
Cezayir'in milli kahramanı Emir Abdulkadir El Cezairi'nin torunu Ömer Said Autioni gazetemize özel verdiği röportajda dedesinin Cezayir'in gerçek kurucusu ve aynı zamanda büyük bir alim olduğunu söyledi.
Hz. Muhammed’in doğumunun yıldönümünü vesilesiyle her yıl verilmekte olan “Dost İslâm’a Hizmet Ödülleri” bu gece Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan törenle sahiplerini bulacak. “Hz. Peygamber ve Fütüvvet” başlığı ile düzenlenecek olan gecede, Türkiye’den Prof. Dr. Fuat Sezgin’e ve yurtdışından Emir Abdülkadir El-Cezâirî,’ye ödülleri takdim edilecek. Cezayir'in millî kahramanı olarak kabul edilen Emîr Abdülkâdir El-Cezâirî, Kuzey Afrika'nın özgürlük mücadelesinde göstermiş olduğu üstün askeri başarılarından dolayı tüm dünyanın yakından tanıdığı bir isim. Cezairi, aynı zamanda İslam tasavvufunun temeli olan Kadiriye, Nakşibendiye, Mevleviye ve Şazaliye gibi büyük tarikatlar içersinde manevi misyonlar üstlenmiş divan sahibi büyük bir sufi. Bu önemli şahsiyete verilecek olan anlamlı ödülü torunu Omar Said Aitouni alacak. Yeni Şafak'a konuşan Omer Said, dedesinin Cezayir ve tüm İslam alemi için anlamının büyük olduğunun altını çizdi ve ekledi: “Bir çok insanın bugünlerde onu âlîcenap bir kahraman ve yiğit bir savaşçı olarak bilmesine rağmen, hayatının çoğunu kaderinin çizdiği yol üzerinde tasavvuf öğreterek ve etrafındakilere sabrı, aşkı anlatarak geçirmiştir.”
Emir, Peygamber Efendimiz'in soyundan gelen bir Şerif'tir. Bir alim ve dini lider olan babasının izinden gitmek kaderinde yazılmış ve ülkesinin Fransızlar tarafından işgal edilişi, onu hasbelkader askeri ve politik bir lider yapmıştır. Fransızlarla olan mücadelesi, işgalcilere karşı tutum ve davranışları günümüzdeki deyişle insan haklarına saygı olarak nitelendirilmektedir. Kendisi aynı zamanda Cezayir'in kurucusu olarak da adlandırılabilir. Çünkü farklı kabileleri bir bayrak altında toplamıştır; mücadelesiyle bir ordu komutanı olarak ve haliyle bir evliya olarak hayatını sürdürmüştür.
Cezayir’de ülkenin kurucusu olarak bilinir. Bağımsızlığın hemen ardından yeni hükümet Şam’da hocası İbn Arabi hazretlerinin yanında metfun olan naaşını şu an istirahatgahının bulunduğu başkent Cezayir’e iade etmiştir. Cezayir'de onun adına kurulmuş çok sayıda vakıf var. Onunla ilgili önemli çalışmalar yapıyorlar.
Onu, Kuzey Afrika'yı Romalılar'dan kurtaran "Namidiya Kralı Jugurtha” olarak görebiliriz. Prensler arasında bir evliya ve evliyalar arasında bir prens olarak da tanımlanabilir. Ancak birçok insanın bugünlerde onu âlîcenap bir kahraman ve yiğit bir savaşçı olarak bilmesine rağmen, hayatının çoğunu tasavvuf öğreterek ve etrafındakilere sabrı, aşkı anlatarak geçirmiştir.
Emir Abdülkadir, Kadiriydi. Çünkü babası en büyük mutasavvıflardan Abdülkadir Geylani Hazretlerine bağlı Kadiri Tarikatının Şeyhi idi. Fakat daha sonra gençken babasıyla beraber gittiği Orta Asya seyahatleri esnasında, Şam’dayken Nakşibendi tarikatına ve sonra başka tarikatlere katıldı.
Birçok tarikat bugün mevcut durumda ve Cezayir’de de elbette durum böyle. En çok bilinen ise Aleviyye Tarikatı ki hali hazırda Cezayir’de ve Fransa’da oldukça aktif olduklarını söyleyebilirim.
Bu çok hassas bir konu. Ancak yanılıyor korkusu yaşamadan diyebilirim ki Müslüman aleminin çoğu, tabii ki birkaç istisna hariç İslam’ın temel ahlaki kaidelerine uygun yaşamıyor. Bir hikaye buna bir örnek teşkil edebilir. Charly Hebdo’nun Peygamber Efendimizin karikatürüne karşı aşırı hiddetli ve şiddetli reaksiyon esnasında Allah dostu bir Şeyh şöyle demişti: “Eğer Müslümanlar Peygamberimizin öğretisine göre hareket ediyor olsalardı, tüm dünya savunmak için ayağa kalkardı.” Emir, dinimizin bize öğrettiği hakikatın yolunda giderken bugün nasıl davranmamız gerektiğinin güzel bir örneğidir.
Emir'in torunları dünyanın dört bir yanına dağıldı. Büyük annemin kardeşi Emir Said kısa bir süre önce Cezayir'de vefat etti. Ben, Emir Abdulkadir'in dördüncü kuşak torunuyum.Emekli bir işadamıyım. Londra ve Kahire arasında yaşamımı sürdürüyorum. “Al Foulk” isimli hayırsever bir organizasyonun içinde yer alıyorum. Burada İslam ve sufizm üzerine yapılan araştırmalar ve yayınlanacak kitaplarla ilgili finansal destek de sağlıyorum. Bir de Emir'in torunlarından Zohour Boutaleb'in Cezayir'de aktif olarak çalışmalar yürüten bir vakfı var.
Şeyhül Ekber İbn Arabi Hazretleri, Emir’in üzerinde müthiş tesirli olmuştur. Aslen sürgünü esnasında Şam’ı tercih etmesinin yegane sebebi mezarına yakın olmak içindir. Naaşı başkent Cezayir’e iade edilinceye kadar O’nun yanında metfun idi. Emir hayatının çoğunu Ibn Arabi’nin Kitab’ül Mevakıf adlı eserini açıklayarak geçirdi. Bu eser Ibn Arabi'nin öğretisi ve düşüncesi ile alakalı bir eserdir.
Her zaman Türkiye, onun ilk tercihi oldu. Evi bir depremde yıkılıncaya kadar Bursa’da yaşadı. Şartlar gereği Türkiye'den ayrıldı. Lübnan’a ve nihayetinde Şam’a gitmeye karar verdi.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.