Emine Erdoğan’ın “Yüzyıllar boyunca sömürgeye, yoksulluğa konu olmuş Afrika’nın, bambaşka bir yüzünü gördüm” diyerek tanıttığı “Afrika Seyahatlerim” kitabı çıktı. Kaleme aldığı hatıraları ile ilk kez okuyucuyla buluşan Erdoğan, yolculuklar zaman zaman yorucu olsa da Türkiye’nin kazanımlarını gördükçe en uzun yolların bile zahmet olmaktan çıktığını söylüyor.
Emine Erdoğan, Afrika’ya gerçekleştirdiği seyahatlerdeki izlenim ve hatıralarını kaleme aldığı “Afrika Seyahatlerim” adlı ilk kitabının tanıtımını geçtiğimiz günlerde New York’taki Türk Evi’nde ülke liderlerinin eşleri, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası temsilciler ile sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve yabancı misyon şeflerinin katıldığı programla gerçekleştirdi. Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Arapça ile Afrika’da yaygın olarak kullanılan Svahili dillerinde hazırlanan “Afrika Seyahatlerim” kitabının Türkçesi, Turkuaz Yayınları tarafından okuyucuya sunuldu.
Emine Erdoğan, annesi Hayriye Hanım’a atfettiği kitabında, 2014-2020 yıllarında; Cezayir, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Cibuti, Somali, Fildişi Sahili, Gana, Nijerya, Gine, Uganda, Kenya, Tanzanya, Mozambik, Madagaskar, Sudan, Çad, Tunus, Moritanya, Mali, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zambiya, Gambiya ve Senegal olmak üzere 23 Afrika ülkesine gerçekleştirdiği seyahatlerdeki anılarına yer veriyor.
Hatıraları okurken Afrika’nın yalnızca yardım afişlerinde yer alan zayıf siyahi çocuklar ve çorak toprak görüntülerinden ibaret olmadığını daha iyi anlıyorsunuz. “Fark ediyorum ki, ülkelerle ilgili yazılan onca farklı bilgi, anı ve deneyim, tamamen kişilerin gittikleri yeri, durup nereden gördükleriyle alakalı” diyen Erdoğan, eşsiz bir tabiata ev sahipliği yapan bu kıtanın güzelliklerini de kitabında aktarıyor. “Afrika Seyahatlerim” kitabının tüm geliri, Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi’ne bağışlanarak, Afrikalı kadın ve çocuklara, sağlık ve eğitim yardımı olarak ulaştırılacak.
TEZATLAR DİYARI
Afrika, bir zıtlıklar diyarı olarak Erdoğan’ın hatıralarında yerini alıyor.Topraklarında altın, petrol, doğalgaz ve elmas gibi dünyanın en kıymetli madenlerine ev sahipliği yapan bir kıtanın böylesine fakirlik çekiyor olmasını ise kitabında hayret ve üzüntü ile anlatıyor.
“Zira Afrika’da attığım her adımda bencilliğin, sömürgeciliğin, karşısındakini kendinden görmeyip öteki olarak telakki edenlerin açtıkları derin yaraları gördüm, bu yaralara şahit oldum” diyen Erdoğan, gördüğü her ülkeden bir ödevle döndüğünü yazıyor kitabında.
Öte yandan pek çok coğrafyada eş zamanlı sosyal sorumluluk projeleri yürüten Cumhurbaşkanlığı ve Türk sivil toplum kuruluşlarına bu konuda güveni ve desteği tam. Erdoğan, Afrika’nın iki binin üzerinde dil ve etnik topluluğa sahip, 1 milyarı aşkın nüfusu olan büyük bir zenginlik olduğunun her fırsatta altını çiziyor ve bu potansiyelin Afrika’yı 21. yüzyılın parlayan yıldızı yapacağına canı gönülden inanıyor.
SILA-I RAHİM YAPIYORUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşlik ettiği her resmi ziyarette yola çıkmadan önce gideceği coğrafyanın tarihi, siyasi, ekonomik ve kültürel yapısı ile ilgili ön bilgi aldığını ifade eden First Lady, bilhassa kadın ve çocuk meseleleri ile ilgi yapılması gereken bir şeyler varsa bu konular üzerinde titizlikle çalıştığını söylüyor. “Yurt dışı yolculukları benim için, insanlık tecrübelerine şahitlik edip sorumluluklarımızı yeniden hatırlamak demek. Bir anlamda ülke sınırlarının dışına çıkmaktan öte, bireysel sınırlarımızın da dışına çıkıyoruz. Aslında ‘sıla-i rahim’ yapıyoruz” sözleriyle sıla-i rahim yapmanın yakın akrabalar için olduğu kadar insanlık ailesi için de ne denli önemli olduğuna değiniyor.
TÜRK-CEZAYİR DOSTLUĞU
Kitapta Afrika seyahatlerinin ilk durağı Cezair’den bahseden Erdoğan, ziyaret ettiği Cezayir bölgesindeki kazılarda bulunan heykel, mozaik ve Osmanlı yazıtlarının sergilendiği Milli Etnografya ve Mısır ve Türkiye’den getirilen İslami eserlerin sergilendiği İslami Eserler Müzesi gezisine dair şunları kaydediyor, “Başka bir ülkede, başka sınırlar içinde, başka lisanların konuşulduğu; iklimin, kokuların, seslerin bambaşka olduğu bir yerde, ecdadımızın eserlerine rastlamak ve onların selamını almak, gurbette olmadığınızı hatırlatan tarifsiz bir his.” Ayrıca Türk-Cezayir dostluğunun nişanesi Keçiova Camii’den bahetmeden de geçmiyor. 1209 yılında inşa edilen cami 130 yıllık kilise kullanımından sonra Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasıyla yeniden müslüman kimliğine kavuşan yapılar arasında. Üç kez ziyaret ettiği Cezayir’de her seferinde şaşmaz bir misafirperverlikle karşılandığının da altını çiziyor.
