Namazı cemaatle kılmanın dinî, sosyal ve psikolojik açıdan pek çok faydaları vardır. Hz. Peygamber'in (sav) büyük önem verdiği ve sık sık hatırlattığı cemaatle namazın hikmetleri nelerdir?
İslam’ın temel ibadetlerinin başında gelen ve en faziletlisi sayılan namazın, ibadetler içinde kendine özgü özel bir konumu ve önemi vardır. Bunda, dinî, bireysel ve toplumsal açıdan birçok hikmet ve faydası olması da etkilidir. Namazın tek başına kılınabildiği gibi cemaatle de kılınabilmesi önemli özelliklerini biridir ve farz namazların cemaatle kılınmasına daha fazla önem verilir. Çünkü namazı cemaatle kılmanın dinî, sosyal ve psikolojik açıdan büyük önemi ve etkisi bulunur. Bundan dolayı Hz. Peygamber (sav) farz namazların cemaatle kılınmasını teşvik etmiş, cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan daha faziletli olduğunu muhtelif içerikteki hadislerle bize anlatmıştır.
MESCİDE GİDENİN İMANINA ŞAHİT OLUN
Hz. Peygamber (sav), henüz bir mescidin inşa edilmediği İslam'ın ilk yıllarında, müşriklerin bütün engellemelerine rağmen Dârülerkam diye bilinen Erkam b. Ebu'l-Erkam'ın evinde, namazlarını gizli de olsa ilk Müslümanlarla birlikte kılmıştı. Hz. Ömer'in İslam'ı kabul etmesiyle birlikte ashab, o güne kadar namaz kılma imkanı bulamadıkları Kâbe'de ilk kez topluca namaz kılabilmişlerdi. İlerleyen süreçte Medineliler İslam'la tanışmış ve Medine'de ilk Müslümanlardan Ebû Ümâme Es'ad b. Zürâre, hicretten önce bir mescit inşa ederek Hz. Peygamber'in gelişine kadar orada cemaatle namaz kıldırmıştı. Hz. Peygamber Mescid-i Nebevî'nin inşa edilmesinin ardından vefatına kadar ise bütün farz namazları cemaatle kıldırmış ve her fırsatta ashabına cemaate katılmayı tavsiye etmişti. Çünkü mescide gitmeyi alışkanlık haline getirmek, namazı cemaatle kılmak ve mescitlerin bakımı ile uğraşmak İslam'ın şiarlarından biriydi. Bu nedenle Hz. Peygamber (sav), “Bir kişinin sürekli mescide gittiğini görürseniz onun imanına şahit olun! Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur: Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder...” buyurmuştu.
AMAÇ ÜMMET ŞUURU KAZANDIRMAK
Toplu olarak Medine'ye hicret, ensar ile muhacirlerin kardeşleştirilmesi, bir arada ibadet edilecek mescidin inşası, insanları ilâhî huzurda hep birlikte toplanmaya davet edecek kutsal bir çağrı arayışı ve İslâm'ın temel ibadetlerinin hepsinde toplumsal bir yönün bulunması gibi bütün uygulamaların aslında bir tek amacı vardı. O da, İslâm kimliğiyle yoğrulmuş bir toplum meydana getirmek ve bu topluma aynı inancı paylaşan bir ümmet olma şuuru kazandırmaktı. Bu sebeple, imandan sonra belki de en önemli ibadet olan namaza, bu şuurun yerleşeceği ve gelişeceği bir unsur olarak “cemaatle kılınma” özelliği getirilmişti. Böylece, aslında ferdî bir ibadet olan namazın, toplumsal mahiyet kazanan bir yönü ortaya konulmuş oluyordu.
KADINLAR DA GELSİN
Allah Resûlü, namazın ne kadar kalabalık bir cemaat ile kılınırsa Allah'a o kadar sevimli olacağını ve o kadar çok sevap kazandıracağını da bildirmişti. Bu rahmet kaynağından belli ölçülere riayet ettikleri takdirde kadınların da mahrum bırakılmamasını ümmetine tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştu: “Allah'ın kadın kullarının Allah'ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın. Ancak onlar da camiye koku sürünmeden gelsinler.”
SAFLARI SIK TUTUN
Safların düzgün tutulması, Müslümanları hem şeklen hem de ruhen birlikte tutma amacına mâtuftur. Nitekim hiçbir sınıf, makam ve mevki farkı gözetilmeksizin omuz omuza dizilerek oluşturulan bu düzen, toplumun birlik ve dirliğinin en güzel yansımasıdır.
BİRLİK RUHUNU OLUŞTURUR
Özetle cemaatle namaz, Müslümanlar arasında sevgi ve saygının artmasına vesile olur, dayanışma ruhunu canlandırır. Gündelik hayatın meşgaleleri nedeniyle giderek yalnızlaşan insanın sosyalleşmesi, güzel ve hayırlı bir gün geçirmesi için en güzel vesiledir. Ayrıca cemaatle namaz, Müslümanların birbirlerinin sıkıntılarından, sevinçlerinden ve gündemden haberdar olmaları açısından oldukça önemlidir. Cemaatle namaz, evden, işten, dünyevîlikten; Hakk'ın evine, O'nun katına sığınılan bir hicrettir. Yaratıcıya misafir olmaktır. Bu misafirliğin mükâfatı ise Peygamberimiz tarafından şöyle dile getirilmektedir; “Her kim sabah akşam mescide giderse, her sabah ve akşam gidişinde Allah ona cennette bir yer hazırlar.”