Klasik Türk Müziği’nin en önemli kadın yorumcularından Dilek Türkan, yeni albümü “Vuslatın Başka Alemi”ni yayınladı. Osman Nihat Akın’a ait 11 şarkıdan oluşan bu albümün İstanbul’u bir dönem yaşamış ve onu okumuş bir yazarın duygularıyla dolu olduğunu söyleyen Türkan, "Bu duyguları hatırlamaya çok ama çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz. Benimkisi bir hatırlatmaydı” diyor.
İncesaz grubunun uzun yıllar solistliğini yapan ve pek çoğumuzun oradan tanıdığı sanatçıya “Neden yollarınızı ayırdınız?” diye sorduğumuzda “İncesaz’ın isteği ile bitti, ben de şaşırdım” cevabını verebilecek kadar açık sözlü Dilek Türkan bir süredir yaşamını ailesi ile birlikte Berlin’de sürdürüyor. Hayatta aldığı risklerden müziğe ve neden çok fazla ekranlarda olmadığına kadar pek çok konuyu konuştuk.
Son zamanlarda fark ettiğim bir şey var ki o da tekil olma hali. Her şeyin en iyisinden bir tane gibi… Bu hemen her şeyde böyle. Beni aynılıklar biraz rahatsız ediyor sanırım. Hep bir muhalefet duygusu var içimde. Hep bir “neden” sorusu var. Türk müziğinde en büyük sorunlardan biri de ekseriye bestecilerin hayatta olmaması ve telif sorunu sebebi ile eserlerinin icra edilememesi. Çoğu bestecimiz, çocukları ya da torunları sebebi ile müzik tarihinden silinmeye başlandı çünkü kararları onlar veriyor. Bu uzun bir mesele belki bir gün sadece bu konu üzerine konuşuruz. Bence konuşmalıyız da... Bu albüm İstanbul’u bir dönem yaşamış ve onu okumuş bir yazarın duygularıyla dolu. Bu duyguları hatırlamaya çok ama çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz. Benimkisi bir hatırlatmaydı…
İncesaz’ın isteği ile bitti. Hiç beklemiyordum, haliyle bir şoktu bu benim için ama daha sonra gördüm ki bir iyilikti bu. Hayatımda aldığım en büyük derslerden biriydi. Kırılmış bir yerden beni güçlü ve kendi yoluma itti, bu sebeple minnettarım.
Bazıları iş yapar bazıları öyle görünür
Görünebileceğim bir ekran olamaması bir tercih değil aslında maalesef mecburiyet. Yaptığım işleri ortaya çıkarırken çok zaman ve çaba harcıyorum, geriye onu tanıtacak zaman kalmadan aksiyona geçiyorum yani konserlere. Bazıları iş yapar bazıları da yapar gibi yapar. Yaptığını göstermeye çalışmazsın ki onun bir arayanı ve bulanı olur. Assolistlerle dolu bu düzene aykırılık bu biliyorum. Ben süsün, şatafatın değil, müziğin işçisiyim ve bundan da zevk alıyorum. Diğer detaylara harcadığım zaman kısacıkken müziği hayal edişim uzun zamanlarımı alıyor.
Her tür olabilir. Benim için bunun hiçbir önemi yok, tek vazgeçilmezim yanımda heyecan duyan müzik arkadaşlarımın olması. Bana ilham veren ne varsa kabulüm. Başkalarını şaşırtabilir bu ama beni hiçbir farklı tür şaşırtmaz. İçimdeki deliyi biliyorum çünkü.
Kesinlikle böyle, ne isem oyum. Yer, zaman hiç önemli değil. Konser salonunda da evimin salonunda da aynı Dilek’im.
Müzik atölyesi kurduk n Hümanist tarafınızı biliyorum maalesef dünya böyle ruhlar için çekilmez bir hale geliyor. Dünyadaki savaşları ve masum şekilde öldürülen halkları nasıl değerlendiriyorsunuz. Dünyayı iyileştiren bir şeyle yaşıyorum; müzikle. Bu şansın bana verilmiş olması, bunun farkında olmam, daha farkında olmadıklarımı arayışım, tüm bunlar beni hafifletiyor. Yaşadığımız topraklar, tüm dünya üzerimizde çok ağır bir yük. Bu çekilmezliğin içinden beni çekip çıkaran bir işim var. Ben onu ne kadar iyi yapabilirsem haksızlıklara savaşlara meydan okuma gücüne sahip oluyorum çünkü güçlü bir kadın oluyorum. Sesini duyurmanın en etkili yolu yaptığın işi en iyi şekilde yapmak. Hele de söz konusu sanatsa…
Hayır. Asla kaçış değil. İstanbul’a aşığım. Ben İstanbul’un müziğini yapıyorum ve onu dünyanın her yerine taşımak istiyorum. Konserler ve farklı etkinlikler için çoğunlukla Türkiye’deyim ama Berlin’de de bir yaşam kurduk ve ikisini bir arada yürütüyoruz. Orada müzik atölyesi kurduk ve uzakta bu müziği öğrenmek isteyenlere rehberlik ediyoruz. Konser ve projeler gerçekleştiriyoruz. Tüm bunlar kaçmak için değil büyümek için.
Sev, eleştir, gurur duy
Biz birbirimizi zaten acımasızca eleştiriyoruz müzisyen eşim Derya ile. O, oldukça kibar bir yerden yapar bunu. Hatta bunu da eleştiririm ben, rahat olsana hiç çekinmeden söylesene derim. Kendim de eleştirmeyi severim, kendimi de başkalarını da ama ilham vererek. Verdiğim eğitimlerde de bu asıl kuralımdır. Sev, eleştir,gurur duy… Albümle ilgili eleştirilere gelirsek şu ana kadar maalesef çok iyi. Projenin yapım aşaması çok keyifli ve sakindi. Bu albüme de yansımış belli ki. Yorumlar bu yönde. Artık yeni yapımlarda albüm bütünlüğü olmadığı için bu yönde fazlaca teşekkür alıyorum. Sanırım düzene çok da bakmamak lazım.