Torunlarımın üzerinde büyüdüğü sandalye
Afrika seyahatlerinin son durağı olan Senegal’de yerel pazardan aldığı bir sandalyeyi Emine Erdoğan şöyle tanımlıyor, “Ziyaretlerimde en sevdiğim şey, yerel pazarları, el emeği işlerin satıldığı dükkanları ziyaret etmek. Mümkün olduğunca ufak da olsa eşyalar getiriyorum. Mesela, Senegal’den demir gazoz kapaklarından yapılmış bir sandalye getirmiştim. Torunlarım bu sandalyeyi o kadar sevmişler ki, üzerinde büyüdüler diyebilirim.”
Bir first lady’nin ağladığını ilk kez gördüm
Kitabın en duygusal ve vurucu sayfaları 2011 yılında gerçekleştirilen Somali ziyaretine ait sayfalar. Aralarında ünlü sanatçıların da yer aldığı kalabalık bir heyetle bölgeye indikten sonra şahit oldukları manzara karşısında hiçbiri gözyaşlarını tutamamış. “İki çocuğunu kuraklıktan kaybetmiş bir annenin karşısında söyleyecek söz bulamadım” diyen Erdoğan, o anı şu sözlerle anlatıyor: “Sokaklarda bize el sallayan halka karşılık vermek istiyordum ancak zırhlı arabalarda camları açmamıza izin verilmiyordu. Belki de o gün ağladığım kadar bir daha ağlamadım.” Somalili ev sahibi hanımefendi Emine Erdoğan’ın ardından bir First Lady’nin ağladığını ilk kez gördüğünü ifade etmiş.
Çarpıcı gerçekler
Emine Erdoğan kitabında gezdiği coğrafyalarda yaşanan doğal felaketleri ve kayıpları da kayda almış. Mozambik’te nüfusun ancak yarısının temiz suya ulaşabildiğine ve ülkede 2 milyondan fazla yetim olduğuna, Somali’de hastaneye gönderilen çocukların bir çoğunun yolda son nefesini verdiğine, Madagaskar’da fakirlik düzeyinin %77,8, aşırı fakirlik düzeyinin ise %50 olduğuna, Sudan’da yaşanan iç savaşın ardından 3 milyona yakın Sudanlı göçmen haline geldiğine ve Moritanya’da 15 yaş ve üzeri kadınların %61’i okuma yazma bilmediğine seyahatlerine düştüğü notlardan ulaşabiliyoruz.
Tanış olduğumuz an öteki değil, biz olduk
“Fiziki yolculukların parçasıdır iç yolculukları. Bir yerden bir yere giderken ruhumuz da hareket halindedir; mesafe kateder” sözleriyle hatıralarına son veren Erdoğan, gittiği her ülkenin gördüğü her insanla aslında ne kadar yakın olduğunu anlattığını okuyucu ile paylaşıyor. Türkiye’nin 2005 yılında başlattığı Afrika açılımının Afrika ile olan kadim dostluğun perçinlenmesine vesile olduğunu ifade eden Emine Erdoğan, “Tek bir çocuğu bile kurtarabilmenin dünyanın geleceğinde kelebek etkisi yapabilecek bir güç olduğunu biliyorum. O nedenle sömürgecilerin arzu ettiklerini alıp gittikten sonra yetim bıraktıkları bu kıtanın çocuklarına hak ettikleri düzeni sağlamalıyız” sözleriyle aslında kendine biçtiği görevi bizlerle paylaşıyor. Afrika’ya yaptığı ziyaretleri ömrü vefa ettikçe yeni satırlar eklenecek bir defter olarak gören Erdoğan, bu sayfaların huzur ve refah dolu satırlarla dolmasını arzu ediyor.
Emekçi kadınlar için adil bir pazar
Dünyanın her yerinde kadınların her zaman dezavantajlı kesimi oluşturduğuna dikkat çeken Emine Erdoğan, bu durumu değiştirmek adına bir insan, bir kadın, bir Müslüman ve bir Türk olarak bu sömürü zincirinin halkalarını koparmayı arzu ettiğini ifade ediyor. Afrika’daki kadınlar için meslek edindirme faaliyetlerini de destekliyor. Bu kapsamda Ankara’da açılan Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi’nin temelleri, Ocak 2015’teki Etiyopya gezisinde atılmış. Resmi ziyaretlerde ev sahibi ülkelerin kendisi için hazırladıkları programda en ilgi çekici yerlerin otantik, el sanatları pazarları olduğunu ifade eden Erdoğan, zaman zaman Afrika ziyaretlerinde bölgeden daha önce aldığı yerel kumaşlardan diktirdiği kıyafetleri tercih ettiğini, bunun muhatap ülkeye karşı bir jest olarak ilişkileri sıcak hale getirdiğini söylüyor.