Erol Güngör ve Doğan Cüceloğlu Türkiye’nin geleceğine hizmet için yola çıkmış iki arkadaştı ve yolları İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde ilk Tecrübi Psikoloji kürsüsünü kuran Prof.Dr. Mümtaz Turhan’ın odasında kesişmişti. Erol Güngör Hukuk Fakültesi’nde okurken Fethi Gemuhluoğlu’nun yönlendirmesiyle Prof. Dr Mümtaz Turhan’la tanışmıştı. Cüceloğlu ise lisede edebiyat öğretmeni Cahit Okurer sayesinde Turhan’ı tanıdı. O günleri Cüceloğlu’ndan dinleyelim: “ Ben Atatürk Lisesi’nde Cahit Okurer’in öğrencisiydim. Bir seferinde hoca öğrencilerle sohbet ederken bana ‘Sen ne olmak istiyorsun?’ dedi. Mühendis olmak istiyordum. Neden? dedi. Ben Silifke’de 11 çocuklu bir ailenin çocuğuydum. 1955’li yıllardan bahsediyorum. Silifke eşrafından birinin kızında gönlüm var. Mühendislikte iyi para kazanılıyor, prestijli de bir meslek, mühendis olursam kızı bana verirler diye düşünüyorum. Tabi bunları hocama söyleyemedim. ‘Vatana memlekete hizmet için’ dedim. Hocamız, ‘Vatana millete hizmet etmek istiyorsan bilim adamı olmak istemez misin? Mesela psikoloji alanında. Hem bireyin hem toplumun sorunlarıyla ilgili araştırma yapar kitap yazarsın buna ihtiyacımız var’ dedi. Gözümün içine bakarak bunları söyledi. Ben o bakıştan, ‘yapabilirsin istersen’ mesajını aldım ve üç gece uyuyamadım.”
Cüceloğlu böylece psikoloji alanında eğitim görmeye bu alanda kendini geliştirmeye karar verir ve hocasına o yaz mektup yazar. Hocasının yazdığı bir tavsiye mektubunu da yanına alarak ertesi yıl Edebiyat Fakültesi’nde Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ı bulur. Turhan, hocasının mektubunu okuyup başını kaldırır ve bir yıl içinde psikoloji kitaplarını okuyacak kadar iyi İngilizce bilmesi gerektiğini söyler. Cüceloğlu, “Kolej mezunu değilim” der hocaya. Hoca da “Sana kolej mezunu musun diye sormadım” diye cevap verir. Nasıl öğrenmesi gerektiği konusunda da tek söz etmez. Cüceloğlu, o yıl gerçekten de kendi kendine gece gündüz dil çalışarak psikoloji kitaplarını okuyabilecek seviyede İngilizcesini geliştirir. “Aynı yıl Erol Güngör de hukuk fakültesinden ayrılıp Fethi Gemuhluoğlu’nun Mümtaz hocayla tanıştırmasıyla, Mümtaz hocanın öğrencisi oldu ” diyen Cüceloğlu o dört yıllık arkadaşlıklarını şöyle anlatır: “Pek konuşmazdı. Ben kendimi onun yanında öğrenci gibi hissederdim. O muallim ben ortaokul öğrencisi gibiydim. Farkına varıyordum ki müthiş bir tarihsel derinliği vardı. Özellikle toplum, kültür ve değerler konusunda. Ama hiçbir zaman bana bilgiçlik taslamazdı. Sadece ben ısrar eder sorarsam şöyle birkaç cümleyle söylerdi ve hakikaten düşüncelerim o an derlenir toparlanırdı. Erol’la dört yıl sınıfa öğrenci olarak girip çıktık. Asistan olduktan sonra da iki yıl aynı odayı paylaştık."
1964 yılında Doğan Cüceloğlu Illinois Üniversitesi’ne doktora yapmak için gidiyor. Erol Güngör de bir yıl sonra tezini tamamlayıp o da Amerika’ya Colorado’ya gidiyor. Daha sonra yolları yine Champing-Urbana’da kesişiyor. “İki ay birlikte kaldık. Erol Güngör’e tuttuğumuz ev bizim evden birkaç adım ötedeydi ve kahvaltıları yemekleri birlikte yiyorduk. Bu dönemde bol bol sohbet etme imkanı da bulduk. Birlikte çok güzel anılarımız oldu” diyen Cüceloğlu şunları söyler dostu Göngör hakkında: “Benden önce Türkiye’ye döndü ve çok hızlı akademik hayatında yükseldi. Bilim alanında çok önemli hizmetler verdi. Onun yazdığı eserlerin çok önemli kaynaklar olduğunu düşünüyorum ve o eserleri yazdığı için müteşekkirim.”
Doğan Cüceloğlu’nu Türk toplumu olarak çok sevmemizin sebebi aldığı psikoloji eğitimiyle toplumu içerken okuyan bir bilim insanı olmasından kaynaklanıyor. Kendisi de daha mesleğe adım attığı ilk yıllarda bunun önemini fark etmiş biri. “Türk toplumunu, dinamiklerini, insanını bir bilim insanın kafasıyla bakabilmek çok önemli bir ihtiyaçtı buna hala ihtiyacımız var” diyen Cüceloğlu bunun neden önemli olduğunu ise şöyle anlatır: “Hayat şimd burada yaşanır. Bugünde ise geçmişten getirdiklerimiz var. Eğer geçmişten getirdiklerimizin bilincinde değilsek, şimdi burada seçimlerimizi nasıl yapacağımız konusunda kafamız bulanık olur. Şimdi burada yapacağımız seçimlerle ise geleceği inşa etmiş oluyoruz. Nasıl bir gelecek inşa etmek istiyoruz? Şimdi buranın bir akış hali içinde olduğunu ve önemli bir an olduğunu bilmemiz çok önemli. İşte Erol Güngör bunun bilincinde olan biriydi. Bu yüzden çok düşünür az konuşurdu. Bir de Erolcuğumun hayran olduğum bir yönü de ben bir fikri 50 kelimeyle söylersem mübalağa etmiyorum o 8-9 kelimeyle ifade ederdi. ‘Bunu nasıl yapıyorsun?’ derdim. ‘Sen de ifade edersin yazmaya devam et’ derdi. Hala oraya gelmiş değilim bambaşka bir özelliği vardı. “
Erol Güngör’ü tarif ederken Cüceloğlu’nun kullandığı bazı ifadeler aslında kendisinin de toplum karşısındaki yeridir bana göre: “Kimseye yaranmak, kimsenin gözüne girmek, kimseden aferin almak kaygısında değildi. Doğru bildiği yolda dümdüz giden biriydi. Kimseyle derdi yoktu.”
İki bilim insanın hayatlarında en önemli kişi ise hocaları Prof.Dr. Mümtaz Turhan’dı. Cüceloğlu’nun ağzından dinleyelim: “Çok önem verdiği insan Mümtaz hocamdı. Mümtaz hocam da Erol’un kıymetini bilirdi. Değerinin farkındaydı. Erol konuşurken ona bir bakışı, dinleyişi vardı ki. Ayrı bir haz alırdı Erol konuşurken. Erol’un kendine özgün bir el yazısı vardı. Ben de onu taklit ederdim. Derdi ki ‘Senin yazın daha güzel beni taklit etme.’ Ben onun tavrı içinde kendi yolumu bulmak, kendime özgü mesaj verebilmek, hizmet ekmek yolunu aradım. Ama sadece kafa değil gönül yolculuğumuz vardı. O gönül yolculuğunda bizi birleştiren Türkiye’nin geleceğine hizmet etmekti.”