Kur’an-ı Kerim, insanın en güzel şekilde yaratıldığını, daha sonra aşağıların aşağısına indirildiğini, ancak iman eden ve salih amel işleyenlerin bundan istisna edildiğini haber verir. Bu nedenle Allah, doğru yolu göstermek üzere Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar birçok peygamber ve kutsal kitap göndermiştir. Buna rağmen birçok toplum kendilerine tebliğ edileni kulak ardı etmiş, bu nedenle de Allah’ın lanetine uğrayarak tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Bu tür konuların anlatıldığı kıssalar Kur’ân-ı Kerim’in yaklaşık üçte birine tekabül ede, bu kıssaların neredeyse yarıdan fazlası ise İsrailoğulları ve onların sordukları sorular hakkındadır. Bu bahislerin bir kısmı, Yahudilere verilen nimetler hakkındadır: Çölde taştan su fışkırtılması, semadan bıldırcın ve kudret helvası indirilmesi, soylarından peygamberler gönderilmesi, kendilerine kitap verilmesi, ilim sahibi insanlar olmaları bu nimetlerdendir.
Ancak verilen nimetlerle ilgili bahisler geçmiş dönemlerde ve belli şartlarda gerçekleşip tamamlanmış bir olgu olarak ortaya konulur.
İlerleyen ayetlerde ise Kur’an, Yahudileri bazı özelliklerinden dolayı hem bu dünyada hem de ahirette lanetlediğini anlatır. Kendilerine birçok peygamber gönderilen İsrailoğulları onlara âsi olmuş, hatta bunlardan bazılarını öldürmüşlerdir. Kendilerini Kızıldeniz’i yarıp Firavun’un zulmünden kurtaran Allah yerine buzağıya tapmışlardır. Yine kendilerine vaat edilen kutsal topraklara girmeyi reddetmişlerdir. Hz. Peygamber dönemindeki Yahudiler ise mal ve servet kaybetme korkusu, toplumsal statü kaygısı gibi nedenlerden dolayı kendilerine bildirilen gerçeği gizlemişlerdir. Bu nedenle Allah’ın lanetine müstahak olmuşlardır. Pek çok ayette isyanları ve inkarları anlatılan İsrailoğulları/Yahudilerin Kur’an’daki tasvirlerinden bazı örneklere bakalım.
Kur’an, peygamberleri ve onların getirdikleri şeyleri yalanlayıp inkâr etmeleri sebebiyle Yahudilerin lanetlendiğini şu ayette anlatır: “‘Kalplerimiz perdelidir’ dediler. Hayır; küfür ve isyanları nedeniyle Allah onlara lanet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.” (Bakara-88)
Medine Yahudileri Hz. Peygamber’in tebliği karşısında “kalplerimiz perdelidir”, yani senin söylediklerin bizim aklımıza yatmıyor diyerek onu inkâr etmişlerdir. Onlardaki bu anlayamama ve akıl edememe kendilerinde bulunan fiziki bir kusurdan değil, küfürlerinden dolayı kalplerindeki anlayıştan yoksun bırakılmaları nedeniyledir. Yahudiler daha önceden kendilerine gelen peygamberleri inkâr edip öldürdükleri gibi Hz. Muhammed’i de birkaç sebepten ötürü yalanlayıp inkâr etmişlerdir.
Yahudilerin, Allah’ın lanetine uğramalarının bir nedeni de O’nun buyruklarına karşı gelip isyan etmeleridir. Bu hususta, “Ey Ehl-i kitap! Biz birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden yahut cumartesi yasaklarını çiğneyen kimseleri lânetlediğimiz gibi onları da lânetlemeden önce, sizdekini doğrulamak üzere indirdiğimiz kitaba iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir.” (Nisa – 47) buyurulmaktadır. Ayette de ifade edildiği gibi cumartesi yasağına uymayıp haddi aşarak Allah’ın emrine isyan eden İsrailoğulları’nın lanetlendiği ve Hz. Peygamber’e iman etmeyen Yahudilerin de başına aynı şeyin gelebileceği belirtilir. Böylece bu mesaj Hz. Peygamber döneminde Medine’de yaşayan Yahudilere net bir şekilde verilmiş olur.
Kur’an, Yahudilerin lanete uğramasının bir sebebi olarak da Allah’a verdikleri sözden caymalarını gösterir. Bu durum ayette şöyle ifade edilir: “Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular...” (Maide – 13)
Ahdi bozmak, kendilerine gösterilen delillere göre amel etmek yerine şüpheli şeylerin peşine düşüp ona itibar etmektir. Bu hususta delile göre değil de heva ve heveslerine göre hareket eden Yahudiler, peygamberlerini yalanlayıp öldürmelerinden ve Hz. Muhammed’in Tevrat’ta geçen vasıflarını gizlemelerinden dolayı lanete uğramış ve Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmışlardır. Yine kendilerine indirilen kitabın lafzını ve manasını değiştirip onu tahrif etmişlerdir. Verdikleri sözün aksine hareket etmişlerdir. Eğer onlar söz ve ahitlerinde durmuş olsalardı Allah onlara yardım edecek ve yaptıkları iyilikler karşılığında onları cennetine kabul edecekti. Ancak onlardan birçoğu söz verdikleri şeyleri yerine getirmemişlerdir.
Yahudilerin Allah katında lanete uğramasının bir nedeni de “Allah’ın eli bağlıdır” diyerek Allah’a iftira etmeleridir. Bu durum ayette şöyle dile getirilmektedir. “Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet olasılar! Bilakis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir...” (Maide – 64)
Elin açık ya da kapalı olması cömertlik ve cimriliği ifade etmek için kullanılan meşhur bir deyimdir. Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” sözünü iki sebebe binaen söylemişlerdir:
* Yahudiler, başlarına gelen felaket ve musibetleri Allah’tan bilmişler ve Allah’ı cimrilikle suçlamışlardır. Bununla onlar Allah’ın kudretinin azaldığını ve her konuda dilediği kararı veremediğini kastetmişlerdir.
* Yahudiler, Müslümanları fakirlik ve sıkıntı içinde görünce alay ve istihza yoluyla “Muhammed’in ilahı fakir ve elleri bağlıdır” demişlerdir. Ancak söz konusu ayetin “Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir” şeklindeki ifadesi onların bu iddia ve iftiralarını apaçık bir biçimde yalanlamaktadır. Böylece Allah’ı şanına yakışır bir tarzda anmak yerine ona iftira atan Yahudiler, bu nedenle Allah’ın lanetini hak etmişlerdir.
Kur’an Yahudileri lanetlenmiş bir millet olarak zikretmekle beraber, onlara Allah’a ve ahiret gününe inandıkları ve iyiliği emredip, kötülüğü nehyettikleri takdirde müjdelerin olduğunu da anlatır. Kur’an’da geçen, “Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça, kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. Hepsi bir değildir; Ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar.” (Al-i İmran – 112,113) ayetleri, onların hepsinin bir olmadığını, lanetlenenlerin sözlerinde durmamalarından, şirklerinden ve amellerinin kötü olmasından dolayı; müjde verilenlerin de Allah’a şirk koşmadan ona kul olarak istikametli bir yol takip etmelerinden dolayı müjdelendiklerini göstermektedir.