Yeni Şafak

Ahmed Midhat Efendi’nin pek mutantan dünyası

Yakup Öztürk
01:0015/04/2020, Çarşamba
G: 14/04/2020, Salı
Yeni Şafak
Ahmed Midhat Efendi
Ahmed Midhat Efendi

Ahmed Midhat Efendi’nin oğlu Kâmil Yazgıç’ın 1940’ta Tan gazetesinde tefrika edilip aynı yıl Ahmet Mithat Efendi Hayatı ve Hatıraları adıyla yayımlanan yazıları bugün Yazgıç’ın kitaba girmeyen yazılarının da ilavesiyle İsmail Alper Kumsar tarafından yeniden okura sunuldu. Ancak bu isim içeriği tam olarak yansıtmadığı gerekçesiyle Babam Ahmed Midhat Efendi biçiminde değiştirilmiştir.

Kâmil Yazgıç, Ahmed Midhat Efendi’nin ilk karısı Servet Hanım’dan 1880’de doğan dördüncü çocuğu ve ilk oğludur. Tıbbiye mezunu, yeminli bir İttihatçıdır. Tıbbiye’den sonra Rumeli’ye gönderilmiş, Ortadoğu ve Hicaz bölgesinde hekimlik yapmıştır. Balkan harbinde esir düşmüş, bu sebepten babasının vefatında yanında bulunamamıştır. I. Dünya Savaşında Kafkas cephesinde subay rütbesiyle gördüğümüz Yazgıç, savaştan sonra Adapazarı’na yerleşmiştir. Kumsar’ın kitabın başında yer alan notlarında Yazgıç’ın Adapazarı yıllarına dair epey malumat bulmak mümkündür. İki roman denemesi de olan Yazgıç daha çok hatıralarına dayanan yazılar kaleme almış, 1945’te İstanbul’da vefat etmiştir.

80 YILLIK HATIRA YENİDEN


Ahmed Midhat Efendi meraklılarının haberdar olduğu bu hatıraların seksen yıldır basılmaması, Türk edebiyatı tarihindeki yaygın birtakım kanaatleri sarsacak kadar dikkat çekici değerlendirmelerden edebiyat kamusunun mahrum kalmasına sebep olmuştur. Ahmed Midhat, bilhassa akademiye istikamet tayin eden bazı isimlerin kör bir bağnazlıkla hafife almaları neticesinde daha çok menfî cepheleriyle değerlendirilmiş ve popüler bir roman yazarı olarak görmezden gelinmiştir. Onun II. Abdülhamid’le irtibatı, romanlarındaki popülizm ve edebî iktidarsızlığı iddiaları, kılık kıyafeti vs. pek çok unsur bir araya getirilerek Ahmed Midhat’a hak etmediği muamelelerde bulunulmuştur. Orhan Okay’ın hacmi ve muhtevası ile büyük bir gayretin mahsulü olan çalışması sayesinde bu perde az da olsa kaldırılmıştır ancak Tanpınar’ın On Dokuzuncu Asır’da çizdiği menfî portre onun mirasını devraldığını iddia edenlerce bugünlere taşınmıştır. Neyse ki son yıllarda ardı ardına gelen roman ve roman dışı eserlerinin neşirleriyle Ahmed Midhat Efendi keşfedilir olmuştur.

Ahmed Midhat Efendi, Cumhuriyet sonrasında edebiyat muhitlerinde kendisine yüklenecek bu manzarayı tahmin etmiş midir bilinmez ancak onu en yakından ve sağlıklı bir biçimde tanıyabileceğimiz Babam Ahmed Midhat Efendi’deki hatıraları yazmasını oğlundan bizzat istemiştir. Kâmil Yazgıç, Efendi’nin hususi hayatını, ailesine karşı duruşunu, dost ve ahbap çevresini, inançlarını, bilhassa Sultan Abdülhamid’le ilişkisini anlatmak üzere bu hatıraları yazmıştır. Her bir satırı gazeteciliğe, edebiyatçıların hususî cephelerine, İstanbul’un gündelik hayat ve kültürel iklimine dair harcıâlem olmayan pek çok malumat ile dolu olan bu eserin Ahmed Midhat Efendi ve Muallim Naci irtibatını aydınlatacak derinlikte hatıralara yaslanması üzerinde dikkatle durulmalıdır. Edebiyat tarihlerinin gelip dayandığı yerde bu irtibat, Muallim Naci’nin eski edebiyata gömülüp kalmış ve idare ettiği Tercüman-ı Hakikat’in şiir sayfalarını hurdacı dükkânına çevirdiği için kayınpederi tarafından gazeteden kovulmasına hapsedilir. Yazgıç, babası hakkında her ayrıntıyı yazılarına taşıdığı hâlde ne bu hadiseden bahseder ne de babasının Muallim Naci hakkında menfî bir bakışından söz açar. Tam aksine genç yaşta kaybettiği Muallim Naci’nin uzun yıllar yasını tuttuğunu, işret masaları kurarak nasıl saatlerce bir arada bulunduklarını, damadının şiir vadisindeki kudretini her fırsatta iftiharla dile getirdiğini anlatır.

YENİDEN KONUŞULACAKTIR

Babam Ahmed Midhat Efendi’de, edebiyat tarihlerinin eksik anlattığı II. Meşrutiyet devrinde Ahmed Midhat Efendi portesine de yer verilir. Efendi, İttihatçıların bizzat içerisinde bulunmamış olsa da İttihatçılar tarafından dışlanmış biri değildir. Musa Kazım’ın şeyhülislamlık makamına getirilmesinde Midhat Efendi’nin kanaati tesirli olmuştur. Öte yandan ne doğunun köhneliğini ne batının yabanlığını temsilden uzak, kendi âleminde yeni bir kimlik inşa edebilen Ahmed Midhat Efendi bu hatıraların yeniden gün yüzüne çıkmasıyla zevkle, hayretle konuşulacaktır.

Bu küçük yazı bunlardan söz etmeye imkân vermeyecek ancak bütün sefahati ilk gençliğinde yaşamış, oğluna çapkınlık kapılarını bizzat kendisi açmış, iki karısı arasında bir adaletsizliğe meydan vermemek için peygamberin sünnetini kendisine ilke edinmiş, Musa Kazım ve Mahmud Esad Efendilerle birlikte bir Kur’an tefsiri yazmış, kurban derilerinin Donanma Cemiyeti’ne verilmesi teklifini getirmiş, Rumeli göçmenlerini Beykoz’daki yalısında misafir etmiş ancak imkânı daralınca onları Bursa’da satın aldığı bir araziye yerleştirmiş, Sırmakeş suyunu bir markaya dönüştürmüş, pantolonunun arka cebinden tabancasını eksik etmeyen, “En tesirli kuvvet macunu, sefalettir. Ben, onu çeke çeke kuvvetlendim.” diyen, Galata’da bir Frenk’ten, dükkânını sabah akşam süpürmek karşılığında Fransızca dersleri alarak dil öğrenen, kütüphanesinde onlarca tıp kitabı hatta bir de iskelet bulunduran ve tıp sahasındaki ilmine bir tıbbiye talebesi olan oğlunu dahi hayran bırakan Ahmed Midhat Efendi, Türk edebiyatı tarihinin büyük bir imkânıdır. Bu imkân, konuşuldukça yeni imkânlar açacak.

#Ahmed Midhat Efendi
#Kâmil Yazgıç
#Muallim Naci
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.