Günümüzde çağdaş sanatın etkisini biraz daha yoğun hissetsek de süreçteki geleneksel aktörlerin varlığını hiçbir zaman yadsımıyoruz. Sanatçı ve zanaatkar arasındaki etkileşimi de elbette... İstanbul Modern’in bu kapsamda güzel bir projesi var. İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle hayata geçirilen “Uluslararası Misafir Sanatçı Programı” kapsamında dünyanın farklı köşelerinden uluslararası bienallere, sergilere katılmış, dünyanın önde gelen müze ve sanat kurumlarının koleksiyonlarında yapıtları yer alan sanatçı, mimar ve tasarımcılar ile İstanbul’daki zanaatkârlar biraraya geliyor ve birbirinden ilham alıyor. Programa davet edilen sanatçılar şehrin dört yanındaki zanaat atölyelerini geziyor ve sürece tanık oluyorlar. Böylece kimlerle çalışacaklarına karar veriyorlar. Ülkelerine döndükten sonra ise üretim süreci başlıyor.
Hatırlayanlar olacaktır; müze 2016 yılında benzer anlayışlar bir sergiye de imza atmıştı. Zanaattan Tasarıma sergisinde kaybolmakta olan zanaat ve el sanatları sanatçı ve tasarımcılarla buluşmuş ve ortak üretimlerini sergilemişti. “Uluslararası Misafir Sanatçı Programı” kapsamındaki çalışmalar ise önümüzdeki yıl tamamlanacak ve üretilen eserler Şubat 2020’de İstanbul Modern’de sergilenecek.
Programın son konuğu Danimarkalı iki sanatçı Randi Jørgensen ve Katrine Malinovsk oldu. Daha çok ahşap üzerine çalışan sanatçılar için İstanbul şahane bir deneyim alanı olmalıydı ve öyle oldu. Salıpazarı, Eminönü, Süleymaniye, Beşiktaş gibi yerlerde zanaatkarlarla bir araya gelen sanatçılar Danimarka’ya döndü ve kolları sıvadı. Detayları ikiliden dinledik...
Bu seyahatte o kadar çok malzeme topladık ve şey gördük ki… Zihnimizi açan ve bakış açımızı geliştiren bir süreç oldu bizim için. Aynı zamanda kentin farklı noktalarındaki atölyeleri gezmek de zihnimizde pek çok imgenin oluşmasına yardımcı oldu. Aslında bu projenin önemi şu; tek başımıza gelseydik İstanbul’a böyle bir genel kanıya sahip olmazdık. Araştırmamızın önemli bölümü de bu. Bu araştırmanın sonucu karar vereceğimiz bir süreç olacak. Ne yapacağımıza karar verdiğimizde ne kadar çok seçenek olduğunu görmek çok iyi oldu.
Projemizi geliştirirken matkapla çalışan birini aradığımızda artık nerede olduğunu biliyoruz. Danimarka’da böyle bir durum yok. Tabi ki belli işleri yapanlar var. Ama çatkapı gidebileceğiniz ve o üretime birebir şahit olabileceğiniz bir yer yok. Bu açıdan İstanbul çok önemli. Gezerken fark ettik ki pek çok atölye birbiriyle işbirliği yapıyor. Herhangi birine gittiğimizde o zanaatkar etkileşim kurabilir ve üretim yapabiliriz. Bu büyük bir şirkete gidip onlarla bir proje üzerine çalışmakla bir zanaatkarla herhangi bir projeyi derinleştirmek benzersiz bir deneyim olacak.
Bir de kent merkezinde çok fazla malzeme satanlar var. Demir parçalardan herhangi bir musluğa kadar bazı bölgelerde karşıla bütün malzemeleri bir arada görmek de bir sanatçı için üretkenliği artıran ve zihin açan şeyler. Sokaklarda gezmek bile insana ilham veriyor. En etkileyici olan ise tüm bunların kent merkezinde olması.
Çok etkilendik. Neler gördüğümüzü düşündüğümüzde de çok büyük yelpazede binalarla karşılaştığımızı fark ettik. Ahşap binaları gördüğümüzde Danimarka’da bildiğimiz örneklerle karşılaştık. Yüzyıllara dayanan birikimin tek bir kentte omuz omuza var olabilmesi çok etkileyici.
Şehrin birçok yapısı bu noktada bizi çok etkiledi. Gezilerimiz sırasında Süleymaniye Camii’ne gittik. İçine girdiğimizde aydınlatmaların düşük olduğunu fark ettik ve merak ettik. Cami mimarisinde dikey değil de yatay hatlarda inşa edilmiş olması ilginçti bizim için. Hem bu kadar büyük bir yapının içine girip hem ev ölçeğinde bir mekanla etkileşim kurabilmek de çok etkileyiciydi. Tabi ki o derinlik ve o deneyim de başkaydı bizim için. İstanbul muhteşem bir şehir.
Aslında kent merkezinde bu kadar büyük ölçekli ahşap mimari görmek bizi çok etkiledi. Normalde deniz kenarında ya da kent dışında olur bu tür yapılar. Ama merkezdeki ahşap mimarinin bu kadar görünür ve büyük ölçekli olması bizi çok etkiledi.
Evet bu tür işler Danimarka’da da var. Ama İstanbul’da İstanbul’da bu üretimin devam etmesi ve büyük ölçekte devam etmesi çok önemli aslında. Ne kadar yetkin olduklarını ve hayatlarını buna adadığına değinmemize pek gerek bile yok.
Evet. Binaların işlevleri paralel olarak binaların taşıyıcıları, çeşitli elemanları vardır. Ama burada gördüğümüz bütün kuş evleri cömertçe binanın bir parçası olarak kabul ediliyor. Danimarka’da biz de çeşitli ahşap hazırlanmış şeyleri biz de asıyoruz fakat İstanbul’da ilginç olan şey, bütün genel binanın yapılışıyla değerlendirilmiş olması. Bu da ayrıca etkileyiciydi.