Üsküp’teki ilk ıslahhâne 1897’de Islahhâne (Şehir) Parkı yakınında açılmıştı. Okula ilk olarak, Sultan Abdülhamid’in onuruna, “Hamidiye” adı verilse de bu isim daha sonra okul inşaatına önemli katkıları olan Kosova Valisi Hafız Mehmed Paşa’nın ismiyle değiştirildi.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı eğitim sisteminde yapılan reformlar sonrasında, aynı yüzyılın sonunda; rüştiyeler ve idadiyeler ile birlikte Islahhâneler de açılmıştı. İlk ıslahhâne, 1863 yılında Niş’te Tuna Valisi Midhat Paşa tarafından kurulmuştu. Ardından Kastamonu, Bursa, İşkodra, Sofya, Sivas, Edirne, İzmir, Halep, Bosna, Erzurum, Diyarbekir, Konya ve Selânik’te birer erkek ıslahhânesi kuruldu. Kız çocukları için de Rusçuk’ta bir ıslahhâne açıldı.
Üsküp’teki ıslahhâne ise 1897’de Islahhâne (Şehir) Parkı yakınında açılmıştı. Okulun inşasına, dönemin belediye başkanı Salih Asım öncülük etmişti. Okula ilk olarak, Sultan Abdülhamid’in onuruna, Hamidiye adı verildi. Daha sonra okul inşaatına önemli katkıları olan Kosova Valisi Hafız Mehmed Paşa’nın ismiyle değiştirildi.
Islahhâneler, 13 yaşından büyük olmayan yetim ve öksüzler ile aileleri fakir olan Müslüman ve gayr-i Müslim çocuklara eğitim vermek ve meslek edindirmek amacı taşıyordu. Bu okullar, meslekî ve teknik eğitimin yanı sıra korunmaya muhtaç çocukların gelişimi bakımından önemli bir yere sahip idi.
Editörlüğünü J. Saadi’nin yaptığı bu kartpostal, günümüzde var olmayan, Üsküp’teki ıslahhane okulunun bahçesine aittir. Çardakta ve bahçedeki masa sandalyelerde yer alanlar, yeni eğitim sisteminin tam bir özeti gibidir.
Islahhâneye kabul edilen yetim, öksüz veya fakir aile çocuklarından ücret alınmıyordu. Sadece çocuğun eğitimi sona ermeden geri alınmak istendiğinde masrafların kuruma ödenmesi gerekiyordu. Boş yer olması durumunda, masrafları karşılanmak şartıyla, ebeveynleri veya akrabaları sağ olan çocuklar da bu okullara kabul edilebiliyordu. Hapishanede bulunan çocuklar ve kadınlar da bu eğitim öğretim faaliyetlerine dâhil edilebiliyorlardı.
Islahhâne’ye kabul edilen öğrenciler, çeşitli denemelerden geçirilerek, yeteneklerine uygun bir mesleğe yönlendiriliyorlardı. Bu okullarda elifbâ, Kur’ân-ı Kerîm, ilmihal, ahlâk, edebiyat, yazı, hesabın yanı sıra terzilik, kunduracılık, marangozluk, baskı, debbağlık, demircilik, matbaacılık, ciltçilik, ağaç oymacılığı ve litografi ve dokumacılık gibi zanaat dersleri de veriliyordu. Kız öğrenciler ise dikiş nakış ile birlikte piyano dersleri de alıyordu.
Meslek dersi hocaları, çocukların kendi dinlerinden ve mahallinde o mesleği en iyi icra eden ustalar arasından seçiliyordu. Uygulamalar, vilâyet matbaası, vilâyet kalemleri ve demirhanelerde yapılıyordu.
Islahhânelerdeki eğitim süresi 5 yıl idi. Öğrenciler, beş sınıfa ayrılmıştı. Sınıflar, büyükten küçüğe doğru ilerliyordu. Beşinci yılında olan öğrenci, birinci sınıfa gelmiş oluyordu. Sınıf geçme, yılda bir defa yapılan, imtihanda başarılı olmaya bağlıydı.
Üsküp’teki okul binasında dershanelerin yanı sıra bir matbaa da vardı. Ayrıca mutfak, yatakhane, hamam ve mescit de bulunuyordu. Okulun bir orkestrası da vardı. Bu orkestra, her cuma ve pazar günü, Islahhâne Parkı’nda iki saat boyunca halka açık performans sergiliyordu.
Velhasıl, ıslahhâneler, bugünlerde yaşanılan ara eleman sonuna önemli ve etkili bir çözüm örneğidir.