EDISYON:

Atalık tohumlara babaya vefa

Dilber Dural
00:0024/07/2022, Pazar
G: 16/08/2022, Salı
Yeni Şafak
Tohum girişimcisi Ayten Çöl, babasının  ölümünün  ardından  Amasya’da  bulunan 2 bin  dönümlük Kılçak  Çiftliği’nin  başına geçti.  Çöl, “Eğer  çiftlik yaşarsa  babam da  yaşar” diyor.
Tohum girişimcisi Ayten Çöl, babasının ölümünün ardından Amasya’da bulunan 2 bin dönümlük Kılçak Çiftliği’nin başına geçti. Çöl, “Eğer çiftlik yaşarsa babam da yaşar” diyor.

Çiftliği idare etmenin yanı sıra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Hitotoloji Bölümü’nü bitiren ve Almanya’da yüksek lisans, doktora eğitimlerini tamamlayarak doçent unvanını alan Çöl, yazın çiftlikte çalışıp kışın sıcak olan ülkelerdeki kazılara devam etmeyi kendisi için bir şans olarak gördüğünü dile getiriyor.

Tohum girişimcisi Ayten Çöl. Amasyalı parlamenter ve büyük bir toprak sahibinin tek evladı o. Babası Faruk Çöl, Amasyalı toprak sahibi bir ailede doğup büyümüş ve siyasete atılmış bir politikacı. 1960 İhtilali sonrası Demokrat Partili olduğu için Yassıada’da yargılandı, 1967’de serbest bırakıldı. Kısa bir süre sonra ise Faruk Çöl, Ankara’daki oturdukları apartmanın kapıcısı tarafından öldürüldü. Katil, Çöl’ün elinde büyümüş kendi evladı gibi sevdiği bir kişiydi. Bu acı kayıp sırasında henüz 16 yaşında olan Ayten Çöl babasının adını yaşatmak için önemli bir karar aldı ve baba toprağına Amasya’ya döndü. Tek bir akrabasının dahi kalmadığı bu topraklarda dededen kalma 2 bin dönümlük bir alandaki Kılçak Çiftliği’nin başına geçti. Çöl, pancar üretimiyle başlayan macerasını araştırmacı kişiliğinin etkisiyle farklı ürünlere yönelterek devam ettirdi. Çiftliği idare etmenin yanı sıra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Hitotoloji Bölümü’nü bitiren ve üzerine Almanya’nın Münih şehrinde yüksek lisans, doktora eğitimlerini tamamlayarak doçent unvanını alan Ayten Çöl ile hikâyesini konuştuk.

BABAMI NASIL YAŞATIRIM ENDİŞESİYLE ÇİFTÇİ OLDUM

  • Ayten Çöl, siyasete atılmış milletvekili bir babanın tek çocuğu. Çöl, hayatının henüz baharındayken bütün ülkeyi yasa boğan 1960 İhtilali’ne tanık oluyor. Çöl’ün hayatı ihtilal ile birlikte tamamen değişiyor. Küçük bir çocukken Demokrat Parti milletvekili olan babası Faruk Çöl ihtilal sonrası 1960 yılında, dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile birlikte “vatana ihanet” suçundan Yassıada’da idamla yargılanıyor. Davanın sonunda ömür boyu hapse mahkum edilen Faruk Çöl, daha sonra 1967 yılında çıkan afla serbest bırakılıyor. Serbest bırakıldıktan sonra ise ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşiyor ve ne yazık ki Ankara’daki evlerinin kapıcısı Aziz adlı kişinin bir gün evlerine gelip kurşun yağmuruna tutması sonucu öldürülüyor. Çöl’ü öldürten kişinin ise, evlerinde büyümüş olan, kendi evladı gibi sevdiği kişinin, Aziz isimli kapıcıya yüklü miktarda para ve silah verip kiralık katil olarak tuttuğu öğreniliyor. Bu acı ölümün olduğu sırada ise Ayten Çöl, henüz 16 yaşlarında Ankara’da liseye giden genç bir kız. Babasının ölümünün ardından ailesi ve çevresinin karşı çıkmasına rağmen radikal bir karar alıp Amasya’ya dönüyor. Genç yaşta babasının adını yaşatmak için 1960’lı yıllarda tek bir akrabasının dahi kalmadığı, hiç bilmediği bir ortamda dededen kalma Amasya’da bulunan 2 bin dönümlük Kılçak Çiftliği’nin başına geçiyor. “Çiftliğin başına geçmemdeki kaygım hayatımızı idame ettirmek veya para kazanmak değil” diyen Çöl, “Babamın anısını nasıl yaşatırım endişesiydi. Eğer çiftlik yaşarsa babamda yaşar düşüncesiyle bu işe başladım” diyor.

