Kitabın editörü, dostum Mesut Bostan Bizim Filmlerimiz Onların Filmleri’nden söz edene kadar Satyajit Ray’in ismini duymamış, filmlerini izlememiştim. Kitabın ilk on sayfasını okuduğumda yana döne Satyajit Ray’in filmlerini aramaya başlamıştım. Doğrusu, hem kitap hem de izlediğim filmler, bende hazine bulmuş hissi uyandırdı. Daha doğrusu Satyajit Ray’le tanışma diyebileceğimiz bu kısa sürede tam da buna ihtiyacım varmış diye düşünmekten kendimi alamadım.
Kitabın isminden başlayalım. “Biz ve onlar” ayrımı Batı dışı ülkelerin tamamı için geçerlidir. Batı’yla kastedilen ülkeler Avrupa kıtası ülkeler, Rusya ve Amerika’dır. Batı dışı ülkelerde Batılılaşma/modernleşme büyük bir problem olarak günümüzde de tartışılıyor ve yaşanıyor. Çünkü modernizm bu ülkelere bir dayatma ve zorunluluk olarak gelmiştir. Modernizm hiçbir Batı dışı ülkede kendi içinden doğmamış; kendi toplumsal, tarihsel, kültürel, dini ve ekonomik şartlarının gereği olarak gerçekleşmemiştir. Ama öyle veya böyle yaşanmıştır. Bu ülkelerde modernizm/kapitalizm dışında bir hayat alternatifi de olmamıştır. Bu süreç tamamlanmış veya bu süreçten sağ salim çıkmak için yollar bulunmuş da değildir. Bu yüzden Satyajit Ray’in Türk okuyucu ve izleyicilerine aşina gelmesi normal. Onunla Türk düşünür, edebiyatçı ve sinemacılar benzer değil, neredeyse aynı meselelerle boğuşmuş. Öyleyse rahatça söyleyebiliriz: Satyajit Ray’in “biz”den kastı neyse, onun içinde biz de varız.
Sinema da roman gibi Batı kökenlidir. Bu iki sanat için modernizmin evladı demekte sanırım sakınca yok. O yüzden roman da hemen kabul edilip, adapte olunan bir tür olmamıştır. Sinema için ne söylenecekse roman için de Batı dışı toplumlar nezdinde o söylenebilir. Fakat “biz” de roman yazacak ve film çekecek. Bundan da kaçış yok. İçimize sinen ve artık kaldırıp atamayacağımız Batılılaşma meselesiyle başka türlü nasıl yüzleşeceğiz? O yüzden kanaatimce sinema ve romanla uğraşmanın Batılılaşmayla hesaplaşmaya dönüşmesi gayet normaldir. Satyajit Ray hem filmlerinde hem de sinema üzerine yazılarında Batı’yla, batılılaşma olgusuyla hesaplaşma içine girer. Çünkü ortada bir “biz” vardır. Bu “biz” kendi kültür ve tarihini terk edip, Batılı kültür ve tarihini mi benimseyecektir? Benimsemek istese, bu mümkün müdür? İstemese, kaçacağı bir yer var mıdır? İkisi de olmayacaktır: Ne kendisi olarak kalabilecek, ne de “onlar”a dönüşebilecektir. Öyleyse tek çözüm yolu vardır: Hint usulü sinemayı yaratmak. Roman özelinde söylersek, yıllardır ifade etmeye çalıştığım gibi, Türk usulü bir romandan neden söz etmiyoruz, oysa edebiliriz. Nasıl ki Türk romanı deyince, Türklere özgü anlatım, yöntem, dil ve tarzların roman sanatı içinde kullanımını ve Türklerin boğuştuğu konuların işlenmesini kastediyorsak, Hint sineması deyince de, Hintlilere özgü davranış, duyuş ve yaklaşımların sinema sanatı içinde kullanılmasını ve Hintlilerin karşılaştığı meselelerin işlenmesini kastediyoruz.
Satyajit Ray bu noktada kesinlikle taviz vermiyor. Kendi ifadesiyle: “Sinemamızın en önemli eksiği biricik ve bariz şekilde Hint olan bir biçim ve söyleyiştir.” Ray, “Hint olan biçim ve söyleyiş”i yakalamak için önce sinemanın ne olduğunu çözmek gerektiğini fark eder. Aynı alet edevatla, belki aynı tekniklerle film çekeceksin ama bu Batı’ya değil sana ait olacak. Kitabın ikinci bölümü “Onların Filmleri”ndeki yazılar bu kaygıdan yola çıkılarak yazılmış gibidir. Ray, filmlerinden etkilendiği yönetmeleri okur, takip eder, düşünür. Onların kullandıkları teknikleri çözmeye çalışır. Bu arada aklı fikri kendi ülkesindedir. “Bizim Filmlerimiz” bölümünde Hindistan’da yapılan filmleri düşünürken de, Batı filmlerini kullanır. Eksiğimiz nedir, neden istenilen düzeyde film çekemiyoruz, çekilen filmler Hintlilerin gerçekleriyle ne kadar ilgili gibi temel soruları sorar, bunlara kendince cevaplar verir. Önemli bir ayrım: Ray bunu kendi ülkesini küçümsemeden, halkını aşağılamadan yapar. Mesela Hint filmlerinde çok karşılaşılan şarkı ve dans kullanımının mantığını, kültür içindeki yerini çözümleyerek farklı istifade yolları arar. Bu noktada Ray’in, yönetmen Renoir’e verdiği cevap düşünülebilir: “Hintli yönetmenler, etraflarındaki gerçeklerden ziyade bir Hollywood filminin cerbezeli yapmacıklığından daha çok ilham alıyorlar.”
Satyajit Ray, filmlerinde hayat görüşünü, felsefesini işlemiştir. Bizim Filmlerimiz Onların Filmleri’nde ise onun sinemaya dair düşüncelerini buluruz. Ray’in sinemayı şiir, roman, müzik ve resim gibi diğer sanat dallarıyla ilişkilendirerek düşünmesi, yazılarına ayrı bir derinlik ve boyut katıyor. Dolayısıyla Ray’in hem filmlerinde hem de yazılarında karşımıza bilge bir yönetmen çıkıyor. Gerçekleri duyan, görmezden gelmeyen; hayati sorularla uğraşan, kendince cevaplar bulan, hepsinden önemlisi sürekli araştırıp düşünen, cesur ve dürüst bir bilge yönetmen. Dolayısıyla Bizim Filmlerimiz Onların Filmleri’nde sadece sinemayla uğraşan kişiler değil, herkes kendince bir şeyler bulacaktır.