Balcızade Tahir Harimi adını ilk defa 1990’lı yıllarda, o zamanlar kitapçılık-yayıncılık da yapan şair bir arkadaşımdan duymuştum. Tarih-i Medeniyette Kütüphaneler kitabı dolayısıyla.. Arkadaşım, nadir ele geçen bu kitabın bir fotokopi nüshasını vermiş, oradan onu biraz inceleme fırsatı bulmuştum.
Aradan yirmi yıldan fazla bir zaman geçti, bir yayınevimiz (Büyüyen Ay) aşılması gereken birçok problemin üstesinden gelerek bugün o kitabı yayımladı. İlk defa 1931’de, bir vilayet matbaasının (Balıkesir) kıt imkânlarıyla basılmış olan kitap, yeni kabul edilen alfabenin henüz oturmamış imla problemleriyle doluydu. Ayrıca okunduğu gibi basılmış çok sayıdaki özel ismin doğru yazımları da belirlenmeliydi. Yayınevi tüm bunları aşmanın yanında bir dönemden sonra Edremit’e yerleşen ve hayatı boyunca hiç evlenmemiş olan Tahir Harimi’nin mirasçılarına ulaşmak gibi çetin bir işi de halletmeyi başarmıştı.
Bugün Medeniyet Tarihinde Kütüphaneler adıyla basılan kitabın iki önemli özelliği var: Birincisi Tahir Harimi’nin biyografisini olabildiği kadar aydınlatması. İkincisi ise Medeniyet Tarihinde Kadınlar, Sufiyyun ve Mezheb-i Aşk, Esatir ve Efsaneler gibi yazarın konuyu tamamlayıcı başka makalelerine de ulaşılarak onların kitaba eklenmesi.. Ayrıca kitap baştan sona Eren Yavuz tarafından notlandırılmış.
Tahir Harimi 1893 doğumlu. Fatih döneminin ünlü âlimi Molla Fenarî soyundan. Edremit’te başladığı eğitimini İstanbul’daki mektep ve medreselerde sürdürmüş. 1912’de Kahire’ye gidip iki yıl, o dönemin ünlü ilim merkezlerinden biri olan Ezher’e devam etmiş. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle (1914) yurda dönmüş, ihtiyat zabiti olarak orduya katılmıştır. Savaş bitince kendi isteğiyle Edremit’e çekilmiş, Maarif Encümeni ve Vilayet Meclisi gibi yerlerdeki üyeliklerinin dışında hiçbir memuriyeti kabul etmemiş, baba mesleği balcılıkla geçinimi sağlamıştır. Bunların dışında, o dönemde röportajlara konu olacak kadar ünlü olan evindeki kütüphanesinde kendini ilme ve yazıya adamıştır.
1936 yılında yapılan bir röportajda, röportajcı, görme imkânı bulduğu bu kütüphane için şu satırlara yer veriyor: “Üstat kitaplarının arasında yaşadığı için doğrudan doğruya şu meşhur kütüphaneye girmiştik. Burası oda mıdır, yoksa Sahaflar Çarşısı’ndaki kitap depolarından biri midir, bulunduğum yeri tayin edemedim. Tavanlara kadar duvarlar hep kitapla dolu. Odanın içinde ne oturacak ne de gezilecek bir karış yer var. Kitap harmanları arasına düştüğümü zannettim. Üstat ‘Kusura bakmayın’ dedi. Kitaplardan birkaçını kaldırarak yer açtı, kendisinin oturduğu köşenin kenarına ben de yerleştim.”
Bu satırlar, bir dönemde, merkezden uzak böylesi saklı uzlet köşelerinin bulunduğunu göstermesiyle oldukça değerlidir.
Balcızada Tahir Harimi, İkinci Meşrutiyet’ten sonra Sırat-ı Müstakim, Beyanu’l-Hak, Zeka, Mihrap gibi dergi ve gazetelerde yazılarıyla görünmüştür. Arapça ve Farsça’yı hakkıyla, İngilizce’yi anlayacak kadar bilmektedir.
Tarih-i Medeniyet’te Kütüphaneler kitabını, 1990’lı yıllarda sahaflarda bulduğum başka bazı kitaplarla bir arada düşünüyorum. Bunlardan biri Hilmi Ziya’nın Uyanış Dönemlerinde Tercümenin Rolü, ikincisi Fehmi Yahya Tuna’nın Dünya Edebiyatı Tarihi kitapları. Hilmi Ziya akademik hayatın içindedir. Diğer ikisi ise kitap yazdıkları alanın amatör araştırmacıları.. Ancak onlar Cumhuriyet döneminin başlarında, iğneyle kuyu kazar gibi hayatlarını adadıkları kitaplarıyla yeni ufuklara işaret ederler. Bu açıdan bakınca tarihî bir rol üstlenmişlerdir. Onların çalışmalarını, bugün ulaşılan noktadan geriye doğru bakarak değerlendirip küçümsemeye kalkmak büyük bir haksızlık olur. Sadece yol açıcılığın şerefi bile yeter onlara.
Tahir Harimi, kitabın başındaki “Birkaç Söz”de kaynaklarına ve hazırlık aşamasında yaşadığı zorluklara işaret eder. Ayrıca Şark kaynakları için Şerefeddin Yaltkaya, Garp kaynakları için Hilmi Ziya ile yaptığı görüşmelere ve onların katkılarına değinerek kendilerine teşekkür eder.
Medeniyet Tarihinde Kütüphaneler kitabı insanlığın geçirdiği medeniyet devirlerini kitap, kütüphane, ilimler gibi perspektiflerden kucaklamaya çalışan yarı ansiklopedik bir el kitabıdır. Basıldığı yıllarda basında yankıları olmuş, hakkında yazılar yayımlanmıştır. Bu yazılardan biri de adını birkaç defa andığımız Hilmi Ziya’ya aittir. Hilmi Ziya, eserin, bütün cihan tarihinde kitapçılığın gelişimini çerçevesi içine almasına rağmen ağırlık merkezine İslam ve Türk medeniyeti kütüphanelerini yerleştirdiğini söylüyor. Aslında Batı medeniyetinin bu açıdan zaten incelenmiş olduğunu, o alanda Batıda birçok el kitabı yazıldığını belirterek İslam ve Türk medeniyeti kitapçılığı hakkında böylesi toplu bir eserin bulunmadığına işaret ediyor. Ülken “Bundan dolayı bu kitabın bilhassa bu hususiyeti ona orijinalliğini temin etmektedir” diyor.
Tahir Harimi 1953 yılında vefat etmiş. Yazıp da yayımlayamadığı başka kitapları da var. Onların bazılarını el yazması olarak dönemin kütüphanelerine teslim etmiş. Okuyucular faydalansın ve gelecekte çıkacak bir himmet sahibi basarak çoğaltsın temennisiyle. Beni yıllar öncede kalmış bir kitabın iyi bir editörlükle okuyucu önüne çıkarılması kadar Balcızade Tahir Hariminin kendi hayat hikâyesi ve ilim yolundaki gayretleri de etkiledi. Her dönemde, kendi değil eseri önde duran bu tür soylu insanlar çıkıyor. Tahir Harimi vesilesiyle onlara da rahmet dileyelim.