmaz.'
Mahkeme kararı olmayınca polisin kayıp çocukları takip etmek için, telefon sinyalleri, sosyal paylaşım hesaplarına girilen yerlerin tespiti, banka kartlarının kullanıldığı yerler gibi teknolojiyle yapılacak takipleri yapamadığını dile getiren Dolu, kayıp araştırmalarında 'Polisin eli kolu bağlı kalıyor. Polis sadece sağa sola poster asıyor' dedi.
Türkiye'de kayıp çocuk soruşturma usul hukukunun bulunmadığını belirten Dolu, polisin önleyici hizmetleri nasıl gerçekleştireceği noktasında hukuki düzenlemeye ihtiyaç olduğunu,kayıp çocuk vakalarının mevzuata girmesi gerektiğini söyledi.
Osman Dolu sorunun çözümünü şöyle açıkladı:
'Bir cep telefonunun sinyaline ilişkin bilgileri 10 gün içerisinde alabiliyor polis. polise eş zamanlı sinyal takibi yapılabilmesi için olanak verilmesi lazım. Kayıp çocuğun her türlü teknoloji kullanılarak takip edilebilmesi için anne babanın olurunun yeterli olması lazım. Saatler çok önemli bu konuda.
Ülkemizde iş yapan internet şirketlerine Türkiye'de ofis açma zorunluluğu getirilmeli. Mahkemeler muhatap bulamıyor çoğu zaman.
Her türlü seyahat şirketinde çocukların seyahatleri kontrol altına alınmalı. Çocuklara kolayca telefon hattı verilmemeli ve toplumun her kesimi kayıp çocuklar konusunda sorumlu davranmalı.'
Kayıp çocuk vakalarının çözümü için ilgili tüm kurumların hukuki açıdan ve personel olarak desteklenmesi gerektiğini belirten Çocuk Adalet Sistemi Uzmanı Dr. Hasan Büker de 'Kaybolma olaylarında hep söylenen organ mafyası gibi bir oluşum şu ana kadar tespit edilmedi' dedi.
Organ kaçakçılığı amacıyla herhangi bir çocuğun kaçırılmadığını belirten Büker, 'Türkiye çapında da bulunan parçalanmış, organları alınmış bir çocuk cesedi yok. Şehir efsanesi bunlar, böyle bir şey yaşanmamış. İstatistiklere yansımış veya polis tarafından çözülmüş böyle bir vaka yok' diye konuştu.
Büker, pedofili olaylarının önlenmesi için ailelerin ve devletin çocuklara hangi dokunuşun güvenli olduğu konusunda eğitim vermesi gerektiğini söyledi.