Malezya’da bir süre sonra başbakanlık görevini Mahathir Muhammed’ten devralacak olan Enver İbrahim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam dünyasının sözcüsü olduğunu söyledi. Bir dönem Türkiye’deki “Malezya mı oluyoruz?” tartışmasını hatırlattığımız İbrahim şu cevabı verdi: Türkiye, Malezya mı olacak, diye tartışıyorsunuz, ama bizim gözümüz hep Türkiye’de. Örnek ülke Türkiye.
Halkın Adalet Partisi lideri Enver İbrahim, 1990’lı yıllarda Mahathir Muhammed ile birlikte Malezya’yı sıçratan iki isimden biriydi. İkisi daha sonra anlaşmazlığa düştü. Hatta İbrahim, Mahathir Muhammed döneminde akıl almaz suçlamalarla cezaevine koyuldu. Ülkede rüşvet, yolsuzluk artınca yeniden işbirliği yaptılar. 94 yaşındaki Mahathir Muhammed yeniden başbakan oldu. Koltuğu bir süre sonra İbrahim’e devredecek. İbrahim, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nin “İnsan hakları ve değerler” konusundaki çalışmaları dolayısıyla verdiği fahri doktorayı almak için geldiği İstanbul’da Yeni Şafak’a konuştu.
Bence önceliğimiz evimizi düzene koymak olmalı. Kalkınma ve güçlü ekonomiyi sağladığımız zaman İslamofobiyle de içerideki tüm sorunlarla da mücadele etme gücü bulabiliriz. Bunun istisnası evini düzene koyan Türkiye’dir.
İSLAMOFOBİ 1453’LE BAŞLADI
İslamofobi, İslam düşmanlığı DEAŞ’tan çok çok önce vardı. Ta sömürgecilik döneminde vardı. Hatta Osmanlı İmparatorluğu küresel güç olarak ortaya çıktığında da vardı. İslamofobinin başlangıcını bir anlamda Osmanlı’nın 1453’te İstanbul’u aldığı tarihle başlatabiliriz.
Sömürgecilik döneminde İslam dünyasında direnişin arttığı, Müslümanların ekonomik kalkınmada yükselişe geçtiği zamanlarda Batılılar akademi ve diğer enstrümanları kullanarak İslamofobiyi yükseltiyor. Güçlenmemizi engellemek için kullanılan bir araç.
Tabii bu noktada Sayın Erdoğan önemli rol üstleniyor. Açık sözlülüğüyle vaziyeti dünyanın gündemine taşıyor. Hem Türkiye hem de diğer Müslüman ülkelerin sözcüsü. Hem en gelişmiş Müslüman ülkenin lideri hem de İslamafobiyle mücadelenin öncüsü olarak da hedef alınıyor.
SÖMÜRGE MİRASI VAR
İslam düşmanlığı, sömürgecilik döneminden itibaren insanların bilinçaltında. Malezya’da, Türkiye’de, Hindistan ve Çin’de komünist olsun, Hindu, Budist olsun tüm gruplarda, İslamiyet söz konusu olduğunda “tarafsızlık” adı altında sömürge mirası ortaya çıkabiliyor.
Kendi ülkem adına konuşmak gerekirse Malezya Çin’in komşusu. Çin bu nedenle önemli, Hindistan da önemli. Aynı zamanda Avrupa ve ABD de önemli. Her iki tarafı dışlamadan pozisyon almak lazım.
Bence bizim temel hedefimiz Müslüman ülkelerde iyi yönetimler kurmak olmalı. Bunun sonucunda da ekonomik kalkınmayı düzgün örgütlemek... Bunu sağlayabilirsek İslamofobinin azalacağını düşünüyorum. ABD’de Georgetown Üniversitesi’nde ders verdim. Bütün Amerikalılar İslamofobik değil. Bizim ülkemizde Çinli, Hintli var. Biz bunlara İslam’ı doğru ve iyi örneklerle anlatmalıyız. Çinliler İslam’ı nasıl anlayabilir. Belki Konfüçyüs dilinden anlatmalıyız. Biz Konfüçyüs’ü anlayabilelim ki kendimizi anlatabilelim.
