Serkan Keskin, Taner Ölmez ve Fırat İkisivri’nin yeni müzik projesi Barabar, ilk albümleri ‘Memleket Nereye?’yi yayınladı. Bundan bir buçuk yıl kadar önce üçlünün bir araya gelip müzik yapmakla başladıkları yolculukları müzik profesyonelleri Caner Malkoç, Cihan Tanrıverdi, Özgür Taş, Serkan Polat, Sibel Altan’ın da eklenmesi üzerine ciddiyet kazanıyor. Barabar, halk müziği parçalarını batı müziği enstrümanları ve altyapısıyla düzenleyerek yeni bir tarz oluşturuyor. Serkan Keskin, Taner Ölmez ve Fırat İkisivri Barabar’ı ve diğer projelerini anlattı.
Fırat İkisivri: Birazcık spontan gelişen bir durum oldu. Semaver Kumpanya’nın adını aldığı bir oyun var Semaver ve Kumpanya diye. Onun onuncu yılında tekrar sahnelenmesi durumunda bir araya geldik.
Taner Ölmez: Oyun müzikli bir oyun, yarı müzikal. Oyunda şarkılar, türküler vardı. Sonra oyun dışı türküler söylemeye başladık. Daha sonra Serkan’ın evinde buluşmaya başladık. Onun evinde, bahçesinde başka türküler çalıştık.
Serkan Keskin: İlk günden beri kendi yaptığımız, hiçbir prodüktörle çalışmadığımız bir iş oldu. Bunun için herhangi plan yapmadık. Kendiliğinden gelişti ama bir buçuk, iki sene gibi bir sürede gelişti.
Serkan Keskin: Evet, ‘beraber demeyelim de barabar diyelim’ dedik. Çok isim aradık. WhatsApp grbumuzun adı Barabar’dı. Aylar sonra o, grup adımız oldu.
Fırat İkisivri: Bu albümü canlı kaydettik. Gerçekçi olmak lazım. Bir günde yedi şarkı aslında çok çok iyi bir sayı. Mantıklı bir seçim oldu.
Fırat İkisivri: Hem oyunda birkaç türkü okuyor olmamız hem de Taner’in halk müziği ile olan bir geçmişi etkili oldu. Ben de müziğe bağlama ile başladım. Ondan sonra batı eğitimi aldım ama hep birlikte halk müziği yapalım dedik. Biz aslında geleneksel bir müzik yapmıyoruz. Geleneksel müziği kullanıyoruz. O çok iddialı bir iş. Geleneksel bir iddiamızın olması düşünülemez zaten.
Fırat İkisivri: Bunlar iddia olsun diye yapılmış düzenlemeler değil. Aşık Veysel zamanında bir türkü yazarken ‘Bir gün bir türkü yapacağım, herkes okuyacak’ dememiştir. O müzikten beslenen bizler de bir aranje yapacağım ve herkes dinleyecek demiyoruz. O duyguyu alıp işleyip devamında gelişen bir süreç oluyor. Aslında sözü ve okuyanı ön plana çıkaracak bir unsur var müziğimizde.
Taner Ölmez: Benim ağabeyim aslında müzisyen. Yıllarca türkü barlarda çıktı. Hala da çıkıyor. Türkü camiasında ve türkücüler arasında Taylan Özgür Ölmez oldukça bilinen biri. Biz kalabalık bir aileyiz. Geçmişten hatırlıyorum bir araya geldiğimizde “Hadi bir tane de sen söyle” derlerdi bana. Kulağımda hep o zamanlardan yerleşmiş. Bununla ilgili özel bir eğitim almadım. Kendiliğinden gelişti.
Serkan Keskin: Benim şu an halihazırda beş oyunum var. Altıncısı prova aşamasında. Hatta şimdi röportajdan sonra onun provasına gideceğim. Haftada altı gün oynuyorum ama müzik çok istediğim bir şey. Ben müzisyen değilim. Ama şu anda bir müzik grubunun içinde ve o ekipten biriyim ve bu benim hep çok istediğim bir şeydi. Hatta hayatımın sonuna kadar hep olsun dediğim bir şey. Evet birazcık daha az uyuyorum ama bunu yapmak istiyorum.
Serkan Keskin: Çocukluğumdan beri müziğe ilgim var. Ancak tiyatro eğitiminin içinde de müzik var. İçimde hep bir enstrüman çalmak arzusu vardı. Bir sürü şey denedim, ta ki Fırat’la tanışıp Leyla The Band kurulana kadar. Fırat bas gitar çalmam konusunda bana çok yardımcı oldu. Sağolsun. Orada şarkıları çalacak kadar öğrenmiştim ama öyle kalsın istemedim. Gerçekten bir müzik grubuyla çalışmak istedim. Fırat’ın kazancı müzikten ama sanıyorum Taner için de öyledir, bizim başka şekilde, herhangi bir gruba gidip bize şarkı söyletin demek gibi bir durumumuz yok.
Fırat İkisivri: Bu kısımda biraz mütevazı davranıyorlar. Tİyatrodan geldikleri için inanılmaz bir çalışma disiplinleri var. O da beni motive etti. İlk defa böyle bir çalışma disiplini görüyorum. Serkan abinin evinde dört beş saat çalıştıktan sonra ben çıkardım. Arkamdan telefon açıp çalımaya devam ederlerdi. Aslında daha önceden başlamış olsalardı bugün müzik piyasasında çok başka yerde olabilirlerdi.
