Youn Sun Nah, 11 Kasım’da CRR Sahnesi’nde İstanbullu müzikseverlerle buluşacak. Özel tınısı, doğaçlamaları ve konserde kurduğu samimi ilişkileri ile dikkat çeken caz müzisyeni, sahnede 20 yılını geride bıraktı. İstanbul’a gelmek için her zaman çok hevesli olduğunu belirten Youn Sun Nah sorularımızı cevapladı.
K-Pop olayı inanılmaz. Biri bana gençken, böyle bir şeyin olacağını söyleseydi, buna asla inanmazdım. O günlerde sınırlarımızın ötesinde Kimera dışında hiçbir Koreli şarkıcı bilinmezdi. Şimdi dünyanın herhangi bir yerinde gidiyorum ve K-Pop’u duyuyorum. Konser biletleri birkaç dakika içinde tükeniyor. Nasıl olduğunu bilmiyorum. İnsanların bu müzikten zevk alıyor. Dinleyiciye duygu aktardığını düşünüyorum.
Caz, Kore’de son zamanlarda gelişti. 2000 yılından önce, Kore’de sadece birkaç caz müzisyeni vardı.Yeni nesil caz müzisyenlerinin kendilerini Türkiye veya başka ülkelerde tanıtmaları muhtemelen biraz daha zaman alacak.
Çok ilginç bir deneyimdi. Dünya çapında cazı tanıtmak, genç müzisyenleri öne çıkarmak için önemli bir fırsattı. Herbie Hancock, Chucho Valdés, Cassandra Wilson ve diğer tüm efsanelerle sahnede olmak şaşırtıcıydı.
İstanbul'a defalarca geldim ama ne yazık ki istediğim gibi gezmek için her seferinde az zamanım oldu. İstanbul'a gelmek için her zaman çok hevesliyim. Öncelikle Türkiye ve Güney Kore kardeş ülkelerdir. İstanbul muhteşem anıtlarının ötesinde gelenek ve modernite arasında özel bir enerji yayıyor. Başka hiçbir yerde görmediğim eşsiz bir atmosfere sahip. Bu nedenle İstanbul’da kendimi çok iyi hissediyorum.
Fransızca şarkıları çok severim. Gençken, birçok Fransız şarkıcı keşfetmemi sağlayan biriyle tanışacak kadar şanslıydım. O sırada şarkı sözlerinin ne anlama geldiğini bilmiyordum ama zamanla öğrendim. Hikayeler hayal ettim, görüntüler gördüm. Yıllar sonra, sözlerin anlamını keşfettiğimde, bana daha da fazla duygu ve ilham verdi. Bu nedenle evet, konserlerim sırasında Fransızca şarkı söylemek bir çeşit tutku.
Yurtdışında çok zaman geçiriyorum ve aslında Fransa’da uzun süre yaşadım. Ailenizden ve arkadaşlarınızdan uzak hissetmek, evinizden uzakta olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Bu yüzden yurtdışındayken, her zaman bir Fransız şarkısı ya da Korece şarkı söylemeden önce sorarım. Eğer bir gün Seul’de bir Türkçe şarkı söylersem, dinleyicilerin arasında Türk olup olmadığını soracağımdan eminim.