Antep denince akla acı, tatlı bir de Gezegen Mehmet gelir

Herkesin gezegen Mehmet olarak tanıdığı ünlü bir radyocu olan Mehmet Akbay'la Kilisli Restoranda yemek molası verdik. Mekan tercihini konuğum yaptı. Kilisli, adından da anlaşılacağı üzere Antep mutfağına ait lezzetlerin hâkim olduğu bir restoran.Yemeğe Antep mutfağının meşhur yemeği ekşili köfte ve yuvalama alarak başladık. Bunu muhammara ve lahmacun takip etti. Gezegen, içecek olarak kola tercih etti. Bense genelde adetim olduğu için yemekte içecek almam. Konuğumla beraber aperatif olarak aldığımız yemeklerimizi yerken bir yandan da koyu bir sohbete daldık. Gezegen hayatında en zevk aldığı şeyin yemek yemek olduğunu söylüyor. "Her yerde yemek yemem ama her yemeği yerim seçim yapmam" diyor. Kilisliye, ailece gelip hoşça vakit geçiriyorlarmış. Bu restoranı onlar için özel yapansa elbette Mehmet'in Antepli olması ve Antep yemeklerinden vazgeçememesi… Kendisi DJ yerine Gurmeliği de meslek olarak seçebilirmiş. Çünkü yemeklere olan merakı onu lezzetler konusunda da uzmanlaştırmış diyebilirim.

Antep mutfağının etli yemeklerden ve kebaplardan oluştuğunu bilmeyeniniz yoktur. Konuğumda bir Antepli olunca haliyle ana yemek olarak kuzu şiş ve adanadan oluşan bir menü sipariş ettik. Gerçekten yemek yemekten özel bir zevk aldığı belli oluyor Gezegenin. Ama sadece yemekten.. Çünkü mutfağa girmeyi hiç sevmediğini söylüyor. Gezegenin, en çok sevdiği yemekler yuvalama, ekşili köfte, ezme, kuru fasulye, pilav cacık karnıyarık, Antep dolma, biber ve patlıcan dolma. Vazgeçilmezi ise yoğurt. Muhakkak her öğünde yoğurt bulundururmuş. Aslında ne kadar doğru bir tercih. Vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri içeren, kalsiyum deposu olan bir gıda. Sofralarımızda muhakkak bulundurmamız, özellikle de çocukların yemesini sağlamamız gereken öncelikli besinler arasındadır yoğurt.

Gezegen Mehmet bir Antepli olarak baharatların da hakkını veriyor ve "Hayatın tatları olan acı tatlı ve tuzluyu çok severim soframdan da eksik etmem" diyor. Ancak yemeğe verdiği önem kadar günün belki de en önemli öğünü olan kahvaltıyı es geçiyormuş çoğunlukla. Ben bunu günümüz insanın yoğun iş hayatına bağlıyorum. Hayat koşuşturmacası içerisinde sabah biraz daha erken kalkıp sıkı bir kahvaltı yaparak güne başlamak insanımıza zor geliyor. Bu yüzden günün en zevkli öğünü maalesef iş yerlerinde atıştırılan poğaça ya da tostlarla geçiştiriliyor. Gezegen bu duruma bir çözüm bulmuş kendince: "Kahvaltı yapamadığım için öğle yemeğini asla atlamam. Bir de açsam yayına girmeden önce muhakkak mükellef bir sofra kurar ve bir şeyler yemeye özen gösteririm" diyor. Yemeklerde kola ve yayık ayranını tercih ettiğini söyleyen Gezegen, suyla arasının hiç iyi olmadığını anlatıyor. Oysa su, yemekten çok daha önemli bir yer tutmalı hayatımızda. Yemekle suyun dengesini çok iyi ayarlamalıyız. Bir de yeri gelmişken söylemek istiyorum. Eskiler suyu yemekten iki saat sonra içermiş. Bu aynı zamanda Peygamberimizin de bir sünneti. Konuyu bilimsel olarak araştıran birçok uzman da yemekten en az iki saat sonra su içilmesinin sağlık açısından birçok yararı olduğunu söylüyor.

Çok zengin olmasına rağmen Türk Mutfağı'nın geri kaldığını düşünen Gezegen'in bu konuda ilginç fikirleri var. "Bill Gates bir telif hakkıyla zengin oldu. Biz Türkler, sadece lahmacun ve içli köftenin telif hakkıyla zengin olabilirdik. Devlet Türk Mutfağı için bir politika belirlemeli. Kültür Bakanlığına bağlı 'Türk Mutfağı Genel Müdürlüğü' gibi bir kurum kurulmalı. Yüzlerce lezzetimiz var ama bunları dünyaya tanıtmakta sıkıntı yaşıyoruz. McDonalds, sağlıksız beslenmeyi ve obeziteyi tetiklemesine rağmen bir köftesi ile marka olup para kazanıyor" şeklinde konuşuyor. Bunları anlatırken self servis ve açık büfeden nefret ettiğini öğreniyorum. Gezegen de benim gibi açık büfenin aşırı derecede israfa neden olduğunu düşünenlerden. Sohbetimizin hararetinden sıyrıldığımız bir anda ikimiz de yemeklerimizi çoktan bitirmiş olduğumuzu fark edip, çaysız olmaz diyor ve sohbetimizi cam bardakta çayla iyice demliyoruz. Hoş bir sohbet gerçekleştirme fırsatı bulduğumuz Kilisli Restorana Antep mutfağını seviyorsanız uğramanızı tavsiye ederim.

1969 yılında Gaziantep'te doğan Mehmet Akbay, bir yaşındayken anne ve babası ayrıldığı için hayatının büyük bir bölümünü dedesinin ve babaannesinin yanında sürdürmüş. Mobilya ve dekorasyon işinde çıraklık ve 10 yıl süreyle marangozluk yaptıktan sonra İstanbul'a yerleşince radyoculuk hayatı başlamış. Gezegen lakabını da radyocu olduktan sonra almış. Her ne kadar radyocu olsa da onunla ilk kez yemek üzerine söyleşi yapınca anladım ki Gezegenden iyi bir gurme de olurmuş.