Ay’ın soğuk ve sessiz yüzeyinde birdenbire beliren gizemli bir küre; Ceren, Okan ve Müge’nin hayatını değiştirecek bir maceranın habercisidir. Dünya artık yaşanmaz hale gelmiş ve insanlık Ay’da şehirler inşa ederek yeni bir düzen kurmuştur. Üç kafadarın peşini bu yeni dünyada da bırakmaz tehditler ve sırlar... Robot dostları Mavi’nin kaybolmasıyla daha da derinleşen bu gizemi çözmek için yola koyulurlar. Ve Ay gecelerinin karanlıklarında onları izleyen esrarengiz bir Gölge’yle ve Kızıl Küre’nin taşıdığı sırlarla nihayet yüzleşirler... Bilim ve hayallerin iç içe geçtiği bir macera! Ay’da soluksuz bir yolculuğa çıkmaya hazır olun! Zübeyir Tokgöz’ün kaleme aldığı “Kızıl Küre” romanı geçtiğimiz günlerde Ketebe Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluştu. Tokgöz ile Kızıl Küre romanını konuştuk.
Bilim-kurgu çocuk kitaplarımda; çocuklarımızın hayal dünyalarına dokunmak istiyorum. Onları, evrenin büyüklüğü ve ilginçliği karşısında şaşırtıp, asıl yaşam alanımız Dünya’nın önemini vurgulamak amacındayım. Bilinen evrende çok değerli olan yaşam sadece Dünya’da var. Öyle ise gezegenimizin kıymetini bilmeliyiz. Onu korumalıyız. Onu kaybetmemek için kirletmemeliyiz. İsraftan kaçınmak, ihtiyaç kadar tüketmek, yaşama değer vermek, börtüye, böceğe, bitkiye, hayvana yaşam hakkı için saygı duymak, gibi kavramlarla kültürümüzle dolaylı bağ kurulmasını salık veriyorum. Yaşam bağlamında Dünyamız biriciktir ve kıymeti bilinmelidir. İnsanlık, çevre felaketleriyle ve savaşlarla Dünya’yı yaşanmaz duruma getirirse en yakın gök cismi olan Ay’da bile yaşam o kadar kolay olmayacaktır. Kızıl Küre ile çocuklar bir maceranın içine girerek Ay’ın bilimsel özellikleri hakkında da bilgi sahibi oluyorlar.
Günümüzde bilim ve teknoloji büyük bir hızla gelişiyor. Bu gelişmeler aslında bana 15. yüzyılda başlayan coğrafi keşifleri hatırlatıyor. O dönemde yapılan coğrafi keşiflerin dünyanın dengesini ekonomik, siyasi ve sosyal açılardan önemli değişikliklere uğrattığını hepimiz biliyoruz. Bilim ve teknolojideki gelişmeler dengeleri yine değiştirecek sanki. Kanımca tarih kendini tekrarlayacak. Geçmiş dönemde keşif alanı Amerika kıtasıydı, baharat yoluydu, Hindistan’a ve Çin’e okyanustan ulaşmaktı. Günümüzde ve gelecekte ise keşif alanı uzay olacaktır. Mikro kozmos olacaktır. Genetik bilimi olacaktır. Dünya’ya en yakın gök cismi olan Ay’da geçen kurgu bir yönüyle bilim ve teknoloji gelişmelerine çocuklarımızın aşina olması gerektiğine dikkat çekerken, fantastik yönüyle de insanın evrendeki konumunu, duruşunu ifade ediyor. Uzay çok büyük ve bilinmeyenlerle dolu. Kitaptaki kızıl küre insan için bilinmeyeni temsil ediyor. Bu bilinmezliğin içinden ise ne çıkacağını öngörmek hiç de kolay değil. Belki insanlığın gelişimine bir katkı, belki de insanlığın sonu… Kitapta çocukların yaşamı kolaylaştırmak ve Ay’daki su sorunu çözecek olan bitkiyi kaçırmak istediklerine göre, kızıl küre cisminden çıkanlar pek de iyi birileri sayılmazlar. Kötülerle ve onlarla iş birliği yapanlara karşı, sonuçta hep iyilerin kazandığını da unutmamak gerekir. Kitapta da öyle oluyor ve kahramanlarımız kazanıyor.
Bu çocuklar Ay’da bir kraterin üstü kapatılarak kurulmuş kırılmaz camlarla kaplı bir kentte yaşıyorlar. Tıpkı dünyadaki gibi okula gidiyorlar, öğretmenleri ödev veriyor, proje geliştiriyorlar. Dünya nükleer savaş sonrasında yaşanmaz hale geldiği için içlerinde Dünya sevgisi ve özlemi de çok yoğun. Tabii ki bu çocuklar teknolojisini geliştirmiş bir sistemin içine doğdukları için bu imkânlara sahipler ve çok şanslılar. Dünya’da bu kadar şanslı olmayan çocuklar çoğunlukta. Ay’da şehir kurmak elbette kolay değil. Emek ister, teknoloji ister, kaynak ister, sabır ister… Çocuklar, her şeyden önce meraklılar. Kendilerini yaşadıkları topluma karşı sorumlu hissettikleri için ödev konularını Ay’ı bitkilerle bezemek üzerine kuruyorlar. Sistemin, bu yetenekli çocuklara imkân verdiğini de unutmamak gerekir. Her çocuk taşıdığı potansiyel ile bir umuttur. Kendisi ve toplum için. Yeter ki önleri açılsın, amaçlarına ulaşabilmek için imkânlar sağlansın. Karakterlerimiz Ay’ın soğuk ve kısıtlı imkânları arasında yaşamı iyileştirmek için gayret gösteriyorlar. İnsan yaşamı zaten bir macera değil midir?
Her alanda ve son yıllarda yapay zekâ teknolojisindeki gelişmeler, makinelerin insan hayatına daha da gireceğini gösteriyor. Üretim ekonomisi, artık makinelerin birbirleriyle iletişime geçmelerine dayanmaya başlamıştır. Dolayısı ile insan ve teknoloji konusunu birlikte ele almak gerekecektir gelecekte. Kızıl Küre kitabında; bir robot köpek olan Mavi ve kahramanlarımızın arkadaşlığı insan ve makine ilişkisini gösteriyor. Aslında bu insanlar tarafından iyi yönetilmiş teknolojinin faydalı yanını gösteren bir ütopya. Hâlbuki teknolojinin iyi insanların elinde insanlığa faydalı olacağı açıktır.