Bekir Develi: Gel benim izleyicime küfret de görelim

Ersin Çelik
04:0019/01/2025, Pazar
G: 19/01/2025, Pazar
Yeni Şafak
Ersin Çelik, Bekir Develi.
Ersin Çelik, Bekir Develi.

Çok uzun zamandır arkadaşız. Hele de 7 Ekim’den sonra kurduğumuz Filistin İnisiyatifi ile gecemiz-gündüzümüz karıştı. Bekir Develi’yi, İslami camianın içerik üreticileri ve gençleri için cesaret hapına benzetiyorum. Kompleksi yok. ‘Ezildik, örselendik, itildik’ duvarları örüp arkasında oturmuyor. Aksine ‘Ben daha iyisini, en iyisini ve İslami çizgileri koruyarak anlatırım. Üretirim. Bu yönde kitle inşa ederim’ diyor. Yıllar önce başladığı noktaya dönerek, mizaha başladı Bekir Develi. ‘Fani But Funny’ isimli stand-up gösterisini her şehirde kapalı gişe sahneliyor. İstanbul’daki gösterisine gittim. Üst seviye, sıfır küfür ve argosuz mizahın izleyici de bıraktığı etkiyi de gözlemledim. O gün, söyleşi için sözleştik. Bu vesile ile ben de geçen yıl başladığım ancak gündemin aşırı yoğunluğundan yarım bıraktığım ‘Bir Başka Mesele’ serisine yeniden başlamış oldum. Bekir abi ile mizahı, Türkiye’deki kültür üretimini, İslami camianın sanat içeriklerine verdiği değeri, son dönemdeki kırılmaları konuştuk. Bir saate yakın sohbet oldu. Köşede bir kısmını okuyacaksınız lakin tamamına internet sitemizden erişebilir ya da Yeni Şafak’ın YouTube kanalından izleyebilirsiniz. Bu arada her pazar, Allah nasip ederse bir başka meseleyi bir başka konukla konuşacağım. Şimdiden ilan edeyim; haftaya Eyüp Gökhan Özekin var.

Bekir Develi, ‘Fani But Funny’ isimli gösterisinden bir kare. (4 Ocak 2025, Moi Sahne) Fotoğraf kendisinden izin alınarak yayımlanmıştır.

Şimdi söz Bekir Develi’de. “Nedir meselesi?” diye sordum, o da anlatmaya başladı:


“MİZAHIN ALICISI ÇOK”

“Bundan on yıl önce seninle sohbet etseydik, deseydim ki; hangi standupçılar var? Belli başlı üç beş isim sayardın. İşte Ata Demirel, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan falan. Ama şu son iki senede özellikle, inanılmaz artış var. Birçoğunu ben bile tanımıyorum ki işin içinde olmama rağmen. Instagram'da, TikTok'ta, YouTube'da sık sık videolar önümüze düşüyor. Sonra bunun alıcısının da çok olduğunu ve bu alıcıların da genç olduğunu fark edince, ayrıca da içeriklerin çok gayrı ahlaki olduğunu görünce dedim, tamam.”

“KİLİDİMİ CHP’Lİ BELEDİYELER AÇTI”

İkincisi de son seçimlerde siyasi dengelerin değişmesiydi... Bir örnek vereyim. Üsküdar Belediyesi mesela. Hilmi Başkanı (Türkmen) ben çok severdim. Her sene kitap fuarına ve farklı vesilelerle Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde çıkar ve bizi seven, bizi dinlemek isteyen insanlarla buluşacağımız ortamlarımız olurdu. Fakat belediye değişince bir akşam sohbette, -aslında kilidimi açan şey bu oldu- bizim mahallede yine iş üreten arkadaşlardan biri ‘Üsküdar'da beş sene yalan oldu’ dedi. Takıldım ben o cümlesine. ‘Nasıl yalan oldu?’ dedim. Benim işimin Hilmi Başkan'la bu kadar ilintili olması çok rahatsız edici değil mi? Sonra fark ettim adam doğru söylüyor. Bunu kırmak adına bir şey yapmamız lazımdı. Gişeli gösteriler yapacağım, dedim. İki üç aydır, 12-13 gösteri yaptım şu ana kadar.

Ersin Çelik Bekir Develi

“NEREDE DURMAM GEREKTİĞİNİ BİLİYORUM”

Çok iyi bir sunucu olabilirsiniz. Ama bu iftar programı sunabileceğiniz anlamına gelmiyor. Çünkü orada başka donanımlara ihtiyaç var. Bir kere asgari bir dini bilginizin olması lazım. Neleri konuşup nelerin konuşulmaması gerektiğini bilmelisiniz. ‘Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat’in üç aşağı beş yukarıya neye tekabül ettiğini biliyor olmanız lazım. Ve hitap ettiğiniz kitlenin itikadıyla alakalı da fikir sahibi olmanız lazım. İyi bir mizahçı olmak da dini içerikli mizah yapmaya yetmez. Bunun için de asgari bir bilginizin, deneyiminizin ve kitleyle alakalı da edinilmiş tecrübenizin olması gerekiyor. Şimdi ben bu ekosistemin içinde doğdum büyüdüm. Hangi konularda şaka yapılıp, hangi konularda şaka yapılmaması gerektiğini biliyorum. Nerede durmam gerektiğini biliyorum.

