Londra'da yaptığı tasarımlarla tanınan ünlü İngiliz mimar Peter Barber, gökdelenlerin ve yüksek yapıların insanları yalnızlaştırdığını söyleyerek yatay konutlar inşa ettiğini söylüyor. Sokakla iç içe konutlar tasarlayan Barber, "İnsanlar sosyal yaşamla iç içe olmalı. Bu nedenle tasarımlarımın merkezine insanı koyuyorum" diyor.
Modern mimari alanında yaşanan gelişmeler gökdelenlerin ve teknolojiyle donatılmış yüksek yapıların sayısını hızla arttırıyor. Şehirlerin tarihi silüetini bozan bu yapıların sayısı dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hayli yaygın. Dikey mimari olarak adlandırılan bu yapıların yerine yatay mimarinin yaygınlaştırılması için geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir çağrı yapmıştı. İngiliz mimar Peter Barber ise ülkesinde tam da bunu yapmak istiyor. Yüksek yapıların bireyi yalnızlaştırdığını söyleyen Barber'e göre bu konuda tüm dünyada şimdiden gereken önlemlerin alınması gerekiyor. Projelerinde daha çok yüksek olmayan yapılar tasarlayan Barber, Avrupa ve Ortadoğu'da uluslararası pek çok ödülün de sahibi olmuş. Yaptığı çalışmaları belgesellere de konu olan Barber, projelerinin merkezine insanı koyuyor. Sokakla iç içe yapılar tasarlayan ünlü mimar, bireyin kendini sosyal yaşamdan soyutlamaması gerektiğini söyleyerek geleceğin kentlerinde yalnızlığın hakim olmaması için çalıştığını belirtiyor.
İngiltere'de tasarladığı ve inşa etttiği binalarla tanınan Peter Barber, 2015 yılında Kraliyet Akademisi Mimarlık Büyük Ödülü'nün sahibi olmuş. Kamusal alana ilişkin yaptığı tasarımları İstanbul, Helsinki, Washington, Colombo, New York, Ahmedabad ve Güney Afrika'da birçok kitap, sergi ve konferansa konu olan Barber, şehir konut projelerine her gün bir yenisini ekliyor. 10 kişilik bir ekiple çalışmalarını sürdüren Barber, tasarımlarının sokakla iç içe olmasına özen gösteriyor. Gerek konut gerekse şehir tasarımında her yolun sokağa çıktığını ifade eden Barber, “Binalar arasındaki boşluk aynı zamanda insanların vakit geçirdiği alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Yaşlısı, genci herkes sokaklarda karşılaşıyor, bir şeyler paylaşıyor. Yeni çağdaş binalarda ve konut projelerinde genellikle şehre sırtını dönmüş tasarımlara yer veriliyor. Dolayısıyla konut sokaktan koparılmış oluyor. Daha çok bu durumun önüne geçmek için çalışıyorum. Ben aynı zamanda konutları birbirine bağlayan sokakları tasarlıyorum. Sokakların evlerle bağlantısını inceliyorum” diye konuşuyor.
* İstanbul sokaklarını çok sevdiğini söyleyen Barber, çalışmalarında Marekeş şehrinden ilham almış. Fas’ta bulunan bu şehrin sokaklarının çok canlı olduğunu ifade eden Barber, “Orada insanlar sokaklarda, meydanlarda küçük performanslar yapıyor ve büyük kalabalıklar da onları izliyor. Şovlar, tiyatrolar, şiir okumaları o şehrin atmosferini büyülü kılıyor. Herkesin bir arada yaşayıp bir şeyler paylaşması beni çok etkiledi. İşte bu yüzden biz mimarlara düşen görev insanların iç içe yaşayabileceği, komşuluk ilişkilerinin mümkün olacağı konutlar tasarlamak olmalı. Yüksek yapılar insanları yeteri kadar yalnızlaştırdı” diye konuşuyor. Tasarımlarında bahçeli yapılara da yer vermediğini sözlerine ekleyen Barber, “Evin önününde bulunan bahçe binayı sokaktan koparırır ve uzaklaşırır. Kişi kapıdan çıktığı an kendini sosyal alanın içinde bulmalı. Buna dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum. Ayrıca sokaklarda yeşilliği korumak adına dar sokakları tercih ediyorum. Direkt kaldırımda ve sokakta yeşil bir alan oluşturmak yerine tüm sokakların bağlandığı yeşil bir alan kurmak bana daha mantıklı geliyor. Çünkü yeşil alanlar şehrin nefes almasını sağlar” ifadelerini kullanıyor.
Londra’da çalışmalarını sürdüren Barber, artık Londra’da konut inşa edebileceği bir alanının kalmadığını söyleyerek “Londra'da artık şehrin içine bir şey konulamadığı için şehrin merkezinin yakınlarına konutlar inşa edebiliyoruz. Bu şehirlerde tasarımlarımı yaygınlaştırmayı amaçlıyorum. Bu konuda insanlardan da çok olumlu tepkiler aldım” diyor. Yatay mimari alanında diğer ülkelerin de çalışmalara başlaması gerektiğini belirten Barber, “İhtişamlı gökdelen ve yüksek yapıların reklamlarda bize sunulduğu kadar cazip olmadığını insanlara anlatmamız gerekiyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bu yapılarda yaşayan insanlar mutsuz ve tek başına. Ayrıca yüksek yapılar deprem riski taşıyan ülkeler için bir risk taşıyor. Dolayısıyla enine genişleyen yapılar hem daha dayanıklı hem de insan psikolojisine de olumlu katkılar sağlıyor.
İngiliz mimar Peter Barber, geçtiğimiz günlerde evsizler için konutlar tasarlamış. Önümüzdeki aylarda hizmete açılacak bu konutları devlet desteğini de alarak inşa eden Barber, "Londra'da çok sayıda evsiz insan var. Onları ne zaman görsem bir şeyler yapmam gerektiğini düşünürdüm. Aklımda bir proje vardı ve nihayet onu hayata geçirdim. Fakat onların sadece bir eve değil ilgiye de ihtiyaçları olduğunu biliyordum. Bu nedenle bir sürü küçük evden oluşan bir avlu oluşturdum. Bu tür evler Roma, Yunan ve Türk kültüründe de var. Bunlardan esinlendim ve her evsize bir ev tasarladım. Geleneksel bir tasarımı modernize ederek sıcak bir tasarım oluşturdum" diyerek devam ediyor: "Evlerin ortasında büyük bir bahçe var. Evsizler orada tanışıp arkadaş olacaklar. Bu bahçede ayrıca onların bir şeyler ekip biçebileceği alanlar da oluşturduk. Bu onlara terapi gibi gele cek. Holmes Road Stüdyoları adını verdiğim bu mikro evlerde evsizler kendilerini bir yere ait hissedecek ve kendilerini geliştirme fırsatı bulacak."