ÇİFTLİĞİN GEÇMİŞİNDE TOHUMCULUK VAR

Aslında Amasya’da çiftliğin başına geçtiğinde her şey onun için yeni başlıyordu. Çöl’ü korkutmaya ve kaçması için yıldırmaya çalışmışlar. Hatta yetmemiş, bir gece evini mermi yağmuruna tutmuşlar. Ama o yıllar boyu büyük zorluklar çekmesine rağmen yılmamış. Babasının adını ne pahasına olursa olsun yaşatmaya kararlı bir şekilde başarmış. Çöl, terk etmediği dede toprağından kalma çiftliğinde; mısır, şeker pancarı, sebze, soya, buğday ve soğan başta olmak üzere çok çeşitli ürünler yetiştirmiş daha sonrasında ise tohumculuğa girişmiş ve ürünlerin tohumlarını yetiştirmeye başlamış, aynı zamanda Amasya Ovası’nda patatesi ilk yetiştiren kişi olmuş. Bunun yanı sıra “İyi Tarım” belgesi alarak, patates, soğan, mısır ve fasulye olmak üzere Geldingen Ovası’na dört ürün yerleştirdi. Yetiştirdiği tohumları da yurt içi ve yurt dışına pazarlayan Çöl, tohumculuğa girişini ise “Çiftliğin geçmişinde tohumculuk da olduğu için tohumculuğu devam ettirmeye çaba gösterdim” diyerek anlatıyor ve kendisi için büyük bir dönüm noktası olduğunu söylüyor.

YAZIN ÇİFTLİKTE KIŞIN KAZI ÇALIŞMALARINDA

  • Çiftlikle birlikte bir yandan da eğitimine devam eden Çöl, mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji Bölümü’nü kazanıyor. Kendi bölümünün yanı sıra çiftçilikle uğraştığı için, üniversitenin Ziraat Fakültesi’nin hocalarıyla konuşup yaşadığı durumu anlatıyor ve üniversite hocaları misafir öğrenci olarak Ziraat Fakültesi’nde de devam etmesine izin veriyorlar. Çöl, bu sayede Ziraat Fakültesi’nde teorisini, çiftlikte de pratiğini yaparak işini ve kendisini bu alanda yavaş yavaş yetiştiriyor. “Ziraat dört yıllık bir eğitimse tohumculuk onun yüksek lisansı ve doktorası gibi. Böyle görmek gerekiyor” diyor.
  • Aslında Çöl, okuduğu bölüm olan Hitotoloji’yi, kendi mesleğini de hiçbir zaman bırakmadı. Uzun zaman Alman Arkeolijisi Enstitüsü ile birlikte hep kazılara katıldı. Katıldığı kazılar çoğunlukla yurt dışındaki kazılar oldu. Çünkü Çöl, yazın çiftlikte çalışıp kışın sıcak olan ülkelerdeki kazılara devam etmeyi kendisi için bir şans olarak gördü. Çöl’ün hikâyesi azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz atasözüne karşılık en güzel örnek belki de. Tarımla ilgili hiçbir fikri dahi olmayan Çöl, bugün ise “Hanımağa” lakabıyla çağrılan başarılı bir iş kadını artık.

Doğayla birlikte kendimizi de heba ediyoruz

“Doğa Ortak Evimiz” kitabında yazısı bulunan Çöl, doğa ile ilgili şunları söylüyor: “Halkın dikkatini çekmek adına bu çalışma fevkalade olumlu ama burada israfı sadece doğa olarak da düşünmemiz gerekiyor. Bu israf doğayı sadece kötü kullanmak doğayı israf etmek ya da elimizdeki malzemeyi israf etmekle ilgili değil. Doğayla birlikte insanı da israf edebiliyor, heba edebiliyoruz. Bir manada buna da dikkat etmek gerekiyor. Dünyayı üzerindeki canlılarla birlikte bir bütün olarak ele aldığımızda doğru yolu göstermenin küçüklükten itibaren verilecek eğitimden geçtiğini düşünüyorum.”

#Ayten Çöl
#Doğa
#Yaşam

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.