“KÜFRÜ KABULLENMEK BÜYÜK BİR KATLİAM”

Sınır benim aklımda. Ben yetiştirilirken çizilmiş zaten. Yani günah denen bir şey var, haram var. Böyle bir ailenin çocukları olarak zaten belli sınırlar içerisinde yetiştik. Birileri diyor ki; ‘ya sahnede küfredersen?’ Sahnede niye küfredeyim? ‘Ya ağzından kaçarsa?’ Normal hayatta etmiyorum ki. Yaptığımız işi yazarken de sahnelerken de anlatırken de bu sınırlar dahilinde oluyor.

(Sektörde) Uç noktada bir sınırsızlık var. Sadece bel altı falan değil. Mukaddesatımızla alakalı, Dini Mübin İslam ile alakalı son derece hadsiz, haddini aşan, bilmezlikten olduğunu sanmıyorum, birçoğunun mutlaka vardır istisnaları. Ama bile bile yapılıyor. Tahfif ediliyor. Buradaki aslında kritik eşik şu; biz hep ‘ya küfrediliyor, bu kadar bel altı normal değil, yapılmaması lazım’ diye şikâyet ediyoruz. Bir sonraki aşama ise; ‘Türk milleti küfürlü içeriği seviyor ve gülüyor’ olacak. Bu bence daha büyük bir katliam. Çünkü bir toplumu, bir sosyolojik yapıyı komple yaftalamış oluyorsun. Ne münasebet ya? Türk insanı küfre gülmez. Bundan hoşlanmaz. O sizin kendi densizliğiniz. Kendi ekosisteminizle böyle gidiyor olabilir. Gel benim sahnemde o ettiğin küfrün bir tanesini yap da bakalım. Gel benim izleyicime, en basitinden küfret de görelim. Yeni yeni fark etmeye başladım. Ben önceden daha kolay güldürüyordum. Benzer hikayelere daha iyi tepkiler alıyordum. Şu an fark ediyorum ki bu milletin üstünden bir şey geçmiş. Espri anlayışı başka bir şeye dönüşmüş. Ahlaki olarak seviyeye düşmüş.

“AFİŞİMİ BİLETLİ GÖSTERİDE İMZALATTILAR”

Konya Selçuklu Belediyesi Kongre Merkezi'nde yedi defa sahne yaptım. Yedisinde de doluydu. Bazılarında sahne de doluydu. Hiçbir zaman ‘sen kimsin’ diye sorulmadı bana orada. En son gişeli gösteri yaptığında salon tam dolmamıştı da Selçuk'ta. Fakat ilk defa salon görevlileri benim afişimi imzalatıp duvara astılar. ‘Bu benim burada sekizinci çıkışım. Daha önce niye yapmadınız?’ dedim. ‘Yani bilmiyoruz böyle bir hatıramız olsun’ dediler. Ben nedenini biliyorum ama. Tam olarak şu; ‘Artık sen de gişeli gösteri yapıyorsun ve artık bizim muhatabımızsın. Sen davet edilen bir adam değilsin artık. Sen kendi rüştünü ispatlamış gişesine güvenen, izleyicisine güvenen birisin.’

“O KAŞEYİ İSLAMİ CAMİANIN TAMAMI BİR YILDA KAZANAMIYOR”

Bekir Develi’ye şunu da sordum: “İslami cami neden bu zamana kadar kültür, sanat ve edebiyatta böyle talep edilir işler üretmedi?”

Yanıtı şu oldu:

“Para yoktu. Yani burada kültür sanata para yatırılmıyor ne yazık ki. Şunu açık açık söyleyeyim. Bu işi sadece yöneticilere ihale edebiliriz. Belediyelere ihale edebiliriz. Ya da ‘karşı cenah bu anlamda kültürel bir hegemonya kurdu ve bize nefeslenecek alan bırakmadı’ deyip o güvenli sığınağımızdan çıkmadan bu konuyu kapatabiliriz. Bizim muhafazakar camiamızda bugüne kadar bu tür hizmetlerin hepsini belediyelerden, vakıflardan ve derneklerden bedava almaya alışmış, ‘nasıl olsa belediye çağırıyor Hayati İnanç’ı’ diyor. Bunun da değişmesi gerekiyor. Hiç para vermeden, bedelsiz izlediğin insandan Netflix kıvamında film beklemek haksızlık olur. Yani o sanatçıların yılbaşı kaşelerini gördük. Ben sana çok net bir şey söyleyeyim. Farazi söylemiyorum. Rakamları bilen bir insan olarak söylüyorum. Bizim bütün sağ cenahtaki sanatçıların hepsini üst üste koy. Onlardan bir tanesinin tek programda konserde aldığı parayı bütün camia bir yılda kazanmıyor.

“28 ŞUBAT’TA NASIL BİR BAKİYE BIRAKTIĞIMIZI BİLMİYORUZ”

Biz kültür sanata para ödenecek bir şey gibi bakmıyoruz henüz. 28 Şubat geçmiş üstümüzden. Kültür sanat üretmeye fırsatımız kalmamış ki. Bu ülkenin en iyi yönetmenlerinden biri güzel sanatlar fakültesinden mezun olup şu an harika, dünya çapında filimler çekiyor olacaktı. Eğer başörtüsünden dolayı okumasına müsaade edilseydi. Biz ne kaybettiğimizi bilmiyoruz ki. 28 Şubat'ta başörtüsünden dolayı okulu terk eden insanlardan, orada nasıl bir bakiye bıraktığımızı bilmiyoruz ki. Hala psikolojik tedavi gören insanlar var bununla alakalı. Şimdi hal böyleyken bütün bu yaşanmışlıkların üzerine tutup da ‘Müslümanlar sanat üretemiyor’ demek vicdansızlık, insafsızlık olur yani. Siz yaşadınız mı onda birini, değil mi?


#Bekir Develi
#Ersin Çelik
#röportaj