Filistinli genç inşaat mühenisi Majd Mashhawari, “Green Cake” adını verdiği ve atıklardan üretilen tuğlalar ile Filistin’de yaşanan inşaat sorununa çözüm getiriyor. Ümidini kaybettiği zamanlarda bile hiç pes etmediğini belirten Mashhawari, “Başlangıçta, bu aşamaya ulaşacağımı hayal etmedim. Kadın olarak başarılı olamazsın dediler. Tüm imkansızlıklar içinde seyahat etmenin, insanlarla tanışmanın ve yatırım yapmanın mümkün olacağını gördüm. Filistinli bir kadın olarak imkansızı başardım” ifadelerini kullanıyor.
Filistin’de 2014 yılında yaşanan İsrail saldırılarının ardından ciddi bir konut sıkıntısı yaşanıyor. Üstelik abluka nedeniyle kente inşaat malzemelerinin girişi kısıtlı olarak yapılıyor. İşte bu soruna çözüm bulmak isteyen inşaat mühendisi Majd Mashharawi son sınıftayken araştırmalara başlamış. İlk başladığında kendi gibi inşaat mühendisi olan arkadaşı Rawan Abdulatif ile çalışan Mashharawi, daha sonra yoluna tek başına devam etmiş. Projesi Japonya’da ödül alınca ülkesine dönüp bir şirket kurmuş ve seri üretime başlamış. Genç mühendis şimdilerde Amerika’da aldığı eğitimlerin ardından güneş enerjisinden elektirik üretmek konusunda çalışmalar yapıyor. Ülkesinin bir diğer büyük sorunu olan elektrik üretimi için de bir şeyler yapması gerektiğini düşünen genç mühendis, İstanbul’a hem projelerini hem ülkesinde yaşanan sorunları anlatmak için geldi. Mashharawi, “Böylesi büyük bir başarıya ulaşacağımı hiç düşünmemiştim. Filistinli gençler benim gibi ümidini kaybetmeden hayata sarılmalı” diyor.
Üniversitenin son senesinde, mezun olduğumda işsiz kalırım diye çok korktum. Ben de evde oturmak istemiyordum.
Önce bir şeyler üretmem gerektiğini düşündüm. Çünkü Gazze’de çok ciddi bir konut sorunu var.
2014 yılında İsrail Gazze Şeridi’ni bombaladı. Bu saldırılarda yaklaşık 18 bin ev tahrip oldu. Gazze’de İsrail ablukasından dolayı inşaat malzemeleri bulmak zor.
Abluka en hayati ihtiyaçları bile kapsıyor. Yiyecek, içeçek, ilaç, inşaat malzemeleri hiçbir şey getirtemiyoruz. Sadece bir kapıdan Gazze’ye giriş çıkışlar var. O da her zaman açık değil. Anlayacağınız koca bir hapishanede yaşıyoruz.
Evet tam da öyle oldu. Buna nasıl çözüm getirebilirim diye araştırmalar yaptım. Babamla konuştum. O bana “Kağıt Beton” olarak adlandıran ve kum yerine atık kağıtların kullanıldığı bir yöntemden bahsetti. Mühendis bir arkadaşımla kağıt atıklarla tuğla ürettik. Ancak elde edilen ürün, çimentodan daha pahalıya geliyordu.
Okuduğumuz üniversite bize bir mekan verdi. Az da olsa bir bütçe sağladılar. Araştırmalarımızı bu sayede sürdürdük. Ancak çok zordu. Daha önce yapılmamış bir şeyin peşindeydik ve bize yol gösterecek kimse yoktu.
Bu kez de kil bloklarını denedik. Burada ise ateşleme sürecinde aşırı enerji harcanıyordu.
Bazen ümitsizliğe kapıldım ama pes etmeyi hiç düşünmedim. Ucuz ve sağlam yapı taşları üretmemiz şarttı.
