2017 National Geographic Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nın birincisi bir Türk oldu. Bu zamana kadar bu ödülü alan ikinci ve ilk Türk kadın olan Fikret Dilek Uyar, fotoğraf için çok sevdiği mesleği avukatlığı bırakmış. Verdiği karardan dolayı hiçbir pişmanlık duymadığını belirten Uyar, "Sadece başarım artıkça etrafımdaki insanlar azaldı" diyor.
Fotoğraf ödülleri arasında Oscar ve Nobel olarak nitelendirilen National Geographic Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nın bu seneki birincisi bir Türk fotoğrafçı oldu. Kendisi bu zamana kadar bu ödülü elde eden ikinci Türk olmakla beraber ilk Türk kadın fotoğrafçı. Fikret Dilek Uyar, fotoğrafa o kadar aşık ki çocukluk hayali olan avukatlığı bile bırakmış. 2 çocuk sahibi olan Uyar, çocuklarının gelişimine oldukça önem veren bir anne olduğu için fotoğrafa istediği gibi zaman ayıramıyor. Yılın belli bir dönemi yaptığı kaçamak gezilerde ancak fotoğraf çekebiliyor. Bir de vaktini ayırsa ne gibi başarılar elde eder siz düşünün. Fotoğraf kariyeri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Uyar, "Başarım artıkça fotoğraf camiası içinde etrafımda olan insanlar azaldı" diyor.
Uyar'ın fotoğrafçılık alanına yönelmesi öyle çok eskilere dayanmıyor. Paraşüt sporuyla ilgilenirken Ankara'da bunu yapamayan Uyar, 2010 yılında popüler hale gelen fotoğraf makinelerine merak sarmış. Duruşma için geldiği İstanbul Eminönü'nde kendine bir makine almış. Başlangıçta bunun bir heves olduğunu söyleyen Uyar, başlıyor anlatmaya: "Harika fotoğraflar çekeceğim diye bir yanılgım vardı. Oğlumun ana okulundaki mezuniyet törenine gidip makinenin otomatik modunda şahane fotoğraflar çektiğimi sanıyordum. Bir baktım fotoğrafların hepsi flu. 'Bu işte bir yanlışlık var' dedim ve bir kursa gitmeye karar verdim. Böylece bir fotoğraf aşkı doğdu bende. 1X.com diye uluslararası bir fotoğraf sitesi var. Fotoğrafın sanal platformlar arasındaki en kaliteli fotoğraf paylaşım sitesi. Orayı takip ederken benim de birer ikişer fotoğraflarım yayınlanmaya başladı."
Fotoğrafa olan merakı her geçen gün artmasına rağmen bir türlü ilgilenmek için fırsat bulamadığını söyleyen Uyar, "Günlerim adliye duvarları arasında ve çocuklarımla geçiyordu. Sadece yılda bir kere foto-maratonlara katılıyordum. Bir de duruşma için gittiğim şehirlerde davalardan arta kalan zamanda bir kaç kare çekiyordum. Sonra şunu fark ettim: Sürekli işe gidip gelerek, iyi paralar kazanarak 'Ben ne yapıyorum?' dedim. Kazanıp daha fazlasını arzuluyoruz. Hayatın bu olmadığını fotoğraf ile daha net görmeye başladım. Buna bir dur demek için 3 buçuk yıl önce meslekteki ilk müşterim hariç bütün dosyalarımı avukat arkadaşlarıma dağıttım" şeklinde konuşuyor.
Avukatlığı bırakmasana rağmen ailesiyle ilgilendiği için yine istediği gibi fotoğraf çekmeye vakit bulamayan Uyar, "Bu yaz bir yerlere kaçmıştık. National Geographic bu çalışmalardan çıktı. Yarışmaya fotoğrafımı son gün gönderdim. Finalist olmama rağmen birinciliği hayal edemiyordum. Fotoğrafta bazı ünvanlar vardır. Ben de bu ünvanları alabilmek için fotoğraf çektim. Uluslararası yarışmalara katıldım. Ünvanlar için katıldığım ilk yarışma Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri oldu. Orada 108 bin fotoğraf içinden en iyi 50 fotoğraf içerisine girdim ve övgüye değer fotoğrafçı seçildim. Fotoğraf açısından kayda değer ve prestijli 3 ödül vardır. Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri, HİPA Ödülleri ve National Geographic ödülleri. Sony'den sonra kendi çıtamı biraz daha yükseltmiş oldum" diyor.
National Geographic ödülleri bir fotoğrafçının ulaşmak istediği en büyük hedeflerden biri olabilir ama Uyar'ın elde ettiği birçok uluslararası başarı var. Yıllarını bu işe vermiş olanlara rağmen kısa sürede böylesine başarılar elde etmesini 'yaptığı işi en iyi şekilde yapma' prensibine bağlayan Uyar, "Fakat aldığım ödüllerle egoların insanlara nasıl farklı tepkiler yaptırdığını gördüm. Her bir ödül ile camia içindeki çevrem azaldı. National Geographic'den ilk ödülü alan Erdal Kınacı hocam 'Alacağın tepkileri tahmin edemezsin, sabırlı ol' demişti. Gerçekten de tahmin edemeyeceğim tepkiler aldım. Çok ağır dille eleştirildim" ifadelerini kullanıyor.