ERDOĞAN KARDEŞİM KADAR YAKINDIR
Doğru. Cumhurbaşkanı Erdoğan en yakın arkadaşlarımdan, hatta kardeşim derecesinde yakındır. Türkiye bu noktaya büyük mücadelelerden geçerek geldi. İslami kökenlerini, tarihini reddetmeden moderniteyi de kabul ederek başarıyı sağlamış başka bir toplum yok. Küçük bir örnek olarak belki Malezya’yı gösterebiliriz ama Malezya’da yüzde 40 Hintli, Çinli gibi Müslüman olmayan topluluklar var. Bu noktada demokratik toleransın sizde daha yüksek olduğunu düşünüyorum. (Gülerek) Türkiye-Malezya mı olacak diye tartışıyorsunuz, ama bizim gözümüz hep Türkiye’de. Örnek ülke Türkiye. Erdoğan çok popüler. Bütün İslam dünyasında olduğu gibi, Malezya’da da en popüler lider. Malezya Türkiye olur mu diye sormak lazım.
İYİLEŞME YETERLİ DEĞİL
Uzun yıllar süren düşüşten sonra kısa sürede toparlanmak mümkün değil. Sonuç olarak biz demokratik seçimleri Mahathir Muhammed ile birlikte -zor da olsa- kazandıktan sonra rüşvet ve yolsuzlukla mücadele ediliyor. İyiye gidiş var. Fakat bu yeterli değil. Daha iyi olmalıyız.
TÜRKİYE LİDERLİK ETMELİ
Bence Müslümanlar olarak daha çok, Filistin’in on yıllardır çektiği acıları nasıl bitireceğimize odaklanmalıyız.
Birçok Müslüman ülke iç sorunlarıyla boğuşuyor. Türkiye zaten tarihsel pozisyonu nedeniyle liderlik etmeli ve diğer ülkeler onu izlemeli. Doğru olan bu. Türkiye zaten şu an bunu yapıyor.
Mahathir ile değişim konusunda mutabıkız
Ekonomik ilişkilerin bir süredir yavaşladığı doğru. Şimdi iki ülke arasında eğitim, sağlık, savunma ve yatırımlar konusunda işbirliğine odaklanıyoruz. İki hükümet de ikili ilişkilerin arttırılması için vizyon ortaya koydu. Özellikle ben Mahathir Muhammed’in Türkiye’yi ziyareti (Ağustos 2019’daki ziyaret) için şahsen çok uğraştım. Türkiye ile ilişkileri geliştirmemiz gerektiğini söyledim.
(Gülerek) Politik doğru bir cevap mı, yoksa dürüstçe bir cevap mı istiyorsunuz?
Şaka bir yana. Geçmişte aramızda çok büyük sorunlar olduğu doğru. Ama birlikte çalışmadığımız sürece ülkede bir değişim gerçekleştiremeyeceğimiz konusunda mutabıkız. Başbakanlık görevini belli bir süre o götürecek, sonra görevi bana devredecek. Geçiş sürecinin kavgasız ve en uyumlu şekilde olmasını istiyoruz. Onu destekleyerek huzurlu bir geçiş sağlamak da benim görevim.
Türkiye müdahale etmeliydi
Türkiye 4 milyon mülteciyi ağırlıyor. Suriyelilere en büyük desteği veren ülke. Terör saldırılarına da maruz kalıyor. Buna müdahale etmesi gerekiyordu ve müdahale etmekte haklı.
Mülteciler Müslüman ülkelerdeki kötü rejimlerin sonucu
- BM’ye göre dünyada 2018 itibariyle 70,8 milyon kişi yerinden edildi. On milyonlarca mülteci var. Büyük trajediler yaşanıyor. Fakat yeni yurtlarına alışmaya çalışan mülteciler dinamizm de taşıyor. Bu dinamizm dünyayı daha iyi biryer yapabilir mi?
- Yolunun bu olmaması gerekiyor. Bugün Avrupa’da birçok Müslüman yaşıyor. Kendi ülkeleri kriz yaşıyor, yönetimler rüşvete bulaşmış. Mülteci sorununu yaratan ana unsur Müslüman ülkelerin rejimleri.
- Benim de sormak istediğim bu. Mülteciler bu durumu değiştirebilir mi?
- İnşallah. Benim gelecek umudum da o.