
Ağaçlara çaput bağlamanın veya nazardan korunmak için kurşun döktürmenin batıl inanç olduğunu biliyoruz. Peki bunun inanç dünyamızda bıraktığı hasarı biliyor muyuz? Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Kenan Oral, batıl inanç ve hurafelerle ilgili bilmemiz gerekenleri anlattı.
Batıl inanç, dini bir temeli bulunmayan, Kur’an ve Sünnet tarafından reddedilen asılsız düşünceleri ifade eder. Falcılık, kehanet ve gizemli tedavi türleri batıl inancın ortaya çıktığı en yaygın konulardır. Hurafe de batıl inanç ile yakın bir anlama sahiptir. Onu, dinin aslından olmayan ve dine sonradan çeşitli şekillerde sokulmuş gerçekle bağlantısı olmayan, yanlış ve geçersiz inançlar şeklinde tanımlayabiliriz.
İlk çağlarda olduğu gibi modern çağda da insanlar arasında pek çok batıl ve hurafe inancın kendisine alan bulduğunu görmekteyiz. Dini ve ilmi bir temeli bulunmayan bu düşüncelerin, maalesef her eğitim seviyesinde insanın hayat tarzını ve yaşantısını etkilediğini gözlemliyoruz. Bu da ne kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı göstermesi açısından oldukça etkileyicidir. Bu tür inançların yaygınlaşmasında cehaletin yanısıra psikolojik ve kültürel faktörlerin baskın olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, falcılara ve medyumlara gitmek ve onlardan medet ummak tam bir bilgisizlik eseridir. Eş zamanlı olarak çaresizlik hissi, korku ve kötülüklerden korunma isteği ile geleceği öğrenmeye duyulan merakın da bu tür boş inançlara insanları sevkeden psikolojik faktörler olduğunu görmekteyiz.
Daha somut bir örnek vermek gerekirse; modern tıbbın deva bulamadığı bir hastalıktan kurtulmak için yatıra gidip mum yakıp adak adamak gibi. Kültürel faktörler arasında ise bireyin daha önce başından geçen olaylar ve deneyimleri, ailesinin etkisi ve içinde bulunduğu gelenekten tevarüs eden algı ve inançları saymak mümkündür.
İslam’ın inanç esaslarına aykırı olan, özellikle de tevhid ilkesini zedeleyen batıl inanç ve hurafeler çok tehlikelidir. Zira her gün Fatiha Sûresi’nin 5. ayetinde mealen “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” diyoruz. Dolayısıyla biz yalnızca Allah’a ibadet etmeli ve yalnızca O’ndan yardım dilemeliyiz. Zira Allah’tan başkasından medet ummak ve yardım istemek anlamına gelecek inançlar, kişinin imanı açısından tehlikelidir. Nitekim İslam, nihai etkiyi Allah’tan başkasına atfeden tutum, davranış ve inanışları kesinlikle yasaklamıştır. Bu çerçevede bir yatırdaki ağaca çaput bağlayıp ondan yardım ve medet ummak kesinlikle caiz değildir. Benzer şekilde nazar boncuğu veya benzeri şeyleri, onlardan fayda bekleyerek boyna takmak veya bir yere asmak günahtır. Nazardan korunmak için Efendimiz’in torunları için okuduğu şu duayla Allah’a sığınabiliriz: “Eûzü bi-kelimâti”llâhi”t-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.” (Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah”ın tam kelimelerine -sonsuz iradesine ve hükmüne- sığınırım.) (Buhârî, Enbiyâ, 10)
İslam dinine göre gaybı sadece Allah ve Allah’ın bildirdiği Peygamberleri bilir. Peygamber olmayan hiçbir insan, gelecekten haber veremez. Dindeki konumu, bilgisi ve ibadeti ne kadar olursa olsun o kişi gayba dair bilgiler elde edemez. Kısacası meydana gelecek olayları veya kişilerin gelecekte yaşayacaklarını bildiğini söyleyen kimselerin sözlerine güvenmek ve onlardan yardım istemek İslam inancına aykırdır. Bu nedenle, falcı, üfürükçü ve medyum gibi çeşitli sıfatları kullanan kişilere hiçbir müminin başvurmaması gerekir. Diğer yaygın bir hurafe ise sıkıntı ve benzeri şeylerden kurtulmak için yapılan kurşun döktürmektir. Bu bir hurafe olup İslam dininde yeri yoktur. Müslümanın bu tür bidat ve hurafelerden şiddetle kaçınması gerekir. Bereket getireceğine inanılarak yapılan siftah olarak alınan parayı çeneye sürmek de İslam dininin onaylamadığı ve batıl saydığı inançlardan bir diğeridir. Kötülüklerden korunma vb. düşüncelerle şeytan kulağına kurşun diyerek tahtaya vurma hurafesinin de dini bir geçerliliği yoktur. Zira Müslümana yakışan bu gibi durumlarda “Allah korusun!” demesi ve Peygamberimiz’in öğrettiği gibi Felak ve Nâs surelerini okumaktır.
Dikkat edilmesi gerekenleri birkaç maddede sıralayabiliriz: İslam’ın bir tevhid dini olduğu ve dinimizde her şeyin yaratıcısının Allah olduğunu ve her türlü yardımın O’ndan isteneceğini aklımızda tutmalıyız. Dinimizi, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde ve doğru kaynaklarından öğrenmeye gayret etmek gerekir. Bu çerçevede okuyucularımıza faydalı olması ve kolay ulaşılabilirliği nedeniyle birkaç öneride bulunmak isterim. Hem çevrimiçi hem de sınıf ortamında eğitim veren Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an Kursları’na ve câmi görevlilerimize başvurabiliriz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan “İnanç Kitapları Serisi”’ni okumak sağlam bir İnanç temeline sahip olmak için önemli bir kaynaktır. Burada hatırlatmak isterim ki tüm vatandaşlarımız, aklına takılan veya öğrenmek istediği konularda Din İşleri Yüksek Kurulu’na dini sorularını 7 gün 24 saat yöneltebilir.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.