Serkan Keskin: O çok popüler bir işti. O dönem, diziyi yapıyorken zaten her gün beraber olduğumuz insanlarla dizi için şarkılar yapıyorduk. O şarkılar diziyi izleyenler tarafından çok seviliyordu. İnsanlardan neden bu şarkıları bizimle konserde paylaşmıyorsunuz çağrısı geldi. Yaptığımız şeyin o dönem için dizinin popülerliğiyle ilgili olduğunu biliyorduk. Leyla The Band’de iki profesyonel müzisyen vardı. Barabar’da ise iki amatör var, diğer herkes profesyonel müzisyen. Leyla ile Mecnun bitince herkes kendi işini yapmaya koyuldu.
Serkan Keskin: Aslında Leyla The Band de bizim kurduğumuz bir grup. Bizim ilk çocuğumuz. Aradan zaman geçti. İnsan büyüyor, büyüdükçe de değişiyor. O dönem hemen konser vermek gibi bir derdimiz vardı. Bugün üzerinde bir buçuk sene hazırlandığımız, hemen konsere yetişmek gibi bir derdimizin olmadığı bir grubuz. Gerçekten içimize sindire sindere, mutlu olduğumuz yerde bu müziği paylaşalım dedik. Biz ilk başladığımızda albüm yapalım da demedik. Albüm yapmaktan çok paylaşmak diyorum ben buna. Fırat’ın öyle bir bilgisi var ama albüm yapmanın başka bir disiplini vardır. Bir albüm çıkarmak nedir biz bilmiyoruz. Barabar’la ilgili şimdiki hissim bu grup hayatımın bir parçası olsun, evet, tiyatro yapıyorum ama bu müziği de yapmak istiyorum dediğim bir şey.
Taner Ölmez: Oyunculuğu hiçbir zaman bırakmam, bırakmama da gerek yok zaten. Bir yol ayrımında değilim. İkisi bir arada devam edebilir. Bir buçuk sene nasıl yürüdüyse öyle devam edecek. O gün önümde hangisi varsa ona gideceğim.
Serkan Keskin: Bizim mesleğimiz oyunculuk ve tiyatro. Bu saatten sonra müzisyen olmak gibi bir derdimiz ve iddiamız yok. Sadece yapmak istediğimiz bir müzik var. Zaten bence müzik ve tiyatro bir oyuncu için iç içe olmalı. Biz birazcık daha çalışıp çok sevdiğimiz için biraz daha fazla zaman ayırdık. Ben ilk kez daha çok zaman ayırdım bu işe diyebilirim. Benim mesleğim oyunculuk. Hayatım boyunca oradan kazandım. Başka bir şey yok hayatımda. Sadece müziğe de daha çok zaman ayırmak istiyorum. Bu bir yol ayrımı asla değil.
Taner Ölmez: Serkan’ın da dediği gibi ikisi birbiriyle aynı. İç içe olması gerekiyor. Ama bence biraz tadına bakınca da anladım müzik, piramidin en üstünde. Hepsinin üstünde o var. Acayip bir şey. Tiyatro ve müziğin ortak yanı duyguya hitap etmesi ama müzik bambaşka bir şey.
Serkan Keskin: Burada oynadığımız oyunları yurt dışında doğal olarak üst yazıyla oynuyoruz. Ama türkü söylesek çeviriye gerek yok. Bu arada yurt dışından teklifler de alıyoruz. Müziğin daha evrensel ve çok daha özgür olduğunu düşünüyorum.
Serkan Keskin: Henüz tarihi netleşen bir konserimiz yok ama Şubat’ta bir konser yapmak istiyoruz. Ama hemen bir yere çıkıp konser vermek de istemiyoruz hazır olmadan. Albümü hazır olduğumuzu anladığımızda kaydedip yayınladığımız gibi konsere de hazır olduğumuzda çıkacağız.
Fırat İkisivri: Bizimkisi müzik piyasasında alışılagelmiş bir üslup değil. Özellikle canlı performans albümü yayınlamak... Canlı performans albüm yapan çok fazla müzisyen yok. Dolayısıyla müzik piyasası açısından çok farklı bir yerdeyiz. Tamamen bağımsız da değiliz ama başka bir yerde olduğumuzu söyleyebilirim.
Serkan Keskin: Merkeze uzak olmanın çok fazla avantajı olduğunu söyleyemem. Ama ekip içinde kumpanya ve aile olmakla ilgili bir avantaj var. Merkeze uzak bir yerde iş yapıyorum diyorsanız bu işin sürdürülebilir olması gerekir. İnsanların bize inanması, buraya gelmeye ikna olması bizim on yılımıza mal oldu. Şimdi bir sürü merkezden uzak sahneler kuruldu. En azından takip eden insanlar için haftanın 3- 4 günü 300 kişilik salonumuzu dolduruyoruz. Hiç ara vermeden, 17 yıl oyun ürettik, burayı bırakmadık. Buraya ve ekibe sahip çıktık, başka yerlere gitmedik. Dağılmadık. Biz burada olmayı tercih ettik. Burası çok eski bir kültür merkezi. Zamanında buradan otobüs duraklarına kadar kuyruklar olduğunu biliyoruz. Merkez, zamanla değişir. Burada böyle bir gelenek vardı. Biz bu geleneği tekrar sürdürüyoruz.