Anadolu toprakları, yüzyıllar boyunca ev sahipliği yaptığı medeniyetler sayesinde büyük bir kültürel mirasa sahip. Böylesi zengin bir miras içindeyken, topraklarımız üzerinde yapılan her projede, tarihe ve kültürümüze ilişkin yeni bilgiler bulmak kaçınılmaz oluyor. Bu örneklerden birisi de Azerbaycan doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) kapsamında ortaya çıktı. Ardahan’dan Edirne’ye uzanan 20 ilde toplam bin 811 kilometrelik alanda yapılan boru çalışmasında bulunan antik şehir ve mezarlar tarihe ışık tuttu. Büyük bir titizlikle çalışılan projede ortaya çıkan miras, şehir müzelerinde sergileniyor. Elde edilen bulgular ise “Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları” kitabıyla okuyuculara aktarılıyor. Önceki gün Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde tanıtılan kitap, hat boyunca yapılan arkeolojik kazıların buluntularını içeriyor.
Eserde Bursa, Erzurum, Çanakkale, Balıkesir, Ankara, Eskişehir ve Kütahya’da elde edilen bulgular büyük bir titizlikle okuyucuya sunuluyor. Kitapta, kazılarda çıkan eserler çeşitli başlıklarda gruplanarak, hikayesiyle anlatılıyor. Özel olarak fotoğraflanan eserlerin yanı sıra saha çalışmaları da tüm bilimsel ayrıntılarıyla meraklılarına sunuluyor. Çok sayıda Tanrıça Afrodit’in sergilendiği Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde özellikle cam eserler açısından şaşırtıcı bir zenginlik var. TANAP’ın yürüttüğü kazılardan elde edilen Helenistik Roma Dönemine ait cam eserler, dünyanın sayılı koleksiyonları arasına girecek nitelikte. Tüm bu teşhir edilenler dışında müze deposundaki eserler ise bölgenin kültürel mirasının zenginliğini gözler önüne seriyor.
TANAP’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı iş birliğiyle yürüttüğü bu arkeolojik çalışmalarda toplam 161 arkeolojik ve tarihi kültürel miras alanında çalışıldı. Projenin arkeoloğu Engin Coşar, ilk kez keşfedilen 106 alandan 25’inde kurtarma kazısı yaptıklarını, bin 400’ü aşkın eser kurtardıklarını söyledi. Coşar izlenen süreci şöyle özetledi: “Boru hattı projesi inşaat çalışması yapılırken, çıkan bulguların bütünlüğünü bozmamak adına, doğa şartları müsait oldukça birçok kez güzergah değiştirdik. Değiştiremediğimiz noktalarda kurtarma kazısıyla, ilgili müzelerimizin denetiminde çalışmaları tamamladık. Bilinen yaklaşık 12 noktanın yanı sıra inşaat esnasında tesadüfen karşımıza çıkan alanlar da oldu. Alaybeyi bunlardan birisi. Toprağı 20 santimetre sıyırdığımızda M.Ö. 800'le karşı karşıya geldik.”
Kitabın genel danışmanı ve editörü Nezih Başgelen çalışmanın hem ulusal hem de uluslararası ölçekte bir kültür projesi olduğunu söyledi. Başgelen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında bütün ülkeyi kat eden ve bunu yaparken de florasından faunasına, inanılmaz zorluktaki coğrafyada yüksek başarıyla sahada uygulanmış bir proje, herhalde dünyada sayılıdır. Bunlar topluma nasıl anlatılabilir diyerek kitap projesini ortaya koyduk. Yaklaşık 45 yıllık tecrübelerim ışığında görseli ön plana çıkartarak, bilgiyi bir kültür köprüsüyle arkeolog olmayanlara da anlatabilecek yol izlemeye çalıştık” dedi.
Arkeolog Engin Coşar, dünyada iki örneği bulunan istiridye kutudan bir diğerini Kalebayır kazılarında bularak önemli bir eseri kültürümüze kazandırdıklarını ifade etti. Coşar, “Balıkesir Kalebayır nekropol alanında kurtarma kazısı gerçekleştirdik. Yerleşimin mezarlığı olan bu alanda karşımıza bir istiridye kabuğu kutucuğu çıktı. Dünyadaki üçüncü örnek olduğunu öğrendik. Biri İtalya’da, biri Fransa’da diğeri de Türkiye’de. Balıkesir Arkeoloji Müzesi’nde teşhirde olan istiridye kabuğu, içerisine kozmetik ya da kıymetli madenlerin konulabileceği bir kutucuğa çevrilmiş. Üç bronz klipsle tutturulmuş” diye konuştu.