Evet. Tahta ve kömürlerin yakılmasının ardından elde edilen küller üzerinde çalışmaları yoğunlaştırdık. Üç ay boyunca hiç durmadan çalıştık. Ürettiğimiz ilk iki tuğla paramparça olduğunda günlerce ağladım. Sonra vazgeçmedik ve yolumuza devam ettik. Bir yıl boyunca formülü geliştirip en sağlam şeklini verdik ve başarıya ulaştık. “GreenCake blokları” adını verdiğimiz prototipi ortaya çıkarmayı başardık.
Araştırma süreci çok zorlu geçti. Kısıtlı imkanlarla çalıştık. “GreenCake blokları” için destek arayışlarına girdim. O sırada Japon bir arkadaşım, bana Japonya’da düzenlenen bir yarışmaya katılmamı önerdi. Ben de bu yarışmaya katıldım ve birinci oldum.
Evet. Hatta daha da güzel şeyler oldu. Gazze’de yapamadığımız dayanıklılık testlerini orada yapma imkanı bulduk ve ürünümüz tüm testlerden geçti.
2016 yılında yerel bir firmanın finansmanlığında ilk imalatımızı gerçekleştirdik. 10 bin tuğla talep ettiler. O süreçte heyecan ve stresten uyuyamadım.
Hem de nasıl. En büyük engelim zaten buydu. Herkes bizi eleştirdi. “Gidin evlenin çoçuk bakın. Ne işiniz var?” dediler. Birlikte başladığım arkadaşım baskılara dayanamadı. Evlendikten sonra devam etmedi ve beni yalnız bıraktı.
Ailem bana hep destek oldu. Özellikle babam hep arkamda durdu.
Tam olarak öyle değil. Biz bir ekibiz. Hem büroda hem de tuğla fabrikamızda çalışanlar var. Halen finansal desteğe ihtiyacımız var.
ABD’de beş ay süren bir eğitim aldım. Burada güneş enerjisinden elektrik üretilmesi konusundaki derslere katıldım. Gazze’nin bir diğer büyük sorunu ise elektirik kesintileri. Günde sadece üç saat elektirik var.
Dubai’ye gittim ve güneş enerjisinden elektrik üretme konusuyla ilgili projemi anlattım. Üç ay önce yeni bir şirket kurduk. Şimdi elektirik konusuna yoğunlaştım.
Stokholm’e gittim.
Daha sonra Paris’e geçtim. Şimdi İstanbul’dayım ve mücadelemi her yere taşımak isityorum.
Evet aldım. Ancak halkım çok zor durumda ve onlar için bir şeyler yapmak zorundayım. Esirleri, ilaç olmadığı için ölen akabalarımı, dostlarımı düşünüyorum. Hayat çok zor. Tüm bunlara rağmen yurtdışında olan Filistinli arkadaşlarım dönmek için bize ümitli haberler ver diyorlar.
- Ümidini kaybedenler var
- Şimdi bir de Suriyeli mülteci kadınlar için bir çalışma başlattın değil mi ?
- Evet, ürettikleri el işi defter ve takıları satışıyla ilgileniyorum. Bu işe ise şöyle başladım: Suriyeli mülteci bir kadın geldi ve “ilaç almam lazım,bana para kazanacağım bir yol göster “dedi. Ben de bu el işlerini önerdim. Ancak iki gün sonra hayatını kaybetti ve ben çok sarsıldım. Bu işe daha sıkı sarıldım. İnternet üzerinden yaptığımız satışların gelirlerini Gazze’de yaşayan Suriyeli mültecilere veriyoruz.
- Filistinli gençler senin gibi hayata tutunmaya çalışıyorlar mı?
- Hayat hepimiz için gerçekten çok zor. Sanatçı ve çok yetenekli bir arkadaşım yaşadıklarına dayanamadı ve intihar etti. Annesi hastaydı ve babası yurtdışında öldü. İntihar olayları giderek artıyor. Bu gençlere ümit edecekleri bir şey vermek lazım. Ümitlerini kaybediyorlar. Onların hayata tutunmaları için güzel şeylerin olmaya başlaması lazım. Bu işgal ve ablukanın ortadan kalkması gerek.